Aşkın Böylesi
....
Duvardaki saate bakarken bir an önce zilin çalmasını bekliyordum. Bugün fazlasıyla sıkıcı ve sakin geçmişti. En azından benim için. Etrafıma bakınarak geriye yaslandım. Boş dersimizi güzel eğlendirerek geçiriyorlardı.
Ben ise... kendi kendine öylece, sessizce etrafımı seyrederek boş dersin bir an önce bitmesini bekliyordum. Bıkkınlıkla bir nefes verip bakışlarımı gürültülü sınıftan ayırdım ve açık pencereden dışarı baktım.
Mavi gökyüzünü kaplayan beyaz küçük bulutlar ve hafif tatlı esintilerle birlikte örüşten kuş sesleri... doğa bile benden daha mutlu gözüküyordu ama ben neden böyleysem. Hıh, nedeni açık bir şekilde belli zaten.
Asık ve boş yüzümle dışarıya bakmaya devam ederken cebimin titremesiyle bakışlarımı dışarıdan ayırıp cebimden çıkardığım telefonuma götürdüm.
[ çıkışta birlikte gidelim...] boş gözlerle ekrana bakarken Jungkook'un hala bir şey olmamış gibi, sanki suç işlememiş gibi davranması canımı yakıyordu. Cevap yazmadan cebime sıkıştıracağım sırada yeniden bir mesaj gelmişti.
[ lütfen... seni böyle sessiz görmek hoşuma gitmiyor. Eski eğlenceli Taehyung'u mu özledim] boş gözlerle bakmaya devam ettim. normalde bu mesaja sevinim gülümsemem gerekiyordu ama 1 haftanın acısı hala içimdeydi. Nasıl olurda 1 haftayı beni unutup o kızla geçirebilirdi ki.
[ o eğlenceli Taehyung, 1 hafta önce bir öküz tarafından öldürüldü Min Jungkook. Eve tek başıma gitmek istiyorum]
Aslında onun gözünde arkadaşını bir kıza tercih ettiği için böyle trip atan bir şekil çizmeliydim. Sonuçta onu seven sadece bendim. Şimdilik arkadaşça devam etmek in iyisi gibi duruyordu.
Telefonum yeniden titrerken dalgın gözlerimi ekrana diktim.
[ biliyorum, ben sadece onunla daha fazla vakit geçirmek istemiştim. Seni üzmek değil. Lütfen, çıkışta bir restorana gidip sizi tanıştırmak istiyorum. Onu bak sende seveceksin hadi kırma arkadaşını] gözlerimi devirerek telefona baktım.
Kızı ilk görüşte bile ne istediğini nasıl birisi olduğunu anlamıştım ama bak gör ki bizim masum prensimiz onun nasıl biri olduğunu görmüyordu.
Sinirle solurken yeniden mesaj gelmişti.
[zil çaldığında sınıftan ayrılma. Seni alacağım] ne vardı sanki şunu başka bir gün, o kızın olmadığı günlerde söyleseydin. Ah Jungkook, umarım pişman olduğunda ağlayacağın omuz benimkisi olmaz çünkü seni affedecek gibi değildim.
Telefonumu cevap vermek gereksinimine girmeden cebime sıkıştırmamla zil çalması bir olmuştu. Onların yanında durmak cidden istemiyordum. Oynaşmalarını seyretmek... şimdiden yüzümü buruşturdum.
Sıranın altındaki çantamı çıkartıp masanın üzerine koydum. Cidden şu halimle onları çekemeyecektim ama Jungkook... lanet olsun ki ona olan sevgim bu yaptığını görmezden gelmem için beni zorluyordu.
Kafamdaki düşüncelerle yerimden kalkıp çantamı omzuma attım. Sınıfın kapısına doğru ilerlerken Jungkook'un gülümseyen yüzünü görünce, kalbim yeniden ağlamaya başlamıştı. Boş gözlerle yanına ilerleyip yaptığı şaheseri gösterdim.
'' ben gelmesem, gidin birlikte eğelenin işte'' duygusuzca söylerken yüzündeki gülümsemeyi tutmaya çalışmıştı. Elini saçlarıma uzatırken kendimi geri çekip önünde ilerledim. Onların oynaşmasını çekecek adar güçlü değildim ben.
'' lütfen beni kırma, sizi tanıştırmak istiyorum ve bu yemek af yemeği olsun. Lütfen'' kolumdan tutup beni kendisine çevirirken biraz duvardan tarafa gittim. Büyük bir kalabalık sınıflardan çıkarken aralarında can vermek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN BÖYLESİ ( BTS ver. 2 )
FanfictionSEZON 2 ile karşınızdayım kkk :3 '' Bu kadar komik olmayı nasıl beceriyorsun Taehyung'' '' Daha neleri beceriyorum bil bilsen asıl o zaman şaşırırsın.'' pişkince sırıtırken karşımdaki masum beyaz atlı prensime baktım öğreneceği çok şey vardı. çok ş...