Resim: Çağla :))
Çağla'nın bu komik haline gülerken koltukta yayılmıştım. Gözümün önünden koyunlar değil hamburgerler geçiyordu. Önümde duran sehpaya uzanıp televizyon kumandasını aldım. Kanalları tek tek gezerken işe yarar bişeyler arıyordum. Bir belgesel kanalı bulduğumda durdum.
Gözlerimi açmış erkek aslanı dikkatlice izliyordum. Lanet olası aslan yemek bulamayınca yavrusunu tek hamlede yemişti. Aslana içimden küfürler yağdırırken burnumun direğini sızlatacak kadar iğrenç olan koku burnumu doldu. Kokunun kaynağı mutfak olmalıydı.
Çağlayı işe gönder arkasından sen git.
Mutfağa doğru koşarak ilerledim. ''ıyy iğrenç kokuyor'' mutfakta daha keskin olan koku karşısında burnumu kırıştırarak söylemiştim. Çağla gözlerini üzerimde sabitleyip ölümcül bakışlar attı ''senin götün kokuyor.'' dediğinde sırıttım bu onun meşhur lafıydı. (Buseye gelsin.)
Tavada duran şeye baktığımda hiçbir şeye benzemiyordu. Ama yanmıştı ve iğrenç kokuyordu. ''o ne?'' derken işaret parmağım ile tavayı gösterdim. Çağla parmağımı izleyerek işaret ettiğim yere baktığında ''önemli değil sadece bir kaza'' dedi sesini sevimli tutmaya çalışıyordu.
''Eğer beni zehirlemeyi düşünüyorsan seni fena yaparım.'' diye dalga geçtim. Çağla bana tekrardan ölümcül bakışlarını yolladığında bunun 'defol' anlamında olduğunu anlamıştım. Yüzümdeki sırıtışımı hiç bozmadan ayaklarımı sürüterek odama ilerledim.
Pembe yatak örtüm bana o odayı hatırlatmıştı. Gerçekten anlam veremiyordum. Oldukça garip bir durumdaydım. Kıyafet dolabıma ilerleyip üzerime rahat şortumu ve atletimi geçirdim. Makyajımı silerken zil sesi kulaklarımı doldurdu. Anılarım tazeleniyordu. Zil sesi beni ürkütüyordu. Çağla kapıyı açmamalıydı.
Ya yine aynısı olursa diye düşündüm. Tam Çağlaya seslenecekken kapının açılma sesi geldi ve aradan 1 dakika sonra kapı tekrar kapandı.
''Çağla'' diye seslendim. Sesimde tedirginlik vardı. ''Ne var?'' Çağla'nın sesi ile rahatlarken ''yemeği hazırlayamadın mı daha?'' diye sordum. ''3 dakikaya hazırr.'' Çağlanın cevabına karşı yeniden rahatlamıştım.
Makyajımı temizledikten sonra aşağıya doğru ilerledim. Az önceki iğrenç koku gitmiş yerini mis yemek kokularına bırakmıştı.
Aşağıya indiğimde "oha!" Diye haykırdım. Gözlerim kocaman açılmış ağım O şeklini almıştı. "Çağ la " diye hecelerken sesim gereğinden fazla yüksek çıkmıştı. "B uuu" harflerinl uzatarak konuşyordum. "Bu olamaz." diye şaşkınca inledim.
"Onlar tren değil Melis, onlar yemek." Çağla'nın ne dediğini anlamaya çalışırken gözlerimi harika yemeklerle donaltılmış sofradan alamıyordum. "Ne treni be?" diye sorduğumda anlamaz bakışlarımı sofradan ayırıp Çağlaya gözlerimi diktim.
"Öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun da" Çağla sırıtırken konuşmuştu.
"Ha ha ha çok komik." Dedim. Sandalyemi çekerken. Sandalyeye yerleştikten sonra "bunları sen yapmış olamazsın." diye mırıldandım."Ben yaptım demedim Melis!" Çağla bu kadar dürüst olmak zorundamıydı?
******
Lezzetli yemekleri iştahla yerken kapı çaldı. Zil sesi beni tekrar tedirgin etmişti. Sanırım son yaşadığım olayların etkisini atmam pek de kolay olmayacaktı.
Çağla kapıya yöneldiğinde gözlerim Çağla da kenetlenmişti. Attığı her adım da daha da tedirgin olurken dudağımı ısırıyordum.
"Selam kızlar" salon leş gibi alkol kokusu ile dolarken Ozan sarsılarak içeriye girmişti. Bu bizim Ozandı. Hani şu en son ağlarken bıraktığım eski ozan. Fakat şu an saçma sapan yere kahkaha atıp duruyordu.
Çağla'nın yanağında makas aldıktan sonra sallanarak içerideki kanepeye doğru ilerledi. Çağla kapıyı kapattıktan sonra bana şaşkınca bir bakış attı. Aynı bakışı bende Çağlaya yolladıktan sonra Ozan'ın yanına ilerlemeye başladık.
"Ozan" Çağla Ozan'ı dürtüklerken sorarcasına hitap ediyordu. Ama çok fazla içmiş olacak ki sızıp kalmıştı.
"Çağla, bunun uyanacağı yok ben bir yatak hazırlıyayım da yatsın sabah hesap sorarız." Dedim Ozan'a kısık kısık bakarak. Çağla olumlu anlamda başını sallayınca yukarıya doğru çıktım.
Temiz çarşaf ve yastık aldıktan sonra aşağıya indim. Çağla beni fark etmeden konuştu.
"Ozan, hayatımın erkeği seni çok özledim." Çağla Ozan'ın saçlarını okşarken özlemle konuşuyordu. "Sen bensizliğe alışırsın Ozan. Ama ben Melis'e zarar gelme ihtimalinden bile korkarken bunu yapamam." Nefes alışverişlerime bilerek özen gösteriyor ses çıkarmamaya çalışıyordum.
"O tehlikede Ozan. Ben çok kokuyorum ama onu korumam gerek." Sesi buğulanmıştı ve gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı.
"Affet beni sevgilim." Çağla Ozan'ın dudağının kenarına minik bir öpücük bıraktıktan sonra ellerini tekrar Ozan'ın saçlarından geçirdi ve yavaşca üzerine eğilip kokusunu içine çekti.
Ve tekrarladı "Affet beni, sevgilim."
Merhaba arkadaşlar öncelikle bir konuya değinmek istiyorum. Bölümleri geç yüklediğimi düşünmüyorum ayırca her.... günü bölüm yüklerim gibisinden sözler de veremem.
Çünkü ben bölümleri sırf yazmak olsun diye yazmıyorum. Bazen önemli bir konuşmanın ortasında bazen derste aklıma gelen cümleler ile bir bölüm yazıyorum. HAtta bazen durduk yere "Oha buldum." gibisinden saçma sapan tepkiler bile verebiliyorum.
Her neyse uzatmaya gerek yok. Son olarak 'Sorumsuz Yazar' hitabını en son kullanılacak kişiyim söz yerine ulaştı.
Sevgiler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Adam
AdventureKaranlık ona yakışabilecek en aydınlık kavramdı belkide. Koyu kahverengi gözleri onun tek aydınlığıydı. Ay ışığı kadar güzel olan genç kız da en az onun kadar karanlıktı aslında. Derin, Melis için karanlığa gömülürken. Melis'i kurtarmaya and içmişti...