"Umduğumuz gibi olsaydı hayat,
Sandığımız gibi yaşardık.
Bulduklarımızla yetinseydik,
Kaybettiklerimize ağlamazdık."_______________________________
"Minel, iyi misin?" Panikle kollarımdan tutan Alparslan'a döndüm. Yapılı kollarından destek alarak kendimi düzelttim.
"Iyiyim, merak etme." Diyerek onu sakinleştirmeye çalıştım. Şuan olanları anlatmak için uygun bir zaman değildi.Eliyle yüzündeki maskeyi çekip, çıkardı ve kenara bıraktı.
"Bir şey mi oldu? Neden Lale ile değilsin?" Sert ve tedirgin sesi ile tekrar sorgulamaya başladı."Alparslan söyledim sana, iyiyim ben. Biraz hava almak için çıkmıştım. Aniden başım döndü. Önemli bir şey değil." Dedim ve ellerimi kollarından kurtarıp, tekrar koluna girdim.
Bana inanmadığını belli eden karanlık gözleri ile kaşlarını çatıp yüzümü inceledi. Kolundan çekiştirmemle benimle birlikte salona doğru yürümeye başladı.
Neydi bu peki? Bu adam bizden ne istiyordu? Onlanları anlatmalı mıydım? Ya işler kızışarsa, o zaman ne yapardım?
Göğüs kafesimi zorlayan, çılgın kalbimi sakinleştirmeye çalışarak ilerledim. Sonunda Lale ile göz göze gelmemizle, bana yöneldi ve tam karşımda durdu.
"Minel, neredesin? Seni arıyordum ben de." Dedi beni baştan aşağı süzerek.
"Biraz hava almak için çıkmıştım. Eğleniyor musun?" Sıkıntımı saklayarak konuyu değiştirmeye çalıştım."Minel balkonda fenalaştı. Tek başına duruyordu. Ben de yetişmeseydim, kimsenin ruhu duymayacaktı. Nasıl arkadaşsın sen öyle?" Diyerek lafa giren Arslan, Lale'ye takıldı. Lale ise şaşkınlıkla gözlerini bir kat daha açtı.
"İnanmıyorum! Iyi misin?" Elleri hemen yüzümü buldu ve beni kontrol etmek istercesine, bir sağa bir sola çevirdi."Arslan abartıyor. Sadece bir an için başım döndü. O kadar." Diyerek gülümsedim.
Gözlerim istemsizce Alparslan'ın yüzüne kaydı. Kirli sakalı, zifiri karanlık gözleri ve çatık kaşları ile etrafa göz gezdiriyordu.
Dövmeli eli içki bardağını bulduğunda, dövmelerine baktım.Neden bu dövmelerin anlamlarını bilmiyordum? Onu gerçekten tanıyor muydum? Ona gerçekten aşık mıydım ben?
Aklımdaki yüzlerce soru ile boğazım düğümlenmişti. Bir yumru oluşmuştu resmen. Yutkunmak bile zordu. "O" adam benim aklımı almıştı. O sözleri zehirli bir sarmaşık gibi beni sarmıştı.
Derin bir iç çekerek, masadaki meyve suyundan bir yudum aldım. Bu parti artık bana heyecan vermiyordu. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Bütün bu maskeli insanlar beni rahatsız ediyordu artık.
Alparslan'ın eline elimi koyarak, bana bakmasını sağladım. Başını bana doğru eğdiğinde, kulağına yaklaştım.
"Eve gidelim mi? Partiden çok sıkıldım." Dedim.
Bu sefer düzeldi ve bana yaklaşarak konuştu.
"Sana ufak bir sürprizim var. Bekle." Dedikten sonra göz kırptı ve yanımdan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEMBE MEZARLIK
Short StorySevgilim, pembe bir mezarlık gördüm yine rüyamda. Elimde çiçekler, şekerler, balonlar... Kanatlarımda kan gördüm bir anda. Acılar, hüzünler, kabuslar... Sen ve ben elbet bir gün kavuşacağız aslında. Bir şubat ayının otuzunda, çıkmaz sokağın salıncağ...