Cemal evimin önünde arabayı durdurunca yanağına bir öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim Cemalii." "Rica ederim kuzu. Bu arada ben yarın sizinle kahvaltı yaptıktan sonra yine muhtemelen çok yoğun olacağım şu menajerle bir görüşmem gerek. Yani muhtemelen seninle görüşemeyiz." "Olsun ya sen şu işleri hallet sonra yine beraberiz zaten." Cemal bana gülümsediğinde ben de ona gülümsedim ve arabadan indim. Bana el salladıktan sonra uzaklaşmıştı bile. Ben de eve girdim. Güzel bir duş aldıktan sonra hazırlanmaya başladım. Ardından akşam yemeği için kolay bir şeyler hazırlayıp yedim. Saate baktığımda Barış için çizdiğim resmi de yanıma aldım ve evden çıktım.
Taksiye bindiğimde gereksiz bir heyecan vardı üstümde. Barış hediyeyi beğenir miydi acaba, yoksa başka bir şeyler daha mı götürmeliydim? Aman dedim kendi kendime. Neden beğenmesin ki sanki? Taksi durduğunda parayı ödeyip inmiştim. Merdivenleri hızlıca çıktığımda kapıyı çaldım ve fazla beklemeden kapı açılmıştı. Tüm içtenliğimle gülümsedikten hemen sonra içeri girdim. "Ne istersin çay, kahve?" "Hiç gerek yok sıcak içeceklerle pek aram yok." "O zaman limonata getiriyorum sana." Barış mutfağa giderken ben de kendimi koltuğa bıraktım yavaşça. Elimdeki resme bakıp gülümsedim, umarım beğenirdi.
Kısa bir süre sonra Barış da elinde limonata ve bir kahveyle geri gelmişti. "Teşekkür ederim gerek yoktu aslında." "Saçmalama misafir gelmişsin değil mi?" Elindeki kahveden bir yudum aldığında gülümsedim. "Sen nasıl sıcak içecekler içmiyorsan ben de bir o kadar kahve bağımlısıyım sanırım. Hatta kahve içmeden nasıl yaşadığımı hatırlamıyorum bile." Ona gülümsediğimde limonatadan bir yudum aldım ve hediyemi de elime aldım. "Ben de unutmadan bunu vereyim istersen. Geçen gün için tekrar teşekkür ederim. Bana gerçekten çok yardımcı oldun." "Niye zahmet ettin kızım ya..." Resmi sardığım paketten çıkarttıktan sonra yüzündeki gülümseme ile bir süre inceledi.
Tepkisini anlamak için bir süre onu süzmüştüm. "Yani seninle daha önce tanışıyorduk tabii ama o gün o bankta gerçek anlamda tanıştık bence. O günden bir fotoğrafımız yok ama en azından ona özel bir resim çizeyim istedim." Barış bana sarılırken ben de ona sımsıkı sarılmıştım. Bir süre sonra benden uzaklaştığında yüzündeki gülümsemeyi görünce mutlu olduğundan emin olmuştum. "Teşekkür ederim Nisa, bu gerçekten çok güzel olmuş." Yanaklarım kıpkırmızı olduklarında gülümsemekle yetindim. Tanıştığımız günü çizmiştim. Yağmurlu bir havada bankta oturan bir kız ve ona şemsiye uzatan bir adam... Barış resmi hemen duvara asarken gülümsedim. Mutluydum, gereğinden fazla mutluydum hem de...
"Sanırım artık ben sana bir teşekkür borçluyum. Zaman ayırıp çizmiş olman o kadar değerli ki benim için." "Beğenmene sevindim. Ayrıca sen zaten yeterince şey yaptın benim için başka bir şeye gerek yok." Barış'ın gülümsemesi gerçekten bulaşıcıydı sanırım. "Bu arada bugün ilk sayıyı Aycan'a armağan etmen çok güzel hareketti. Görmen lazımdı o an nasıl mutlu olduğunu." "Bir söz vermiştim sonuçta. Ama bir yandan da pişman oldum aslında. Onu ümitlendirmek istemem." Onu başımla onayladım. "Ona hiç o gözle bakmadın değil mi?" "Nisa ben kimseye o gözle bakmadım ki. Ben kimseye aşık olamıyorum olamam da. Hem ben o defterleri kapattım artık. Benim için sadece Cemal ve Beko var, bir de sen varsın artık... Yanlış anlama tabii."
Hayatında değer verdiği insanlardan birisi olmak hoşuma gitmişti tabii ki. Ona gülümsedim ve gözlerine baktım. Sanki içine çekiyordu gözleri beni... "Seni aşka kim küstürdü bilmiyorum ama büyük konuşma bence. Bir gün elbet birisi çıkar karşına o zaman tekrar konuşacağız bunları." "Sanmıyorum." "Bence sen yine de büyük konuşma." Ben gülerken o da başını iki yana sallayıp gülmüştü. Bir süre daha oturup sohbet ettik. Bugün ki maçtan, Cemal'den, Berkan'dan, benim kursta yaptıklarımdan, onun antrenmanlarından... Saatin nasıl ilerlediğini anlamamıştım bile. Saatin epey geç olduğunu fark edince Barış'a döndüm. "Ben gitsem iyi olacak. Baksana saat kaç olmuş."
Barış saate baktığında gözlerini hayretle açmıştı. "Ovv o kadar olmuş mu ya? Ben bırakayım seni, bu saatte taksiyle uğraşma bir de." "Gerek yok, zaten yorgunsun daha fazla yorulma sen." Barış'ın bakışlarını görünce vazgeçtim ve sustum. Ellerimi teslim olmuş gibi yukarı kaldırırken ikimiz de gülmüştük. Ve tabii ki motorla gidiyorduk. Barış'a sıkıca sarıldığımda kısa süren bir yolculuğun ardından gelmiştik bile. Motordan inerken Barış'a son bir kez bakıp gülümsedim. "Yarın kahvaltıda görüşürüz o zaman." "Bir de o vardı değil mi? Görüşürüz Nisa'cım, resim için tekrar teşekkür ederim." "Rica ederim Barış... İyi geceler." "İyi geceler."
Benim içeriye girdiğimden emin olana kadar Barış beni izlemişti. Ona el sallayıp kapıyı kapattıktan hemen sonra da motorunun sesini duymamla gittiğini anladım. Derin bir nefes verdiğimde anahtarları bırakırken aynada kendimi görünce uzun bir süre kendimi izledim. Bu kadar mutlu olmam normal miydi? Sonuçta ilk defa birisiyle arkadaş olmuyordum, ilk defa birisiyle sohbet etmiyordum değil mi? Sanırım bu gülümsememin sebebi Barış'ın da bana aynı şekilde değer veriyor oluşuydu. Buzlar kralı dediğimiz adamın buzları benim yanımda eriyordu ve bu beni mutlu ediyordu. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra bir şeyler çizmek üzere tuvalin karşısına geçmiştim. Yine harika bir manzaranın resmini çizmeye başlarken bir yandan da müzik dinliyordum.
Çizdiğim resmi bitirmemle birlikte uyumak için yatağa girmiştim. Sabah telefon sesiyle uyanmıştım. Ekranda Cemal'in ismini görünce hemen açtım. "Günaydın Cemalii." "Nis beş dakika sonra oradayım hazır ol sevgilim." "Tam..." Cevap vermemi dahi beklemeden telefonu kapatmıştı ama takılmadım. Sesindeki enerjiye bakacak olursak Aycan ile Barış'ı bir araya getirdiği için heyecanlıydı. Ben de hemen kalkıp güzel bir duş aldım ve üzerime rahat hissedebileceğim bir şeyler giyip saçlarımı da örmüştüm. Dışarıdan duyduğum araba kornasıyla Cemal'in geldiğini anlayıp evden çıktım. Tahmin ettiğim gibi o gelmişti.
Arabaya bindiğimde yanağıma uzun bir öpücük kondurmuştu. Gülümsedim ve ben de onun saçlarını dağıttım. "Yaa Nisa kuzu yapma şunu ya..." Aynaya bakıp saçlarını düzeltirken güldüm. "Tamam yakışıklısın hadi devam, geç kalacağız." Gülerek kurduğum cümlelerden sonra o da başını iki yana sallarken arabayı çalıştırmıştı. Daha önce de geldiğimiz mekana girdiğimizde henüz Barışlar gelmemişti. Her zaman oturduğumuz masaya oturmuştuk. "E Barış araba kullanmıyor bunlar nasıl gelecek?" "Motor ile kuzu." Onu başımla onayladım. Doğru ya Barış'ın motoru sadecesana özel değil Nisa sonuçta. Ben bunları düşünürken duyduğum kahkaha sesiyle sesin geldiği tarafa döndüm. Aycan ve Barış gelmişlerdi ve ikisininde attığı kahkahalara bakacak olursak keyifleri de gayet yerindeydi.
Holaaa ❤
Bugün bulduğum ilk fırsatta buraya da bölüm yazayım istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Yavaş yavaş konuya daha da giriyoruz aslında. 😏
Hepinizi seviyorum çocuklarım hepiniz de attığınız her bir yorum ve verdiğiniz her bir vote de çok kıymetli 🖤 iyi ki varsınız 😘
Fazla uzatmadan gidiyorum ama bir iki soru bırakayım buraya. Sizce Cemal Nisa'yı, Nisa da Cemal'i gerçekten seviyor mu? En azından şuan için soruyorum ve tabii ki bu kurgudaki durumlardan bahsediyorum.
Ve ikinci soru da şu: Sizce aşık olmanın en büyük belirtisi nedir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKARANLIĞIM
FanfictionNisbar kurgusudur 🌼 Alacakaranlığım varla yok arası... Biz ne bütün olabilmiştik, ne de karşı koyabilmiştik birbirimize... Ben ise her geçen gün farketmeden onun olmuşum...