Sorunsuz bir şekilde ulaşmışlardı istasyona. Aynı şekilde de devam ediyordu zaman onlar için. Sabah adamın anlattığı gibiydi hepsi. O zaman dinlerken gözünde canlandırmıştı. Şimdi de izlediği bir filmi, ikinci kez izliyormuş gibi hissediyordu. Yine gözlerinin önünde canlanıyordu ama bu sefer ki tamamen gerçekti.Boş peronda bulunan insanlar düzenli bir şekilde tahtadan olan büyük kasaları trenin bölmesine yerleştiriyordu. Onları getiren şoför ve istasyonda çalışan adam ise kendi aralarında konuşmaya dalmışlardı. Daha önce bir tanışmışlıkları olmalı diye düşündü Jeno. Çünkü fazla yakın görünüyorlardı ve o adamın boş laflarını herkes dinlemek istemezdi.
Gözleri o ikili ve diğerleri üzerinde gezerken yanından bir ses duymuştu.
"İyi misin?" Birden Johnny tarafından yöneltilen soru tuhaf gelmişti Jeno'ya.
"Evet. Neden sordun ki?"
"Çok fazla gergin görünüyorsun. Sabah geldiğimizde de aynı şekildeydi. Yani iyi olduğuna emin misin? Aklını karıştıran bir şeyler mi var?" Gözlemci biriydi Johnny. Bu özelliği ile insanları daha iyi anlamaya başlamıştı. Birinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak kolaydı onun için. Neredeyse asla yanılmazdı.
"Burası gergin hissetmeme sebep oluyor, anlayabilmiş değilim. Sanırım trene binip uzaklaştığımızda daha iyi olacağım. Sorduğun için teşekkür, Johnny." Karşı taraf yavaşça başını sallayıp anladığını belli etmişti. Jeno ise yine etrafı izlemeye başlamıştı. Bazen arkasını dönüp bakma gereği duyuyordu. Oysa arkasında biri yoktu ya da öyle sanıyordu.
Kaç tane tahta kasanın yerleştirildiğini saymamıştı. Söylenilen rakamın doğru olup olmadığını kontrol etmesi gerekiyordu. Dalgın olmamalıydı ama çoktan bunu bile başaramamıştı. Yanındaki uzun beden aklını okumuş gibi hemen kaç tane kasa olduğunu söylemişti. Yaşananların böyle olacağını Tanrı biliyordu ve Johnny'nin gelmesini sağlamıştı, belki de. Eğer bu işi bitirebilirse kiliseye gidip dua etmeliydi.
Büyük kapı sesi peronda yankılandığında, hazır olduklarını anlamıştı. Gözlerden birkaç dakika kaybolan istasyon görevlisi ise yanında treni sürecek makinist ile geri dönmüştü. Onların olduğu yere doğru yürüyorlardı. Yanlarından geçerken makinist yoluna devam etmiş ama adam yanlarında durmuştu.
"Tren ilk perondan yolcu alacak, sizde oradan bu biletler ile binmelisiniz." Kendilerine uzatılan biletleri aldıklarında göz ucuyla incelemişlerdi. Adlarına çıkarılmıştı. Demek ki tren içinde çalışanların bir şeyden haberi yoktu ve onlar tarafından dikkat çekmemek içindi.
"Silahların yerleştirildiği alana yakın iki koltuk. Bir problem olursa fark etmeniz daha kolay olur diye orayı seçtim. Makiniste ise bazı eşyalarınızı aktarmak için treni kullanmak istediğinizi söyledim. Diğer istasyonda da, buradaki gibi boş bir peronda duracak. O trenden inip alandan uzaklaştığında indirmeye başlayabilirsiniz." Planın geri kalan kısmını ise biliyorlardı. Eksik kalan kısımlarda tamamlandığına göre daha iyi hissedebilirlerdi. Planlı olmak, plansız olmaktan iyidir.
"Yardımların için teşekkürler," demişti Jeno kısaca. Adamda kafasını önemli değil anlamında sallayarak ayrılmıştı yanlarından. Onu beklediği belli olan, şoför-az önce konuştuğu kişi ile ayrılmıştı o da alandan. Tahta kasaları yerleştirenler ise işlerini bitirdikleri gibi gitmişti.
Jeno arada bakma hissiyatı hissettiği arka tarafından sesler duyduğunda oraya gitmek istemişti. Taşlar üzerinden yürüyen birinden çıkan seslere benziyordu. O tarafa doğru birkaç adım atmıştı ki, kolundan tutularak durdurulmuştu.
"Makinist olmalı. Hem raylara inersen bu tehlikeli olur. Hadi gidelim." Ona hak vermişti ve beraber gittikçe bu perondan uzaklaşmaya başlamışlardı. Jeno istasyondan da bir an önce uzaklaşmak istiyordu, tekrar buraya tek bir adım atmamak üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen burada bir yabancısın || nomin
Fiksi PenggemarJonathan Jeno, Meksika'nın en büyük kartellerinden birinin yöneticisinin oğluydu. neocity fest için yazılmıştır.