Maniyerizm (Üslupçuluk) 1520 - 1580 yılları arasında Roma ve Floransa'da merkezi Avrupa'yı bölen Protestan Reformu, binlerce kişinin ölümüne sebep olan veba ve 1527 Roma yağmalanması gibi sorunların olduğu sırada Floransa ve Roma'da eş zamanlı olarak görülmeye başlamış olan sanat akımıdır.
Bu huzursuzlukların da etkili olduğu dönemde sanatçılar Rönesans'ın ideallerini, estetik algısını bırakıp daha duygusal, öznel ve yenilikçi eserler yaratmaya başlamışlardır.
Maniyerizm, ilk kez 16. yüzyılda Giorgio Vasari (1511-1574) tarafından Raffaello, Leonardo da Vinci ve Michelangelo'nun sanatına uymak, benzemeye çalışmak, özenmek anlamında kullanmış, İtalyanca "tarz ve üslup" anlamına gelen "maniera" sözcüğüne eşdeğer görmüştür (Türkçede ise 'yapmacık' veya 'yapmacıklı üslup' olarak da bilinir).
Maniyerizm'i Yüksek Rönesans dönemine göre sanatsal yönden değersiz olarak görmüş, aşağılayıcı olmasını amaçlayarak Rönesans sanatçılarını kopyalayan taklitleri anlamında kullanmıştır.
Maniyerizm Avrupa'da yaşanan toplumsal ve politik sorunlara bir tepki olarak çıkmasının yanı sıra, son dönemlerde sanatçıların yükselen statülerinin de sonucudur. Artık körü körüne, sessizce toplumun isteklerine, dini inanışlarına hizmet etmek istememişlerdir.
16. yüzyılın ortalarından itibaren sanatta en üst seviyeye gelindiği ve artık aşılamayacağı fikri ortaya çıkmıştır. Bu yüzyıldan itibaren sanatçılar Maniyerizmle birlikte mimari, resim ve heykelde kendi özelliklerini, isteklerini ortaya koyan Rönesans'ın klasik kalıplarını yıkan eserler ortaya konulmaya başlanmıştır.
Maniyerist ressamlar kendilerinden önceki ressamlara kıyasla daha çok bireysel bakış açıları ile nesnelerin eserde farklı biçimlerde yapılabileceğini ve sembolik anlatım dilini keşfetmişlerdir. Rönesans'ın tam tersine üçgen ve dairesel kompozisyonlar yerine asimetrik, hareketli kompozisyonlar oluşturmaya başlamışlardır.
Rönesans'ın perspektif algısından uzaklaşan oran ve ölçü kavramlarını da deforme etmiş, ışığı farklı biçimlerde kullanmışlardır. Klasik ve ideal görüntülü figürler deformasyona uğradığını belli eden abartılı, orantısız bir görünüme kavuşmuşlardır. Resim ve heykellerin vücut ve uzuvlarında bilinçli olarak bozukluklar yapılmıştır.
Ressamlar Rönesans döneminde kullanılan ışıltılı, parlak ve doğal renkleri kullanmayı tercih etmemiş ve pastel, soğuk, mat renkleri kullanmayı tercih etmişlerdir. Yapmacıklık ve kimi zamansa aşırılıktan ilham almışlardır.
Hayran duydukları sanatçılar gibi resimlerinde gözde konularından biri çıplaklıktır. Onlardan farklı olarak figürleri dramatize edip, uzuvlarını deformasyona uğratırlar (Bu deformasyonlarda kendini belli eden özgün tarzlara doğru bir adım atmışlardır).
Maniyerizm'in en önemli temsilcilerinden biri olan Michelangelo Bounarroti'nin (1475-1564) Sistine Şapelindeki Mahşer freski bu sanat akımının tarzı için belirleyici olmuştur.
Mahşer freski mavi bir fon önünde deformasyona uğramış bedenler ve belirgin gölge-ışık kullanımı ile Rönesans'ın özelliklerinden sıyrılmış, Maniyerizm'in özelliklerini taşıyan bir kompozisyondur.
Michelangelo, "Benim gözümde resim ve kabartma heykele yaklaştığı oranda iyidir, değerlidir. Kabartma ve heykel tarzında yapılmış bir çalışma ise; resime yaklaştığı oranda kötü ve değersizdir.'' sözleri ile düşüncesini belirterek resimde heykelsi görüntüyü tercih etmiştir.
Maniyeriz'in bir diğer önemli sanatçısı ise El Greco'dur (1541-1614). Eserlerinde ki her nesne, figür bir devinim içindedir. Formlarındaki bozukluklar ise Rönesans'ın kurallarından uzaklaştığını ortaya koymuştur. Bu hareketlilik sanatçının fırça darbelerinden kaynaklandığı gibi figürlerin uzaması ve çeşitli pozlarla resmedilmesinden kaynaklanmaktadır. Figürlerin bedenlerindeki deformasyon, yüzlerindeki maskemsi, heykelimsi donuk ifadeler Rönesans'tan oldukça farklıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Akımları
No FicciónBatının sanat akımlarını gelin hep beraber örnekleriyle inceleyelim. Bu kitap 1520'den günümüze kadar olan sanat akımlarını (ve dönemleri) içermektedir. 5 günde bir yeni bölüm gelmektedir.