İyi okumalar dilerim...
Tuğçe'den anlatım...
Sancı;
Tenime düşen çiğ taneleri ile ürperdim. Gökyüzüne çevirdim bakışlarımı ve derin bir soluk aldım. Ciğerlerimi istila eden ıslak toprak kokusu genzimi yakarken kalbime bıraktığı acı ile büyük bir sarsıntı geçirdim.
Bu yaşadığım en büyük sancıydı. Geride durup bıkmak usanmak bilmeden beni bekleyen adama çevirdim başımı. Gözlerimiz kesiştiği an hareketlendi ve üzerindeki ceketi çıkartıp ayaza kapılmış bedenimi sardı.
Sarsılıyordu ruhum. Her bir harekette vücudumu saran sancının acısı da büyüyordu. Yine sessizdik. Bu gece ikimizde kimsesizliğimizle yüzleştik. O yok olan ailesine yandı, ben ise toprak altına giren kandırılmış adama.
Ardından annem düştü aklıma. Gözlerimi kapattım ve derince iç çektim. Bu sefer içime dolan koku zihnimde oluşan karanlığı aydınlattı.
Ömrüme kan sıçratan adamın kollarında buldum huzuru.
"Beni anneme götür".
Öylesine çaresiz çıkıyordu ki sesim Cihat'ın sertçe yutkunduğunu duydum. Deva olamayacağı bir yaraydı kalbimdeki. Son konuşmalarımız aklıma geldikçe daha çok kızıyordum babama. Beni vicdanımla böylece bıraktığı için daha çok öfkeleniyordum.
Kandırılmış olsa da işlediği günah çok büyüktü. Şimdi her şeyin sorumlusunu biliyor olsak da bundan sonrası için neler yaşayacağımızdan bihaberdik.
Ölüm sarmıştı etrafımızı. Kan kokusundan uzak soğuk ölümün derin sessizliği örtmüştü ruhlarımızı. Cihat bedenimi havalandırıp kolları arasında taşırken başımı boyun boşluğuna yasladım. Dudaklarım bükülürken beynime vuran o soruyu sordum.
"Babası ölünce büyürmüş insan. Doğru mu Cihat? Sen de benim gibi o gün mü büyüdün?".
Kolları arasında olduğum adam duraksadı. Yavaşça başımı kaldırıp dolu gözlerle onun gözleri içine baktım. Yüzünde ifade yoktu. Araladığı dudaklarından çıkacak kelimeleri duymak için can atan kalbim aynı zamanda tedirgindi.
"Ben kardeşimi kaybettiğim gün büyüdüm".
Gözlerimi kapatıp sessizce başımı salladım. Cihat yürümeye başladığında yine başımı boynuna sokup gözlerimi araladım. Kardeşi hayattaydı ama işte o amalarla yok olmuş bir genç kızdı. Öylesine güzel bir kızdı ki, onun böylesine ruhsuz olması paramparça ediyordu içimi.
Hepimiz yıkılmış hayallerin altında nefes almaya çalışan gariplerdik. Bir iblisin peşinde bunca hayatın maf oluşuydu esas hikayenin ismi.
Araca bindiğimizde Asaf ile kesişti gözlerim. Dudaklarını birbirine bastırmış ifadesizce yüzüme bakarken aracı çalıştırdı. Cihat "Türkay Beyin evine gidiyoruz" diyerek konuştu. Asaf'ın her hangi bir ifade kullanmadan aracı sürmesi dikkatimi çekti.
Bedenimi Cihat'tan koparıp "neyin var?" diye sordum.
Asaf yine sessizdi. Gözlerimden istemsizce yaşlar akarken sorumu yineledim.
"Neyin var Asaf? Yoksa sen de benim gibi bugün mü büyüdün?".
Asaf dişlerini sıkıp başını usulca salladı. Ağzını açmıyor, tek kelime etmiyordu. Yola odaklanmıştı fakat boğazındaki damarlar fazlasıyla belirgindi. Geriye yaslanıp başımı Cihat'ın omzuna iliştirdim. Belime doladığı kollarla kucağına oturmamı sağlarken dudakları anlımdaki yerini aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
General FictionKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...