Saruman, Sauron'un Ağzı'nın kafilesinden ayrılmış, Mordor'a doğru ilerlemeye başlamıştı, Sauron'un Ağzı'nın görevi Angmar'a yerleşmekti, Saruman ise kendi ruhunu tekrar bir vücut ile kavuşturan Melkor ile görüşmeye niyetliydi, Sauron'un Ağzı ile kaldığı bir günde, gittiğinden beri çok şeyin değiştiğini görmüştü, bunlardan en önemlisi ile bir Ejderha idi. Günlerce Güney'e at sürdü, şu sıralarda Sauron'un Ağzı Angmar'a varmış olmalıydı. Mordor'a ulaştığında Barad-dûr'un harabesi onu karşıladı, neredeyse yok olmuş Mordor tekrar inşa edilmişti, Hüküm Dağı tekrar yükselmişti ve daha görkemliydi, göremediği gözler onu izliyordu, bunu iliklerine kadar hissediyor, bu his onu rahatsız ediyordu. Sonunda aradığı şey onu buldu, Hüküm Dağı'nın eteklerinde ona doğru yaklaşan bir elçi vardı, Sauron'un yok olması ile dağılmış Haradrim ve Rhun askerleri daha büyük bir gücün yükseldiğini duyduğunda Mordor'a akın etmişti, Elçi ne Haradrim nede Rhun'luydu belkide Númenorluydu, boyu iki metreye yakın, gözleri tamamen siyah toplardan oluşan, pençe şeklinde bir kask giyen ve sırtındaki siyah ve yeşilin harmanlanması ile oluşmuş yay ve okları ile korkutucu görünüyordu, adamın atı siyahtı, uzaktan azda olsa atının gözlerinin kırmızı olduğu belli oluyordu, bu kırmızılık sadece göz çukurlarında kalmıyor, gerisinde kırmızı-siyah dumanlar bırakıyordu, okçu yayını çekti ve hiç beklemeden ucu sürekli şekil ve renk değiştiren okundan birisini Saruman'a fırlattı, ok tam Saruman'ın göğsüne doğru geliyordu, Saruman hiç tedirginliğe kapılmadan avcu göğe bakacak şekilde elini havaya kaldırdı, avcunu kapattığında ise ok param parça olmuş, havada Mavi-Kırmızı ve Siyah-Yeşil dumanlar bırakmıştı. Okçu atını tırısa kaldırarak Saruman'a yaklaştı "Karşılama için kusura bakmayın, bu tür kim olduğunuzu öğrenmem gerekiyordu" adam kaşla göz arasında Saruman'ın atının yanına yetişmişti ve yanında at sürmeye başladı. "Melkor dünyaya nasıl döndü okçu?" adamın suratını inceledi suratı bir bez ile örtülmüştü sadece gözleri görünüyordu, gözleri siyahtı, mutlak siyah, hiçbir şekilde parlamıyor, ışık yansıtmıyor, okçunun nereye baktığını belli etmiyordu, bu Melkor'un yeni büyüsüydü, yada işareti, yarattıklarının üzerinde mutlak siyah bulunuyordu, bunca karartının ortasında tek ak olan şey kendisiydi, okçu atını yavaşlattı ve Saruman'a baktı "Bunu efendimizden öğrenmeniz daha iyi olacaktır, sizinle ilgili planları var" Saruman adamın gözlerinde bir anlık kızıllık gördüğünü sandı, adam atını birden hızlandırdı ve Saruman ona eşlik etmeye başladı.
Sauron'un Ağzı Angmar'a ulaşmıştı, burada onu yıkıldığını öğrendiği fakat kendisinden daha sağlam bir şekilde ayakta duran Carn Dûm bekliyordu. "Cadı Kral'ın Mekanı" diye düşündü, ejderha'nın uçmasına izin vermemişti, görülmesini istemiyordu, orduyu sessiz ve dikkatli bir biçimde dağların ardından Angmar'a kadar getirmişti. Ejderha her geçen gün büyüyor, nefesi dahada soğuyordu, ejderhaların konuşabildiğini duymuştu Sauron'un Ağzı fakat bunu daha bu ejderhadan görememişti, ejderhanın yürüdüğü yerlerdeki karlar eriyor, altındaki toprak yanıyordu fakat ejderha daha kendi boyu kadar ilerleyemeden bıraktığı izler kar fırtınası tarafından kapanıyordu fakat yanmış toprak kokusunu kar fırtınası bile engelleyemiyordu. Sauron'un Ağzı Carn Dûm'un kapılarını açık olduğunu ve üzerinde kendi sancağı dalgalanıyordu, daha önce aklında defalarca planladığı fakat asla düşünceden öteye geçememiş bir sancaktı, Melkor kendisinin ne düşündüğünü biliyordu, şimdi ise kendisine hakimiyet anlamına gelen kendi sancağını vermişti, sancak kendi istediği gibiydi fakat alt tarafında anlayamadığı bir işaret vardı. Sonsuz derinlikte 2 delik gibi görünüyordu fakat birisi içeri diğeri dışarı doğru büyüyordu, bu işaretler canlıydı yada aklı kendisine bir çeşit oyun oynuyordu, delikler bir çift göze dönüştü, birisinin içerisinde buz mavisi fırtınalar kopuyor, diğerinin içerisinde ise lav kırmızısı kılıçlar çarpışıyor, kılıçlar etrafına kıvılcımlar saçıyordu, bir avuç içi kadar büyük olmayan bu iki delik dikkatli bakıldığında sonsuzlaşıyor ve insanı içine hapsediyordu. Kendi istediği simge ise bu sonsuz deliklerin üstünde bulunan, sanki bunlara ulaşmaya çalışıyormuş gibi görünen avuç içi yere bakan karanlık bir eldi. Carn Dûm'dan bir bölük asker onlara doğru beyaz bayrak taşıyarak yaklaştı, bölüğün önünde mavi vücutlu, aynı ejderha gibi görünen fakat soğuk üflemeyen bir adam vardı, gözleri kan kırmızısıydı, gözünün her bir noktası kan kırmızısıydı ve sıcaktı, vücudunun aksine, adamın üstünde hafif deri bir zırh ve belinde ise kemik renginde, hangi maddeden yapıldığını anlamadığı bir kılıç taşıyordu. "Efendim, yeni evinize hoş geldiniz" dedi adam, ağzını açtığında tüm dişlerinin siyah bir hançere benzediğini fark etmişti Sauron'un Ağzı, kirlendiği veya çürüdüğü için siyah değildi, tırnaklarıda siyahtı, ışığı yansıtmıyordu, bir an arkasına dönüp ejderhanın burnuna baktı ve adamın kendisine soğuk bir şekilde güldüğünü gördü "Mutlak siyah... neden her yaratıkta bu işaretten var?" diye düşündü Sauron'un Ağzı, adam kafasını sola eğdi ve "Kısa zaman içerisinde anlayacaksınız... Efendim" Sauron'un Ağzı ürpermişti, nerede ise mutlak siyah gölgenin onunla konuştuğu gün kadar ürpermişti...
Saruman bir yeraltı sarayından dışarı çıktı, dışarıda onu Néran bekliyordu, siyah gözlü okçunun ismi buydu, daha önce sormamış olmasına rağmen biliyordu, Néran siyah gözleri ile Saruman'a bakıyordu, uzun sürek sessizlikten sonra "Efendimiz sizi de kutsamış" dedi, Saruman elindeki yeni asaya ve kıyafetlerine baktı, hepsi adamın gözleri gibi mutlak siyahtı, fakat asasının üstünde renklerin dans ettiği bir taş barınıyordu, taşın içerisinde ruhlar uçuşuyor, alevler yanıyor ve soğuk fırtınalar esiyordu, kendisini her zamankinden güçlü ve zinde hissediyordu. Konuşmaya başladı "Néran, Melkor'un yapmamızı istediği şeyler var" Melkor'a hiç bir zaman efendim dememişti ve bu zaman içerisinde değişmeyecek tek şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgenin Dönüşü #Wattys2016
FanfictionJ.R.R. Tolkien'in efsanevi orta dünya evreninde geçen Yüzüklerin Efendisi'nin devamı olarak yazdığım hikayedir. Yorum ve Eleştirilerinizi bekliyorum.