20 {Final • part1}

214 7 7
                                    

Ellie artık 17 yaşına gelmişti. Yarın doğum günüydü. Hemmings ailesi hazırlıklar için telefonda konuşuyordu.
Michael Luke'da bir takım gariplikler seziyordu. Eskisi gibi ona sıcak davranmıyordu, güzel iltifatlarda bulunmuyordu. Michael bunların farkına varıp, onunla konuşmak istedi. Ve Luke'u aradı.
"Bebeğim nasılsın?"

"Yorgunum, uykum var Michael."

"Ben de tam sana bundan bahsedecektim, neden yanıma gelip sıcak bir kahve içip biraz konuşmuyoruz?"

"Çok işim var."

"Lütfen bebeğim. Kendine biraz zaman ayır ve buraya gel. Bekliyorum hadi."

Luke istemeyerek de olsa kapısını çekti ve yola koyuldu. Michael'ın kafesinin kapısını açtığında Michael hemen yanına gitti. Sarıldı. Ama Luke'un elleri boştaydı. Geri sarılmadı. Bir masaya oturdular. Michael baristalardan birine işaret ederek 2 kahve istedi. Luke'a dönüp

"Luke bu aralar çok yorgun gözüküyorsun. Neler oluyor sana?"

Luke Michael'a ters ters baktı.

"Bütün gün çalışıyorum. Sence de normal değil mi?"

"Bana neden ters cevap veriyorsun?, sana insan gibi neler olduğunu soruyorum. Sadece bu değil. Akşam eve geldiğinde sana güler yüzle yemek hazırlayıp, sana yorgunluğumu belli etmemeye çalışıyorum. Kızımızla bile eskisi kadar ilgilenmiyorsun. Bana sürekli senin neyin olduğunu soruyor. Senin için endişeleniyor, tıpkı benim gibi. Sense bazen sabahlara kadar gelmiyor, yüzümüze gülmüyor, bizimle iletişim bile kurmuyorsun. Neler oluyor Luke? yeter artık."

Luke gözaltı morluklarıyla gözlerini zar zor açar şekilde hiç ağzını açmadan Michael'ı bakıyordu. Hiçbir şey söylemedi. Hiç bir şey.

Michael bu duruma artık dayanamadı. Ellerini saçlarından geçirdikten sonra Luke'a baktı.

"Eğer böyle devam edeceksen, ayrıl benden Luke. Hayatımdan çık."

Michael çok üzgündü. İçinden keşke bunu demeseydim diyordu. Gözleri dolmuştu. Ama artık Michael'ın hiçbir şekilde dayanacak gücü kalmamıştı. Luke'a aşıktı. Ona gerçekten kendinden daha çok değer veriyordu. Luke için dünyaları yakar, kendini her şekilde feda ederdi. Luke da bunu biliyordu. Daha çocukken birbirlerine sahip çıkmış, her türlü zorlukları birlikte el ele atlatmışlardı. Ama Michael Luke'un son zamanlarda yaptıklarına anlam veremiyordu. Sanki eski Luke gitmiş yerine bambaşka umursamaz, soğukkanlı, tembel biri gelmişti. Michael aynı zamanda Ellie için çok üzülüyordu. Çünkü Ellie Luke'u gerçekten çok seviyordu. Hatta çoğu zaman sırlarını sadece Luke'a açardı. Ama artık babası eve geldiğinde yanına gidip sarılmaya bile korkar olmuştu...

Luke Michael'ın dediklerini duyunca sırıtmaya başladı. Michael, o sırıttıkça daha da sinirleniyordu. Michael dudaklarını sıkıyordu, ağzından çok kötü şeyler çıkmasına izin vermemek için..

Tam o sırada kahveler geldiğinde, Luke bardağa uzandı. Michael, Luke'un ellerinin titrediğini gördü. İçinden sakın sakın sakın, bunu yaptığını düşünme Michael, o yapmaz. Başka bir sebebi olmalı diyordu.

"Neden ellerin titriyor?" dedi soğuk yüz ifadesiyle.

"Hastayım, üşüyorum." dedi Luke.

"Hayret, konuşabiliyorsun. İşine gelince tabi."

"Bittiyse kahvemi içip gideceğim."

"Defol git."

Michael her negatif düşüncenin, ikisini de yıprattığını biliyordu. Ama kendine hakim olamıyordu. Kalbinin adeta kırıldığını hissedebiliyordu.
Luke gitti. Michael ofis odasına geçip ağlamaya başladı. O sırada kapı çaldı. Hemen gözyaşlarını silip kendine çeki düzen verdi ve içeri çağırdı.

Ellie kapıdan girdi. Michael ayağa kalktı. Kızına sarıldı.

"Sen iyi misin babacım? Ağladın mı yoksa?"

"Çalışanlardan biriyle ufak bir tartışma yaşadım bebeğim. Ama geçti. Hoşgeldin."

Michael asla ama asla kızına hiçbir şey belli etmeyecekti. Kendisi yıkılsa bile, asla.

Akşam üstü Michael kızıyla eve birlikte döndü. Kapıyı açıp eve girdiler. Luke koskocaman bir hediye paketi ile önlerinde duruyordu. İkisi de şok olmuştu.
Michael 2 kat şok olmuştu. Nası olur da, yaklaşık 3-4 saat önce konuştuğum o dengesiz piç, şimdi güleryüzüyle karşımızda kızına hediye almış bir baba olabilir?

İkisi de kıpırdamayınca Luke ellerini iki yana açtı.
"Eee, neden kimse sarılmıyor babaya?" dedi dudak büzerek
Ellie gülümsedi ve koşarak sarıldı.
"Babacım, çok teşekkür ederimm."
"Benim güzeller güzeli prensesim, sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun, seni çok seviyorum, nice güzel birlikte geçireceğimiz yıllara."

Michael ise uzaktan gözleri dolmuş, yüzünde gülümseyle onları izliyordu. Luke gelip ona da sarıldı.
"Eveeet,yarınki büyük partiden önce bugün aramızda bir parti verelim. Şarap,abur cubur ve bir sürü şey aldım. Hadi hadi, açın müziği son ses."
Ellie fırladı ve müziği açtı. Michael bugünkü konuşmanın işe yaradığını düşündü.

Uzuuuun bir süre dans ettiler, Kahkahaları 2 sokak öteden bile duyulabilir oldu. Michael sarhoş olmaya başlamıştı. Birbirleriyle şakalaşıp, eğleniyorlardı. Üçü de o kadar çok mutluydu ki..

Saat sabah 05.05 e geliyordu. Luke kucağına yatan kızını alıp odasına yatırdı. Geri gelip  Michael'a baktı. Yanına uzanıp, eliyle saçlarını okşayıp, burnundan daha sonra dudaklarından öptü. Michael uyanınca, Luke'a gülümsedi. Ve daha sert bir şekilde öpüşmeye başladılar. Luke bir süre sonra kendini çekip

"Hadi bakalım prenses Hemmings, yatağınıza alalım sizi."
"Prens Hemmings kucağında götürecekse, olur :)."

................
..............
..........
........

Ertesi sabah herkes hazırlanmıştı. Ellie'nin doğum günü partisi için herkes gelmişti.
Michael Ellie ile birlikte kendisini alması için Luke'u aradı.
"Lucas neredesin bebeğim, geç kalacağız. Davetliler gelmiştir bile."
"Mike, pastanecinin yanındayım. Bir aksilik çıkmış. Onu halledip daha sonra gelip sizi alacağım. Bensiz gitmeyin eve tamam mı?,birlikte gidelim"
"Tamam bebeğim seni bekliyoruz o zaman, bitince haber ver olur mu?"
"Vereceğim, sizi seviyorum."
"Biz de seni, bebeğim."

Michael ve Ellie, hala kafede oturuyorlardı. Ellie iki elini yüzüne dayamış, sıkıntıdan ölüyordu. Michael saate baktı. Saat 23.00 a geliyordu. Hemen telefonu alıp Luke'u aradı. Ancak cevap yoktu. Gittikçe endişeleniyordu. 5 kere daha aradıktan sonra Ellie'yi alıp taksiyle eve gittiler.
Michael sinirli şekilde kapıyı açtı.

"LUKE?! NEREDESİN?! BU SAATE KADAR NEDEN BİZİ BEKLETTİN?!"

Ellie ise odasına gidiyordu.

Michael tekrar Luke'u aradı. Luke'un telefonunun sesi içeriden geliyordu. Michael tam koridora yönelirken, Ellie'nin çığlık sesiyle irkildi. Michael koşarak Ellie'nin yanına gitti. Banyonun tavanından kendisini asmış olan Luke'u gördü.. Hem ağlıyordu hem donakalmıştı. Ellie'yi kolundan tutup banyodan çıkardı. Ve hemen ambulansı aradı.

....

Luke'un cenazesinin üstünden 5 gün geçmişti. Michael artık, Luke'un evdeki eşyalarını yok etmenin en iyi fikir olduğuna emindi.
Yatak odasını düzeltirken, yastığının altında mavi bir not buldu.

More // MukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin