15 yıl sonra;
Küçüklüğüm, babamı kaybedişim, anlattıklarımdan ibaretti. Babamın idamını gördükten sonra beni bulan çocuğun babası ben "baba" diye bağırdıktan sonra ağzımı kapamış ve benim Park Jihyun oğlu olduğumu kimseye belli etmemeye çalışmıştı. O anda yaşadığım acıdan dolayı bayılmış ve yine o adam beni evine götürmüştü. Bana acımış ve beni yanında büyütmüştü.
Beni bulan çocuk ise, ismi Taehyung. Yaşıtız. Sevimli ve gerçekten iyi niyetli birisi. 15 yıl boyunca gerçekten bana destek oldu.
Babamı kaybettikten sonra uzun süre konuşmadım. Tek kelime bile. İnat ettim. Kenara çekilir sadece ağlardım. Babamı ziyaret edebileceğim bir mezarı bile yoktu çünkü. Taehyung bunu anladığında benim için taşları üst üste koyarak bir nevi anıt gibi bir şey yapmıştı.
Taehyungun babası yanıma gelip bana yardım etmeye çalıştı. Sinirlenip babamın bir hain olmadığını bagırmıştım ona.
Benim babam hain olamazdı. Ortada büyük bir iftira dönüyordu. Benim gibi 7 yaşındaki çocuk bile bunu anlarken insanların anlamamasına sinir oluyordum.
Taehyungun babası beni kendime getirdi. "Eğer babanın hain olmadığına gerçekten inanıyorsan, büyüyüp ve güçlenip babanın ismini temize çıkartabilirsin. Babanın intikamını alabilirsin evlat"
Dediklerini hiç bir zaman unutmadım. Her gün, ama her gün akşama kadar kılıç sallayıp, ok atmayı öğrendim. Kendimi geliştirdim.
Amacım mı ne? Tabikide saraya girip oradaki askerlerden biri gözüküp ajan olmaktı. Kral nasıl benim hayatımda tek değer verdiğim şeyi aldıysa, bende onun değer verdiği şeyi elinden alıcaktım. Tabikide herkeslerden sakındığı, sırf prense birşey olur korkusuyla yüzünü kimseye göstermediği biricik oğlunu.
Bu planı uygulamak için 15 senemi verdim. Geceli gündüzlü. Tam bir kılıç ustası oldum. Taehyung ve babasının çok ama çok yardımı oldu.
Ve işte o gün bu gündü. Saraya girmek için askeri bir sınavdan geçicektim.
Ben son kez kılıcımla pratik yaparken Taehyung yanıma geldi.
"Jimin, seni oraya yalnız başına göndermek istemiyorum. O yüzden benim sana bir teklifim var." dediğinde ona anlamayarak baktım.
"Ben de seninle gelicem ve sınava giricem." dediğinde hayır diyerek ona itiraz edicektim ki, beni sözleriyle susturdu.
"Evet, evet biliyorum çok tehlikeli. Ama sen beni nasıl düşünüyorsan, bende seni o kadar düşünüyorum. Sen benim kardeşimsin. Hem biliyorsun ki senin kadar olmasa da yetenekliyim. Seninle kılıç pratiği yapmak beni çok geliştirdi. Seninle gelicem, lütfen itiraz etme." dediğinde ona sadece sarıldım.
Onun için bu zamana kadar çok bir şey yapmamıştım. Hatta onu istememiş, onu yanımdan kovmuştum. Ben ne kadar inatsam, oda benim kadar inattı.
"Tamam ama peki baban. Oğlunu o tehlikeli yere göndermek istediğini sanmıyorum" dediğimde cevab Tae'den değil babasından gelmişti.
Yaslandığı kapıdan bize doğru gelmeye başladı. Ne ara geldi, konuştukları izin ne kadarını duydu hiç bir fikrim yoktu.
"Jimin, sende benim oğlumsun. Taehyung'u göndermek istemediğim kadar senide göndermek istemiyorum. Ama en azından iki oğlum birbirine göz kulak olur." dediğinde ağlamaya başlamıştım.
Bana gerçekten babamı hatırlatmıştı. Ona sarıldığımda Taehyung mızmızlanır şekilde " havada dışlanmış oğul kokusu alıyorum" demişti dudaklarını büzerek.
"Gel koca oğlan gel. Bir büyüyemedin" deyip ikimizi de kolunun altına alıp sarıldı.
"Artık gitme vaktimiz geldi. Sınav başlıyacaktır birazdan. " dediğimde ikisinde olumlu anda başını salladı.
10 dakika içinde yeni kıyafetlerimizi giyip, kılıçlarımızı almıştık. Taehyungun babasıyla vedalaşırken dolu gözlerle "ikinizlede gurur duyuyorum." demişti.
Babamın sözleri gelmişti aklıma "seninle gurur duymamı istiyorsan şimdi arkana bakmadan kaç"
Şimdi sırası değil diye kendime hatırlatmıştım. Kafamı düşüncelerden sıyırmak için sağa sola salladım.
Son kez sarılıp saray yolunu tuttuk. Gerçekten ama gerçekten çok heyecanlıydım. Ya başaramazsam? Ya kendimi ele verirsem? Ben düşümcelerimle boğuşurken Taehyung beni dürttü.
"Jimin endişeni anlıyorum. Ama şuan güçlü olman gerekiyor. Başarabilirsin anladın mı?" dediğinde olumlu anlamda başımı salladım.
Yarım saat gibi bir zaman diliminde sarayın kapısına varmıştık. Planımın başlamasına sadece bu kapıdan geçmek kalmıştı.
Taehyungla ben kapıdaki görevliye askeri bir sınav için geldiğimizi söylediğimizde sarayın kapısını açmış ve içeri girmemize izin vermişti.
Beni içeri alarak hayatlarının en büyük hatasını yaptıklarının farkında değillerdi. Ne yazık ki...
Maalesef bende, o kapıdan girerken hayatımın en büyük hatasını yaptığımın farkında değildim.