HERKESE MERHABAA
Bölümleri yazıyorum fakat vote ve yorum almamak beni çok üzüyor, sanki boşa yazıyormuşum gibi hissediyorum. Biraz burayı hareketlendirirseniz çok mutlu olurum :) Şimdiden teşekkürler
İYİ OKUMALAAAR
***
Burada bulunmak benim için zordu. Hiçbir şey yapmamış olsam bile bana bir suçluymuşum gözüyle bakan iki adam vardı. Güvenilmez bir profil çizecek davranışta bulunmamıştım ama güvenilecek bir davranışta da bulunmamıştım. Şimdi ise Harry uzaktan beni izliyor ve kafasında tartıyor, Liam ise dışarıdan hiçbir sorun yokmuş gibi gösterse de beni geriyordu. Ben ise bir anda bağırıp beni rahat bırakın demek istiyordum. Zain ile beni içine soktuğu bu gereksiz durum hakkında bir konuşma yapmalıydık.
"Görüşmeyeli nasıl gidiyor?" diye sordu Niall arabanın ön koltuğundan dikiz aynasından bana bakarken. Liam arabayı sürüyor-iş çıkışında benimle aynı şirkette çalışıyor olmamız dolayısıyla beni ve çocukları o almıştı-Niall sürücü koltuğunun yanındaki ön koltukta oturuyordu, Louis ve Harry ise beni aralarına almışlardı. Tanımadığım dört adamla hava karardıktan sonra aynı arabaya binmiş ve beni götürmelerine izin vermiştim, bu adamlardan ikisi açıkça benden hoşlanmıyor, diğer ikisinin ne düşündüğünü bilmiyordum. Sanırım annem bu durumumu görse ya da bilse kalp krizi geçirirdi.
"İyi. Çalışıyorum biliyorsunuz." dedim tırnaklarımla oynarken.
"Sharon iyi bir asistan. Bay Willson ondan memnun olduğunu belli ediyor." dedi Liam. Dediğim gibi dışarıya hiçbir şey çaktırmıyordu.
"Seni çok yormalarına izin verme. Bize lazımsın." dedi Harry. Ona üstü kapalı bahsettiklerimden söz ediyordu.
"Evine gitmemiş olmak seni üzüyor olmalı. Aileni özlemenin ne demek olduğunu biliriz." dedi Louis. Ona başımı aşağı yukarı salladım.
"Üzülüyorum fakat bunu yapmak zorunda olduğumu da biliyorum." dedim. "Siz ne zamandır buradasınız?" diye ekledim. Demek ki onlar da uzak bir yerden gelmekteydiler.
"On yıl oldu mu çocuklar?" diye sordu Louis çocuklara doğru eğilerek.
"Belki daha fazladır." dedi Niall. Konuşmasından onun uzak yerlerden-İrlanda'dan- geldiğini anlamıştım ya da Louis de belli ediyordu fakat diğer iki oğlan gözümde Londralıydılar.
"İşte geldik." dedi Liam ve arabayı durdurdu. Herkes indikten sonra üçü önde ben ve Liam arkada apartmana doğru ilerlemeye başladık. "Benden çekinmene gerek yok, senden nefret etmiyorum." dedi Liam diğerlerinin duymaması için sessizce.
"Benimle konuşma şeklin hoşuma gitmedi." dedim. Kolunu omzuma attı, sanırım güven vermek içindi.
"Yalan söylemen hiç hoş değil fakat Zain konusunda yalan söylemediğinden neredeyse eminim. Sadece sana biraz daha zaman vereceğim, belki daha sonra açıklaman hakkında aranızda konuşursunuz."
"O zamanı geldiğinde size anlatabileceğimi söyledi. Doğru zamanı nasıl fark edeceğimi bilmiyorum." dedim. Apartman kapısının önüne geldiğimizde cebindeki anahtarı kapıyı açması için Niall'a fırlattı.
"Sen zeki bir kızsın ve bizim oğlanın başı büyük dertte belli ki. Seni bulduysa bunların üstesinden gelebileceğine inandığı içindir. Bu yüzden endişelenmene gerek yok." dedi ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladık.
"Çok teşekkür ederim. Beni rahatlattı." dedim ve gülümsedim. Aynı şekilde bana karşılık verdi.
"Harry konusuna takılma. İnsanlara güvenmekle ilgili sorunları var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•idratherbeastalker•zm
Fiksi PenggemarBir beyaz atlı prens yerine beyaz konsollu prensesin hikayesi. Bir bilgisayar oyununa hapsedilmiş adam ve ona yardım etmek için son zamanlarda fazlaca yalan söylemeye başlamış bir kız. Bütün tehlikeyi atlatıp adamı kurtaracak mı? Yoksa onun da sonu...