Bölüm ES4: Hüso'nun İmtihanı

3 0 0
                                    

-Mezarımdan çıktım da geldim. Adamın biri kızımı alıp uzaklara götürecek ve benden izin almadan yapacak bunların hepsini, öyle mi? Kah, önce bana kızıma layık olduğunu kanıtlayacaksın!
Eski Askeri Ordu Amirali Baggron kravatını gevşetmeye çalıştı... Olmadı.
-Aah, siktir et.
Kıravatı gevşetmek yerine yırtıp attı. Birden bembeyaz yüzü domates gibi kızardı. Sonra öyle derin bir nefes aldı ki neredeyse fırtına kopacaktı.
-O kravat ne kadar da sıkıydı öyle. Yeniden nefes alabilmek güzel.
Hüso temkinli olması gerektiğini anlamıştı. Baggron'dan aşırı şiddetli ve aynı zamanda tehditkar bir enerji seziyordu. Baggron bir kasıldı, o iri göğüsü öyle bir gerildi ki gömleğindeki iki düğme gerilime dayanamayıp bir mermi hızında Hüso'ya fırladı. Hüso bu düğme mermilerin geleceğini hiç düşünmemişti ama zaten önceden bilse bile bunlardan kaçmazdı, kaçmak Baggron'un karşısında korkaklık gibi olurdu. Uzaktan ısıtma gücüyle daha Hüso'ya ulaşmadan düğmeleri kül mü etseydi? Hayır, bu da Hüso'nun saldırmaya hazır olduğunu gösterirdi, kavgacı olduğunu anlatırdı ona. Hüso da hiçbir şey yapmayıp bu mermilere direnmeyi seçti. Sonuç olarak bir kaburgası çatladı ve kolunda kocaman bir jilet kesiği oluştu. Baggron o gür bıyıklarının altından gülümsedi.
-Hoo... Daha bir mermiyi bile göremeyecek kadar acizsin demek.
Hüso bilemedi, cevap verse miydi? Bu olamaz! Hayatındaki en zorlu dövüş bu olacaktı kesin. Çünkü burada ne yapsa onu kötü şeyler bekliyordu. Aynı zamanda psikolojik bir savaştı da bu. Hüso'nun tedirginliği yüzüne yansıdı. Baggron, Hüso'nun tüm aklını okudu.
-Çok erken tehşis koymamak lazım. Belki bilerek engellemedin düğmeleri, değil mi? Neyse, geliyorum.
Baggron bunu der demez Hüso'nun yanına aşırı yüksek bir hızla uçtu. Hüso'nun beyni içinde bulunduğu bunca savaştan kazandığı tecrübeyle bir özellik geliştirmişti: TURBO ANALİZ. Turbo Analiz özelliği zaten uzun zamandır kullandığı bir teknikti. Fakat o kadar gelişmişti ki artık isim koymaya değer bir güçtü. Turbo Analiz, Hüso'nun gözlerini Turbo Pandemonium Görüş durumuna geçirirdi. Tabii bunun için gözlerinin sarı enerji ile sarmalanıp yüksek miktarda enerji geçişine izin vermesi gerekmekteydi. Hüso, Baggron'un ayak hareketlerinden ona doğru geleceğini anlayınca gözlerini sarı alevlerle yakmıştı bile. Sarı alevler oda sıcaklığında olan ve tamamen niteliksiz bir enerji akışıydı. Fakat kolay kontrol edilebilir ve de kolay değişebilirlerdi. İşte bu yüzden Hüso'nun gözleri Turbo Pandemonium Görüş durumuna hızla geçebilmişti. Turbo Pandemonium Görüş, Hüso'nun bir gözünün kırmızı, bir gözünün mavi enerjiyle sarmalanmasıyla başlatılırdı. Basitçe Hüso'nun görüş kalitesini kat kat arttırırdı. Turbo Analiz özelliğiyle de hem Baggron'dan yayılan enerji tipini ve yoğunluğunu hem de onun fiziksel gücünü analiz edebilmişti. Çıkarımlarına göre Baggron o kadar da güçlü değildi. En son ikiye böldüğü Tobacco kadar bile güçlü değildi. Hızı da aslında Hüso'nun önceden dövüştüğü kişilere kıyasla başa çıkılması zor bir hız da değildi. Kendini vücuduna enerji yayarak, yani çok basit enerji tekniklerini kullanarak, rahatlıkla koruyabilirdi. Mermilerde yapmamıştı, fakat şimdi de yapmazsa cidden kendisini çok güçsüz gösterecekti. Hüso kendisini korumayı seçti ve darbeyi göğüsledi... Fakat, nasıl olur? Hüso'nun enerji duvarı bir anda yok olmuştu. Sanki bir karadelik gelip tüm enerjisini vakumlamıştı, böyle bir histi bu. Hüso neler olduğunu anlayamadan darbenin etkisiyle iki ayağı üzerinde sürüklenerek birkaç metre geriye uçtu. Sürüklenmesi durana kadar da enerjisini hiçbir şekilde kullanamamıştı. Son anda enerjisi geri gelmiş ve onu düşmekten kurtarmıştı. Hüso tedirgindi yine. Baggron yüzünde memnuniyetsiz bir ifadeyle az önce Hüso'nun kol kemiğini çatlattığı elini sağa sola salladı.
-Dayak yemeğe gelmiş bu oğlan.
Hüso aşağılanmış hissediyordu. Fakat elden ne gelirdi ki? Zaten aşağılanmak onun için bir sorun değildi artık, sadece kayınpederi olacak bu adamın gözünde aşağılık biri olarak görünmek istemiyordu. Evet, eldeki görev çok zordu. Bir şekilde bu dövüşü yenmeliydi fakat rakibi yenilmeden bunu yapmalıydı! Hüso hemen bir varsayımda bulundu, az önceki enerji kaybı hakkında. Enerjisini emen bir büyü olamazdı. Çünkü enerjisi biraz bile azalmamıştı aslında. O zaman enerjiyi mühürleyen bir büyü veya lanet de olabilirdi. Ya da direk enerji akışını tıkayan bir lanetti. Son iki durumda da yapması gereken şeyler benzerdi. Baggron ona temas etmemeliydi. Kolay ha, hayır. Baggron'dan kaçsa nasıl bir imajı olacaktı onun gözünde. Kaşlarını çatmış Baggron'un diğer hamlesini izlemeye başladı. Hüso ne yapacağını bilemiyordu. Fakat o anda Baggron dışında yanlarında olan kişilerin seslerini duydu.
-Baba, yapma. Gerçekten, Hüso çok güçlüdür! Onun bir şey kanıtlamasına gerek yok.
Elise'in aklında daha çok babasına yanlışlıkla zarar gelmesi korkusu vardı. Hüso'ya güvenmediğinden değildi bu. Uzun zamandır ölü sandıkları babaları bu durumda pek değerlenmişti herkes için. Daha babasına bir sarılamadan ona zarar gelebilirdi. Fakat Elise Hüso'ya güvenip en iyisini ummaya karar verdi. Baggron etrafına bakınıyordu. Yerden sert bir taş buldu. Taşı alıp iyice inceledi.
-Hmm.
Sonra aniden Hüso'ya fırlattı. Bu o düğmelerden bile hızlı geliyordu. Ne yapacağını biliyordu Hüso. Hem Elise'den aldığı güvenle, hem bu güzel fırsatın çıkagelmesiyle gülümsedi. Bu hızla gelen taşı tutmaya çalıştı. Ve başarılı! Taş Hüso'nun elinin içinde un ufak olmuştu. Hüso yaptığı çıkarımlar sonucunda enerjisinin mühürlenmesinin tek yolunun Baggron'a bizzat temas etmek olduğunu anladı. Yoksa, öyle değil miydi? Hüso'nun yüzündeki güven bir anlığına gitti. Ya Baggron, Hüso'nun böyle düşünmesini istiyorsa... Tam bunları düşünürken Baggron çıkageldi. Ellerini beline koymuş yukarıdan bakıyordu Hüso'ya. Boyu o kadar uzundu. Hüso gözlerini kocaman açıp ona geri baktı. Baggron kafasını sağa sola çevirdi.
-Cık cık cık... Çok düşünüyorsun çocuk.
Hüso yukarıdan aşağı meteor gibi inen yumruktan kaçındı. Sonra alttan da dönen süpürücü tekme geldi. Hüso bundan da zıplayarak kaçtı. Analiz etmek için bir fırsat daha! Hüso kararlılıkla kaşlarını çattı, iki elini Baggron'un omuzlarına koydu. Sonda da fazlaca enerji açığa çıkarıp bir patlama yaratmayı denedi. Ve evet! Baggron'un vücudu bir lanetle sarılıydı, temas edenin enerjisi kesiliyordu. Hüso hemen aşağı attı kendini bir takla atarak. Yedi yüz elli milisaniye... Sanki kodlanmıştı bu lanet, tam tamına yedi yüz elli milisaniye enerji kesiliyordu. Aynı zamanda temastan sonraki on beş milisaniye de enerji akışı hala aktif oluyordu. Hüso'nun ağzı kulaklarına vardı. Artık tek yapması gereken hedefine ulaşmaktı. Ufak bir sorun daha vardı, reflekslerinin on beş milisaniyede çalışması mümkün değildi. Bir şekilde beynini ve sinirlerindeki veri akışını hızlandırabilirdi. Fakat enerjisi ikide bir kesilecek olursa bunu yapması mümkün değildi. Bu yüzden ilk önce Baggron'un agresif saldırılarından sadece gözleri ve kulaklarından aldığı verilerle kaçıp onun saldırı şablonunu öğrenecekti. Bundan sonra da ufak karşı saldırılar yapabilecek güce erişmiş olacaktı. Vuruşları daha önceden kesirip onlardan tamamen kaçmak yerine, Baggron'a temas ederek vuruşları farklı yönlere saptırabilecekti. Hüso zorlaya zorlaya Baggron'un agresif saldırılarından kaçmaya başladı. Birkaç tekme yemişti. Hareketi kısıtlanmasın diye kaburgalarını öne atarak kolları ve bacaklarını korumuştu. Kaburgaları enerji kesildikçe çok acıtıyor ve de her zaman nefes almasını zorlandırıyordu. Fakat Hüso kararlıydı. Hatta adrenalin Hüso'nun kendine güvenini o kadar yükseltmişti ki, planladığı gibi Baggron'un saldırı örüntüsünü öğrenemediği halde ona temas etmeye başlamıştı. Baggron'un yumrukları güçlü bir motosiklet ağırlığında, tekmeleri ise iyi kalite, orta boy bir araba ağırlığındaydı, sanal olarak. Yumruklara ve tekmelere verdiği enerjiyi ağırlık olarak farz edersek, hızla çarpınca tekme ve yumrukların gücüne rahatlıkla ulaşılabilirdi. Hüso bunları uzun zamandır böyle dövüşmediği için aylardır yapmamıştı. Şimdi beyni tekrar böylesine yoğun çalışınca çok mutlu olmuştu. Yüzünde hoş bir gülümseme vardı. Turbo Pandemonum Görüş de temas ettiği için hiç çalışmıyordu. Hüso tecrübeli bir dövüşçü olduğu için ön görüşü ve hisleri çok kuvvetliydi. Ellerini de parçalanmaktan korumak için işte tam o on beş milisaniye yetecek kadar enerji ile dolduruyordu. Elleri ve kollarını şiddetli yeşil alevlerle yakarak yeşil kor haline getirmişti. Hüso'nun yeşil alevleri çok güçlü değildi, bunu onu biraz tanıyan herkes bilir. Fakat o yeşil alevlerin etkisi Hüso'nun bu tekniği sayesinde ikiye katlanıp işe yarar oluyordu. İlk olarak darbenin gücü zayıflıyordu, çünkü enerjiden bir katman darbeyi biraz olsun emiyordu ve darbenin etkisini de yeşil kor iyileştirmeye başlıyordu. Aynı zamanda temas haline bu yeşil alevler teorik olarak Baggron'un yumrukları ve tekmeleri üzerindeki yıpranmayı da azaltıyordu. İkinci etkisi de bu yeşil kor için Hüso'nun uzuvlarında parlayan yeşil alev her yakıldığında bir önceki darbenin yıpranmasını tamir ediyordu. Yani Hüso basitçe anlatmak gerekirse kendine sağlam bir zırh sistemi yapmıştı. Enerjisi de o kadar fazlaydı ki bunu daha saatlerce devam ettirebilirdi. Hüso'nun gülüşü dişlerini de göstermeye başladı. Sanki onun yüzündeki bu ifade "Yendim!" diyordu. Ve bunu yapmayı karşısındaki yenilmeden başarmıştı. Baggron'un yüzünde de aynı şekilde tutkulu bir gülümseme oluşmuştu. Hüso ve Baggron arasında oluşan sevgi bağı hissediliyordu artık. Baggron geri adım attı.
-Hazırlan, evlat! Bu son saldırım, tüm gücümle!! MARINE ROCKET!
Evlat! İşte bu! Yoksa Baggron, Hüso'yu kabul mü etmişti artık? Hüso'nun gözünden bir mutluluk yaşı aktı. "Ah. İşte hatırladım. Tutkum. Gelişmek, güçlenmek, sınırlarını zorlamak, zor durumların altından kalkmak... Bunlar beni ben yapan şeyler, beni yaşatan şeyler!! Ben buyum, Hüso..."
-En Güçlü olacağım, EVERGREEN SHIELD!
Kalkan hiç solmayacak!!
......
-Aferin, evlat. Sen galipsin. Başta çok düşündüğün için puan kırmıştım. Dövüş düşünce oyunu değildir. Düşünmek beynin işidir. Ruhunla dövüşürsün. Fakat daha sonradan fark ettim... Senin ruhun düşünüyor!!
Hüso kanlar içinde yerde yatıyordu. Fakat yüzünde hala o hoş gülümsemesi vardı. Baggron bir kahkaha attı.
-Bu arada, bu da kızıma benden habersiz elini sürdüğün için.
Elise koşarak Hüso'nun yanına geldi. Berman da ablasını takip etti. Elise çok mutlu olmuştu fakat aynı zamanda da Hüso için çok endişeleniyordu. Çünkü sağ kolu ve birkaç kaburgası kırıktı. Hemen yerde yatan Hüso'nun sol elini tuttu.
-İyi misin, prensim?
Hüso, Elise'in gözlerine baktı.
-Şimdi dürüst cevap versem mi bilemedim. Sonra söylerim.
Sadece Elise'in duyabileceği sesle fısıldadı.
-Sen yanımda olduğun için çok iyiyim. Birkaç kaburga hiç sorun değil. Ayda bir kez böyle ağır yaralanıyorum zaten. Hehe.
Elise gülümsedi. Berman da Hüso'ya iyice ısınmıştı.
-Hemen yardım edeyim sana, ağabey. Ayağa kalkabilecek misin?
-Çok sağol, Berman.
Elise, Berman'a bakıp sırıttı. Sonra avucunun içiyle omzuna bir vurdu.
-Haha, Berman. Sevdin mi, prensimi?
Berman yüzünü ablasından çevirdi.
-...
Elise mutluluktan kısa bir çığlık attı. Sonra Berman'ı kocaman öptü. Berman yanağını sildi eliyle.
-Abla ne yapıyorsun?
-Pis ergen seni.
Elise ve Hüso bastılar kahkahayı. Baggron karısına döndü.
-Hatun, nereden çıktı bu çocuk? Hiç böyle birisiyle tanışacağımı düşünmezdim... Gerçi bizimki cadı işte, bulmuş kendisi gibi manyağı.
-Manyak ki ne manyak! Sen onu bunu boşver, ne kadar özledim seni bir bilsen!
-Bilmez miyim. Ben daha çok özledim sizi ama.
Hüso ayağa kalmış yürüyordu bile. Baggron'u şaşırtmaya devam ediyordu.
-Bak o kadar dövdüm, hala ayağa kalkıyor kitapsız.
......
Berman ve Elise, Hüso'yu Elise'in odasına götürdüler. Yatağa yatırdılar. Elise ahşap sandalyeyi çekip oturdu. Berman ilk yardım malzemeleri almak için dışarı çıktı. Hüso'nun yüzünde bir tedirginlik vardı.
-Elise, yine yatağına pis pis girdim.
Elise, Hüso'ya gülümsedi. Yanağına bir öpücük kondurdu. Hüso'nun içi kıpır kıpır olmuştu yeniden. Bazen Elise'i haketmediğini düşünüp hüzünleniyordu. Neyse, Hüso'nun yaralarını güzelce sardılar. Hatta kolu ve kaburgaları için bir doktor bile çağırmışlardı. Sahiden, konu Hüso bile olsa kemikler yanlış kaynayabilirdi. Hüso'nun tahminlerine göre bir hafta zorlanmazsa iyileşebilirdi. Yeşil alevlerle iyileşme hızını hızlandırıp süreyi bu kadar kısaltabilirdi. Aynı zamanda aklında günlerdir düşündüğü bir şey vardı. Elise'in gizli gücü. Hüso'yu -düşünürken yine bir hoş olmuştu içi- öptüğünde bir anda yeşil alevlerin gücü artmıştı, Elise onu kurtarmaya geldiğinde. Orada Elise'in gücünü içinde hissetmişti. Kendi gücü değildi ikisinin de yaralarını iyileştiren. Bu güç de neydi?

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin