18 Nisan 1021 Saat: 18.01
Her yerinde insan iskeletleri olan bir zindanda, zincirlerle asılmış bir haldeydi Fin. Oldukça hırpalanmış gibi görünüyordu ama hareket ediyor gibi görünmüyordu. Ölmüş gibi bir hali vardı.
İçeri Nete girdi. "Demek kardeşlerimi yakalayan sendin. Oldukça güçlü olmalısın ama akıllı değilsin, değil mi? Savaş alanında güç her şey değildir, salak" diye sondaki "salak" kısmına alaycı bir ton kullanıp gülmeye başlamıştı ama Fin hareket etmiyordu. Bu Nete'nin sinirini bozdu ve bıçağını çıkarıp omzuna sapladı ama Fin sakin ve yavaşça kafasını kaldırıp gözlerine baktı. Bu hareket Nete'nin bile içini titretmeye yetmişti.
Nete, belki de en güçsüz Migar'lar arasında bile en güçsüz lakabını alabilecek biridir ancak zekası öyle mükemmeldir ki en güçlü Migar'ları bile dize getirmiştir.
Nete bıçağını geri aldı ve "Gözlerin baya ürkütücü ama oradan ne yapabileceksin ki? Bu zincirler Tanrıları bile dize getirir ve sen sadece sıradan bir insansın" diyerek parmağını şaplattı. İki adam içeri bir masa, üzerinde çeşitli işkence aletlerini getirdi. Nete psikopatımsı gülüşüyle "Bakalım bunlara dayanabilecek misin?" demesiyle masadan bir kerpeten aldı eline.
Fin gayet sakin bir şekilde bakıyordu. Nete "Yalvarmayacak mısın? Normalde işkence başlamadan yalvarmalar başlar" demesiyle Fin "Bu hayatta sadece bir kere yalvardım. Sadece bir kere... Senin gibi bir köpeğe yalvaracak değilim" dedi. Nete bu hakareti hiç ciddiye almadı ve "Peki madem. Şimdi, sana üç sebepten işkence edeceğim. İlk olarak Meg Köyünün savunma, saldırı, destek kuvvetleri gibi kritik önem taşıyan bilgiler... İkinci olarak sakladığın Cadıların yerleri... Ve son olarak silahlarının yapımı ve kullanımı... Bu üç sorunun cevabını almadığım sürece işkence devam edecek" demesiyle Fin sızlanarak hafiften bir gülüş atıp "Umarım işinin ehlisisindir. Çünkü: Günler-aylar sürecek bu işkence" diye alaya aldı. Nete ise psikopat gülümsemesiyle "Hem de oldukça ehliyim, merak etme" dedi.
Nete kerpeten göstererek "Bu benim sevdiklerim arasında oldukça yükseklerde yer alır. Sana ufak tefek işkenceler yapmayacağım ya da gözlerine... Sana yaptığım her şeyi görmeli ve hafızana kazımalısın" dedi. Ardından Fin'in sol tarafına geçip "İlk olarak Meg ile başlayacağız. Kaç Migar ve asker tarafından korunuyor? Seviyeleri neler? Kör noktaları neresi? Her birini cevaplayacaksın. Yoksa tırnaklarını öyle bir keseceğim ki kerpetenimle, bir daha tırnak kesmek zorunda kalmayacaksın" diyerek gülümsedi. Fin de "Daha geleli iki gün oldu. Nereden bileyim bunları? Gerçi bilsem de söyler miydim, bilemiyorum ama neyse" demesiyle Nete "Öyle olsun bakalım" diyerek Fin'in işaret parmağına kerpeteni geçirdi. Sonra da "Parmaklara özel bir ilgim var aslında. Benim için her bir parmağın bir anlamı var ve onlara 'Kaderin Parmakları' diyorum. Serçe parmağı, çektiği acıların parmağıdır. Hani her seferinde masanın, duvarın kenarına ayak serçe parmağını çarptırırsan ya, o sebepten. Yüzük parmağı, sevdiklerinin parmağıdır. Sevdiğin her şeyi temsil eder. Orta parmak, pişmanlıklarını temsil eder. İşaret parmağı, ilklerini temsil eder. Mesela hiç elma yemedin, yediğin ilk anı bu parmak temsil eder. Son olarak Baş Parmak, unutulmaz anlarını temsil eder. Bu yüzden en son o parmağını alacağım. Unutmayacaksın bu günü" diyerek gülümsedi.
Fin "Kaderin Parmakları... Nedense tanıdık geliyor. Sanki daha önce bir yerde duymuştum..." deyince Nete "Bunu ben meydana getirdim. Öyle bir şey mümkün değil. Gerçi ne önemi varsa" diyerek kerpeteni sıkıştırdı ve bir anda çekerek tırnağını olduğu gibi aldı. Fin dişlerini sıkıyordu ama maskesinden gözükmüyordu ve bedeninin geri kalanında acıyı hissettiğine dair bir belirteç vermiyordu. Nete "İlki genelde en çok acıtandır ama iyi dayanıyorsun. Elde fazla oyalanmayayım o zaman" diyerek diğer dört pamağındaki tırnağını da kökünden çekti.
Sol eliyle işi bitince sağ elinin yanına geldi ve "Peki, sorumu cevaplayacak mısın yoksa törpüye devam edeyim mi?" demesiyle Fin "Ah, sen başlamış mıydın? Pardon ya, fark etmedim" diye alay almasıyla Nete sağ elindeki tüm parmakların hepsini çekti.
Nete biraz gıcık olmuş ama bozuntuya vermeyen bir ifadeyle "Anlaşılan seviyeyi biraz yükselmem gerekiyor" diyerek gülümsedi.
O sıralarda Fim ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Kendisi iyi bir savaşçıydı ancak iz takip etme konusunda beterin beteriydi. Takip yeteneği ona zerre kadar nasip edilmemişti. Öyle ki düz yolda bile hedeften şaşabilirdi. Zaten bu yüzden yanında kedisi Mis olurdu, ona yol gösterirdi.
Fim kedisini beklerken ormanın içinden Ukera ile Miriam çıkageldi. Fim tabii onları tanımadığı için işkillendi ve bir elini kılıcına koyarak "Siz de kimsiniz?" diye sordu. Ukera da "Sen bir Fianir'sin. Fin'i arıyoruz, belki biliyorsundur yerini" dedi.
Fim yalan söylemeyi Fin gibi anlayabilen biri değildi. Bu yüzden iki kıza güvenemiyordu ama Fin'i aradıklarını söylemişti. "Neden bu konuda yalan söylesinler ki?" diye düşünerek "Ben Fim. Onun bekçilerinden biriyim. Ben de onu arıyorum. Burada buluşacaktık ama yok" dedi. Ukera da "Burada ne olmuş böyle" diyerek savaş alanına baktı. Fim de "Fin'in eseri" diye kısa yanıt verdi.
Miriam etrafa bakınırken yerdeki araba tekerleği izlerini fark etti. Yanına eğildi. İzleri kontrol edince gittikleri yönü fark etti ve "Bu yönden bir araba çok yakın bir zamanda geçmiş. Buradan sağ kalanlar olmalı. Onları bulursak Fin'i de bulabiliriz" demesiyle Fim "İz takip edebiliyor musun?" diye sorma gereği duydu. Miriam da "Temel Askeri Eğitimlerinden biridir. Senin de öğrenmiş olman gerekiyordu" diye yanıtlamasıyla Fim akademideki hınzır zamanlarını çok kısa düşünüp suratında "Ah salak kafam" ifadesini yerleştirdi.
Fim "O halde,takip konusunda sana güveneceğim" diyerek Miriam'ı yetkilendirdi ve Miriam'ıtakip ederek yürümeye başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Korku-Gezgin Kurt Savaşçısı (Düzenlendi 4-19 Eylül)
Fantasía"Minelia" adındaki gezegende geçen bu hikayede "Fianir" lakabıyla anılan "Gezgin Savaşçılar", Tanrı tarafından kutsanıp özel güçlere sahip "Migar"ların aksine sıradan insan olmasına rağmen bir Migar gibi savaşıp canavar avlayabiliyorlardır. Hikayemi...