(Dongju)
Dördümüz birlikte sokağın sonundaki bahçeye girdik. Kapıya henüz yaklaşmamıştık bile. Fakat Seonghwa içerden bizi görmüş olmalıydı ki, hemen kapıyı açmıştı.
"Hoş geldiniz, içeri buyurun lütfen."
Oturma odasına girdiğim an gözlerim onu aradı. Köşede yere oturmuş boşluğu izliyordu. Yüzünde ufak bir yara izi vardı. Canı çok acıyor olmalıydı.
"Bizi evlerimizden mi çıkaracaksınız? Bunun için mi çağırdınız?"
Seoho abinin telaşı, abimi güldürmüştü. Son zamanlarda en çok dikkat ettiğim şey buydu. Abim onun her hareketinde tebessüm ediyor, onu hayranlıkla izliyordu.
"Öncelikle sakin olun çocuklar. Lütfen bir yere oturun ve konuşmamı bekleyin."
Biz yerleştikten sonra Gunhak başını kaldırıp bana baktı. Dolu gözleri, nedense benim de gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.
"Konuş artık Keonhee."
"Youngjo, vampirleri iyi tanıyordun, değil mi?"
"Bunu konuşmak için mi çağırdın bizi?"
"Vampirler, aşık oldukları zaman ölürler. İnsana dönüşmezler, ama sonsuz hayata yavaş yavaş veda ederler."
Hüzünle Woong'a baktı. Zavallı arkadaşım oldukça endişeli görünüyordu. Bense Gunhak'a bakıp üzülmek dışında hiçbir şey hissedemiyordum.
"Bazen bazı şeyler kimsenin elinde olmaz. O şey karşınıza çıkar ve sizi içine çeker."
"Ne gibi bir şeyden bahsediyorsun Keonhee?"
"Ben... Aşk gibi bir şeyden bahsediyorum Youngjo."
"Buraya tam olarak neden geldik? Kardeşinle ilgili konuşacağını sanıyordum."
"Evet, hem onu, hem de beni ilgilendiren bir konuda konuşmak istiyorum."
"Konuş öyleyse."
"Bu kararı kardeşlerimle birlikte aldık. Bu yüzden uzatmadan size açıklamak istediğim bir şey var."
Gunhak'a baktığında ondan olumsuz bir tepki aldı. Mingi de başını sağa sola sallıyordu. İçlerinde sadece Yunho bu konuşmaya hazır gibi duruyordu.
Seonghwa yavaş adımlarla sokak kapısının önüne ilerledi. Kapıya yaslanıp kollarını önünde kavuşturdu. Neden aniden eve hapsedilmiş gibi hissediyordum?
"Vampirler, saldırgan ve cani değiller Youngjo. Düşündüğünün aksine, onlar kendilerini insanlardan korumaya çalışıyorlar. Fakat artık korkmayacakları bir şeye sahipler. Hissettikleri şey için dik durmaları gerektiğine inanıyorlar."
"Hikayen oldukça ilgi çekici, ama işlerimize gitmemiz gerekiyor. Biraz çabuk olur musun?"
"Ben... Uzun bir süre önce aşık oldum. Özgürce gezmek istediğim bir günde, kısa boylu, sarı saçlı ve dünyanın en sevimli görünen adamına aşık oldum."
Hepimizin aynı anda Woong'a dönmesi normal miydi? Söyledikleri onu tanımlıyor gibiydi.
"Aşk mı? Benim kardeşimden mi bahsediyorsun?"
"Evet Seoho."
"İlan-ı aşk için mi toplandık yani?"
"Bu sadece benimle ilgili değil."
Gunhak'a baktı ve yerden kalkması için elini uzattı. Sonunda Gunhak bir koltuğa oturup göz hizama gelmişti. Onu özlediğimi anlamam hiç de zor değildi. Gergin hissetmeme rağmen gülümsemeye çalışıyor ve sadece ona bakıyordum.