twenty-fifth of January, nineteen seventy-one (second part)

298 40 60
                                    

*~*~*~*~*

25.01.1971, Pazartesi


Yağmurlu bir akşamüstü

Londra


Harry


Uzun süre sonra bu şehre gelmek tuhaf hissettiriyordu. Aslında bir yılda pek bir şey değişmemişti, bu sokaklar ona hala tanıdıktı. Ancak Harry, artık buranın bir yabancısıydı.

Yağmur yağıyordu, ah Londra hep yağmurluydu ve pis kokardı. Yine pis kokuyordu. Egzoz ve idrar... (bazısı nehir de kokardı) gelmiş geçmiş en iyi ikili olmadıkları kesindi. Belki de tüm bunlar yüzünden sokaklar tenhaydı. İnsanların çoğu erkenden evlerine dönmüşlerdi.

Harry'nin de bir aralar burada bir evi vardı. Aslında hâlâ vardı, ancak oraya ev demeye çekiniyordu. Onun için beton yığınından öteye geçmeyen bir bina olmuştu artık. Evi yoktu.

Yürümeye devam etti, işini çoktan halletmişti. Şimdiyse koca şehirdeki en çok sevdiği yerlerden birine gidiyordu.

Kapıyı açmasıyla ufak çan hoş bir ses çıkardı, Harry gülümsedi. "Nancy!"

Nancy Hatchards, Harry'ye göre oldukça yaşlı bir kadındı ancak Harry'nin kuşkusuz en iyi arkadaşıydı. Henüz ellilerinde değildi, ancak oraya çok uzak da değildi.

Ayrıca çok bilgili, tecrübeli ve çok ama çok iyi kalpli bir insandı. Öyle ki koca bir ülke Harry'ye nefes aldırmazken ve onu yıldırırken Nancy ona soluk alacak mesafeyi tanırdı. Kitabevi -evet, onun bir kitabevi vardı- Harry sayesinde çok daha fazla ses getirebilirdi, ancak o bunu aklından bile geçirmemişti.

Aksine, büyük bir ustalıkla onu gizlemişti.

Nancy neşeyle yerinden doğruldu, "Edward! Sonunda! Tanrım, nerelerdeydin?!"

Edward, Harry'nin ikinci ismiydi. Nancy ona her daim bu isimle seslenirdi. Başlarda tüm ülke onu Harry olarak tanıdığı için ona Edward derdi, şimdiyse bu daha içten geliyordu.

Harry gülerek Nancy'nin yanına gelip ona sıkıca ve sımsıcak bir şekilde sarıldı. Ayrıldıklarında kafasındaki büyük şapkayı çıkardı ve Nancy'nin masasına bıraktı, bu şapkaları sevse de bu defa tanınmamak için kullanmıştı. Eh, işe de yaramıştı.

Nancy'nin masasının önündeki tekli koltuklara karşılıklı oturduklarında Harry onu "Bilmiyormuşsun gibi..." diye yanıtladı. Nancy elbette ki Harry'nin Holmes Chapel'a döndüğünü biliyordu.

"Peki... buraya neden geldin?" diye sorusunu değiştirdi.

Harry güldü, "Tanrım! Önce nasıl olduğumu sorsaydın!"

Nancy bilmişçe gülümsedi, "Kötü olduğunu anlayabiliyorum çocuk, neden sorayım ki... Anlat haydi. Seni ne buraya getirdi?"

Harry şaşkınlıkla Nancy'ye baktı. Ya Nancy onu çok iyi tanıyordu, ya da Harry gerçekten çok kötü görünüyordu.

Boşa giden bir uğraş olduğunu bilmesine rağmen, "Mitch ile halletmemiz gereken bazı meseleler vardı. Bilirsin, her şeyi aniden bı..."

"Edward! Kes şunu! Sana gerçek nedenini soruyorum!" diye azarladı onu Nancy.

Harry yerinde huzursuzca kıpırdandı, bunu değil Nancy, herkes fark edebilirdi. Oturduğu yerde tuhafça büzüşmüş, parmaklarını kıvırıp yumruklarını sıkmıştı. Soluğunu tutup gözlerini sıkıca yumdu ve yüzü buruşurken "Aşık oldum," dedi tek nefeste.

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin