••••günümüze geri dönüş••••
Coşkun, Fatihin attığı şişenin kırıklarına basmamaya çalışarak yanımıza oturdu.
“Ben burayı toplarım hadi siz gidin bir şeyler atıştırın" dedi. Olgun mu konuşmuştu bu ilk defa?? başımı tamam anlamında sallayıp Fatihi kolundan tutup kaldırdım
“Kardeşim bu böyle olmaz" dedim uysallıkla o ise mutfak masasına oturup benim dolabı açmamı izledi
“Ne olmaz buğra ha? ne! Benim her şeyim yok oldu. Bir yıldır sadece bir ruhum ben... Ölüyorum buğra hemde her gün"
”Olmaz işte Fatih! Çünkü her ne kadar ölüyüm desende yaşıyorsun sen! Ailenin ölümü sadece seni mi yıktı sanıyorsun! Onlar bizimde annemizdi bizimde babamızdı ama bak! herkes sana yardım etmeye çalışıyor! görmüyor musun seni böyle gördükçe parçalanıyoruz Fatih! kendine gel çünkü Seher Teyze seni bize emanet etti! Hergün ağla hayatı çöpe atıp bizi bir kenara fırlatıp günlerce sarhoş olana kadar içmen için değil! Adam ol ailenin hakkını ver diye!" bir süre baktı yüzüme sonra tekrar ağlamaya başladı
“Tamam onlar artık yok ama, biz ne halt yemeye buradayız be oğlum!" dedim karşısına sandalye çekip. Hala sarhoştu.
“Buğra... unuttuğum falan yok sizi sadece ben artık tükendim. biliyor musun" dedi “nefes almak bile.... zor geliyor" Bir süre konuştuk. Artık daha iyi hissediyor gibiydi. Üstün yeteneklerimle yaptığım yumurtayı yerken coşkun atladı.
“Fatih sen Emrenin ne zaman döneceğini biliyor musun. Ben her gün bunun yaptıklarını yiyemem" dedi beni göstererk. “kabuk çıkıyor bunda ayrıca ben beyazını sevmem çok beyazlı bu yumurta. Emre yapsa sarısı çok olurdu." Dedim spastik bu diye... Hem yiyemem diyor hemde hunharca tüketiyor. Fatih yavaşça gülümsedi. Coşkun salağı her zaman birini güldürebiliyordu. Salak olmak bunu gerektirir.
“Bilmiyorum Coşkun" dedi gülümsemesi artarken ha şöyle... Sonra lafa ben girdim.
“Hem beğenmiyorum diyorsun hemde utanmasan masayı yiyeceksin"
“utanmasan değil, ‘yiyebilsen' de şef"
“doğru utanma diye bir şey yok ki sende. yiyebilsen masayı da yiyeceksin. her neyse Emre iki güne gelirmiş. yani umarız" dedim.
“tamam belki iki gün dayanabiliriz de mi Fatih" diyen Coşkunun kafasına kaşığı fırlatmadıysam bu Fatihin buna gülmüş olmasındandır. Daha sonra Fatih yine öfke nöbrtlerinden birini geçirerek eski sevgilisini hatırlayıp Coşkuna patladı. İçimin yağları eridi Fatih'e tezahurat yaptım desem yalan olmaz. Birazda şu salak çeksin mallıklarının cezasını. Onu şişeleriyle birlikte tekrar odasına sokup kilitledim. Coşkun ise kapıya tıklatıp
“şişeeeleerr, bunlar fatihin şişeleeer!" diye oyun havası söylemeye çalışıyor, Fatihi daha çok sinirlendirmeye çalışıyordu. Biraz sonra Fath kapıyı yumruklamaya başladı akabinde;
“Geberticem ulan seni! dişlerini söküp yutturucam sana tek tek hıyar! " diye bağırıyordu. ikisinin arasında sadece bir adet kilitli kapı vardı. Ve tabii bir de ben.
“Yeteeeeer!" diye cırladım sonunda. “yeter!" ikisininde sesi kesildi. “Coşkun git odana bakiyim sen!" Gıcık bir şekilde gülümseyeyek gitti. Bu çocuğun derdi ne! Şükran teyze olmamış bu olmamış! hastanede karışmış ya da. Evlatlık desem niye bunu alasınız ki!
Mutfağı topladıktan(!) sonra Çınarla paylaştığım odaya gittim. yatağıma atladım telefonumdan doctor who'yu açtım tam izleyeceğim!.... kapı çaldı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ev Arkadaşlığı Vakası!
Fantasíabu hikaye, şişe fırlatma hobisi olan bir goblinin, eve musallat olmuş namı değer ‘dadanmış'ın, geleceğin evkocası mesleğini icraat edecek olan kısır-istin , salaklık şampiyonasının her yılki birincisinin, O dağnıklığın içinde bir düzen var felsefe...