8. şimdilerde alkol şişesinden çıkmış gibiydi.

2.1K 245 160
                                    

Yapılan şey; mahkemece yargılansa büyük ihtimal birisini zorla alıkoyma hatta insan kaçırma suçuna girerdi. Tabi bunlar yine Changbin'in küçücük bile olsa umrunda değildi. Çocukluğundan beri arkasının kollandığından olsa gerek kimseden korkusu yoktu. Toplum içinde bulunduğu konuma güveniyor olmalıydı.

Villaya geldikleri ilk an Felix kendi evine gitmek için dirense de Changbin'in çok uzun sürmeyen ısrarları sonucu evin içinde bulmuştu kendini. İtile kakıla girmişti tabi evde. Neyse ki gün beklediği kadar gürültülü geçmemişti. Akşam olana kadar Felix hiç konuşmamış, Changbin arada sırada açıklarını yakalayıp laf sokma çabasına girmişti. Felix ise en büyük özelliklerinden birisini Changbin sayesinde keşfetti. Gerçekten sabırlıydı.

Bugün bir şeye şaşırmıştı... Yemeğini yemesine müsaade etmesini beklemiyordu ama büyük olan kendi tabağını almış ve Felix'e iğrenerek bakıp mutfakta yalnız bırakmıştı onu. Bu kadardı. Günün tek iyi olayı belki de şu an karnının tok olmasıydı.

Şimdi ise durum birazcık aynıydı çünkü her şey o günkü gibiydi... Kırmızı saçlı, karşısında demirliklere yaslanmış sigarasını içen adama baktı. Yine düşünceli görünüyordu ama o günden farklı olarak zihninin içinde neler yaşadığını, neler düşündüğünü bilmiyordu, gerçi iyi şeyler olmadığına emindi.

Felix gergin bir şekilde sandalyesinde oturuyorken o günün aksine ufacık bir cesaret kırıntısı yoktu içinde. Parmaklarıyla oynuyor, bir şekilde kendini teselli etmeye çalışıyordu. İşe yarıyor muydu emin değildi. Terleyen avuç içlerini kotuna sildi. Hayır, üşümüyordu, konuşmuyordu da. Üşüse bile söyleyecek kadar aptal değildi o. Changbin'in saçma sapan konuşmalarını, kendisine ettiği hakaretleri ve yağdırdığı küfürleri dinlemek istemiyordu.

Suskunluğunu korudu, Changbin de öyle...

Bir an düşündü Felix. Acaba bu fırtına öncesi sessizlik miydi? Changbin susmazdı çünkü. Felix'e eziyet etmeyi kendisine görev bilmişti.

"Üşümedin mi?"

Duyduğu sesle anında düşüncelerinden sıyrıldı. Başını sallayarak reddetti onu. Derdinin ne olduğu anlamaya çalışıyordu fakat mantıklı bir cevap bulamıyordu.

"Bu seferki bahanen ne peki?"

"Ne bahanesi?"

"Yatak odasına girmek için bir bahane bulursun herhalde. Potansiyel yalancısın çünkü."

"Ne yapmamı istiyorsun? Öleyim mi?" dedi Felix bıkkınlıkla. Siniri ilk defa sesine yansımıştı. Engel olmaya da çalışmadı.

"Öyle kolay ölmek yok. Ölmek bir kaçış değil mi? Sen ölmeyeceksin."

Changbin'in ayağa kalkışını seyrederken sessizliğini korudu. Onun psikolojik destek alması gerektiğini düşündü. Bu kadar ani bir kişilik değişikliği de yaşanmazdı yani. Çok mu damarına basmıştı Changbin'in, çok mu üzmüştü?

"Kalk oradan."

"Niye?"

"Beni sorgulama hakkını sana vermiyorum."

Her zamanki gibi özgüvenli konuşmuştu Changbin. Ukala ve alaycı bir tavrı vardı. Henüz bitmemiş olan sigarasının yanan ucunu her zaman aynı yerde olan küllüğe bastırıp söndürdü. Bu küllük ikisinin ne çok konuşmasına sırdaştı. Arkadaş oldukları zamanda sıkıntılarını birbirlerini anlatırlar, destek olmak için sarılırlardı birbirlerine. Şimdi ise bir çift göz nefretle bakıyordu diğer bedene. Changbin'e sarılma hayali yoktu Felix'in bu yüzden sırf ona sarılmak için üzgünmüş gibi rol yapmasına da gerek yoktu. Kokusunu almak için dibine girmesine bile gerek yoktu. Arada sırada alkol kullanan adam şimdilerde alkol şişesinden çıkmış gibiydi. Kokusu tamamen alkol ve sigaradan ibaretti...

Küçük Hesaplar | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin