birinci perde

493 20 1
                                    


merhaba! hikayeme hoş geldiniz!
keyifli okumalar dilerim!🤧💘

yah, kitaba başlamadan önce şunu not düşeyim.
kimin üniversite kaçıncı sınıf olduğunu söylemek istedim.
aralarındaki yaş farkı gerçektekiyle aynı ama üniversiteye sınıflandırırken
bir karışıklık oluyordu.
jungkook,, üniversite bir
jimin ve taehyung,, üniversite iki
hoseok, yoongi ve namjoon,, üniversite üç
yoongi hoseok ve namjoon'dan bir yaş büyük, hazırlık okuduğu
için böyle.
seokjin,, üniversite dört. o da bir sene hazırlık okudu.

etrafa boş gözlerle bakınırken yakınımdaki insanların seslerini boğuk bir şekilde duyacak kadar dalmıştım. üniversiteye yeni geçen kendimi düşündükçe içimde bir acıma hissi uyanıyordu. her şeyin çok farklı olacağını, eğlenmekten kırılacağımı falan düşünmüştüm. ama öyle bir şey elbette olmamıştı. havanın sıcak oluşu sinirimi fazlasıyla bozuyordu. hafifçe araladığım dudaklarımın arasından sıkıntıyla nefes verdim. birkaç adım gerileyip gölgenin altına doğru girdim.

o sırada arkadaşlarımın sesi yükseldiğinde göz ucuyla onlara baktım. dinlediğim söylenemezdi. aklım hâlâ başka yerlerdeydi. "hoseok hyung! ona bir şey söyle!" duyduğum cümleyle jimin'in cidden üniversiteye gittiğine inanamazken tamamen onlara doğru döndüm. küçük bir çocuk gibiydi ve bu hoşuma gitmiyor değildi. hafifçe gülüp konuştum. "ne oldu?" jimin dudak büzerek kollarını birbirine bağladı. kaşlarını çatıp seokjin hyung'a baktı. "bana velet dedi." seokjin hyung gururlu bir şekilde gülümserken ben de gülmemeye çalışıyordum. haksız bir şey dememişti yani.

"o zaman bu konuda yapabileceğim bir şey yok maalesef." jimin'in gözleri fal taşı gibi açılırken bir şey söylemek üzere ağzını açtı ama sonra geri kapayıp yanaklarını şişirdi. çokta sinirli olmadığını biliyordum. arkadaş grubumuz beni de sayarsak beş kişiden oluşuyordu. jimin, taehyung, seokjin hyung ve namjoon. hepimiz çok yakındık. "tabii yok. ben her zaman haklıyımdır." dedi seokjin hyung egoist bir eda ile. "değil mi namjoon?" namjoon hafifçe gülerek sevgilisinin omzunu patpatladı. "öylesindir." bu hâllerine göz devirmeme rağmen gülümsemiştim.

    susadığımı hissettim. "susadım. su almam lazım." adımlarımı kafeteryaya doğru yönlendirdim. o sırada uzun boylu olmasına rağmen yaşça benden küçük olduğu belli olan birisinin bana olan bakışlarını fark etmiştim. göz göze geldiğimizde yüzüne
genişçe bir tebessüm yerleştirmişti. "hey, oradaki!" koşar adımlarla bana yaklaşmaya başladı. ben ise olduğum yerde şaşkınca ona bakıyordum. ne diyecekti bana? yanıma yaklaştığında nefesini düzene sokmaya uğraştı kısa bir süre. "hyungum senden hoşlanıyor!" dediği şeyle kaşlarımın hafifçe çatılması bir olmuştu. tam o sırada karşımdaki çocuğun arkasına saklanmış olmasına rağmen, onun kolunu çekiştiren minik bir beden dikkatimi çekmişti. "yalancı! yalancı jungkook!"

konuşmuyordum. şaşkınca olanları seyrediyordum. kardeşine nazaran kısaydı ama yüzlerine bakınca onun daha büyük olduğunu anlamak zor değildi. sanki varlığımı unutmuşçasına birbirleriyle tartışıyorlardı. "ah! hyung kolumu bıraksana!" "gidelim. niye geldiysen aptal!" isminin jungkook olduğunu öğrendiğim kişinin davranışlarına göre birinci sınıf olduğunu anlayabiliyordum. diğeri ise boyuna bakılırsa ikinci sınıf olabilirdi.

onunla göz göze geldiğimde bir özür beklemiştim açıkçası. sonuçta kardeşi zamanımı çalmıştı. ama onun tek yaptığı şey bana bakarken kaşlarını sertçe çatmasıydı. yine de hafifçe kızarmış yanaklarını fark edebiliyordum. jungkook'un kolunu bıraktı. bununla beraber jungkook gözlerini birkaç kere art arda kırpıp hyunguna döndü. o ise yumruklarını sıkıp koşar adımlarla oradan uzaklaştı.

jungkook bana baktığında mahçup bir şekilde gülüp saçlarını karıştırdı, "üzgünüm." cevap vermeden kafamı iki yana sallamakla yetinmiştim. arkasını dönüp minik adımlarla ilerlemeye başlarken bir yandan bağırıyordu. "hyung, beklesene!" kısa bir süre sonra kalkık kaşlarıyla bana döndü. "sen yine de düşün. tatlı birisi aslında." "JUNGKOOK!" tek kelime bile etmemiş, edememiştim. yaşananlara anlam veremiyordum. az önce neler olduğu hakkında bir fikrim yoktu. aynı şey jungkook denilen çocuğun dedikleri için de geçerliydi. gerçekten benden hoşlanıyor muydu hyungu? ama imkanı yoktu, biz tanışmıyorduk bile. ağabeyi ile uğraşmak için yaptığı bir tür şaka olduğunu düşündüm.

ilk bölüm olduğu için kısacık ama öz yaptım.^^
umarım keyif almışsınızdır!

theatre club ★ sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin