2.BÖLÜM- "Garipti"

465 111 85
                                    

Hani bazı zamanlar vardır... Böyle ne yapacağınızı bilemezsiniz. Tüm vücudunuz şoktan yada korkudan kaskatı kesilir. Öylece bir kal gelir size, eliniz ayağınız boşalır. Aklınızdan binlerce düşünce geçer. Ama siz hangisini uygulayacağınızı bilemezsiniz... İşte, tamda şuan o duyguyu yaşıyordum. Çünkü odamın kapısını açtığım anda karşımda gördüğüm manzara Sıla'nın yerde yatan bedeniydi...

Elim ayağım titreye titreye Sıla'nın yanına koştum ve kollarından tutup onu sarsmaya başladım "SILA! B-beni duyuyor musun? Sıla!?" Cevap yok... Korku tüm bedenimi ele geçirirken son çare olarak kapıya koştum ve bağırmaya başladım "Yardım edin! Ambulansı arayın, ALLAH KAHRETSİN! Kimse yok mu, bir şey yapın!" ben bağırmaya devam ederken bir kaç kız odasından çıkıp yanıma geldi. Sıla'yı görünce içlerinden biri "Ben hemen müdüre haber vereceğim!" dedi ve koşup gitti. 

Sonrası o kadar hızlı gelişti ki ben bile anlayamadım. Müdür geldi, ambulansı aradılar, ambulans gelince de Sıla'yı sedyeye alıp, gittiler. Geriye sadece büyük bir kalabalık ve herkesin aklındaki sorular kaldı. "Ne olmuş intihar mı etmiş?" diyordu birisi. "Daha bu sabah gelmiş, Aymira mı bir şey yapmış?" diyordu bir başkası. O sırada yan odadan Ezel yanıma geldi ve: 

"Aymira, neler oldu?" diye sordu. "Bilmiyorum." dedim "B-ben sınavdan gelmiştim, geldiğimde yerde baygın yatıyordu." Sahi ya, neler olmuştu? Daha bu sabah gelmişti. Neden bayılmıştı ki? Bir hastalığı mı vardı acaba? Ya da açlıktan mı bayılmıştı? Aklımdan binlerce düşünce geçiyordu ama ben ne olduğunu ve neden olduğunu bilmiyordum... 

Bir kaç teselli cümlesi söyleyip, herkes gitti. Sadece ben kaldığımda aklımdaki düşüncelerden biraz olsun kurtulmak için kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. Yaklaşık 20-25 dakika kadar müzik dinledikten sonra ders çalışmak için masamın başına geçtim. Ama nafile... Aklımdaki sorular kafamda dönüp duruyordu ve konsantre olmamı engelliyordu. En sonunda bu böyle olmayacak diye düşünüp bilgi almak adına müdürün yanına gitmeye karar verdim. Hastaneden bir haber gelmiş olabilirdi. Müdürün odası zemin kattaydı. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. 

Bir kaç basamak inmiştim ki iki kızın gizlice bir şeyler konuştuğunu fark edip biraz geriye çekildim. Biraz dikkatlice bakınca bu kızların, bizim yurdun ayaklı gazeteleri Yağmur ve Buse olduğunu anladım. Yurtta bir olay olsa anında haberleri olurdu. Bir dedikodu mu çıktı, anında bu ikisi sayesinde tüm herkese yayılırdı. Bir nevi alanlarında uzmanlardı (!) 

Merakıma yenik düşüp, konuşmalarına dinlemeye başladım:

Buse "Kesin o kızda bir şey var, demedi demedi" diyordu.

"Kesin. Ay valla yurdumuzun bir de belalısı çıktı. Birde bayılıp bayılıp durur şimdi bu!"

"Bizim yurda düzgün birisi gelmez zaten."

"Aman biz en iyisi uzak duralım. Aymira yandı... Bu kızla uğraşsın dursun."

Bu şekilde konuşmaya devam ettikleri sırada sinirlerime hakim olamayıp olduğum yerden çıktım ve karşılarına dikildim. Beni gördükleri anda uzaylı görmüş gibi yüzüme bakmaya başladılar. Kendimden emin ve başım dik bir şekilde "Ben sizinle bir uğraşırsam görürsünüz, ayaklı gazeteler!" dedim. Yüzüme mal mal bakmaya devam ettiklerinde "Millet sizin dedikodularınızı mı dinleyecek, defolun!" diye bir kez daha bağırdım. Hiçbir şekilde bana karşılık veremeden arkalarına dönüp gittiler. Dedikoducular işte ne olacak?

Derin bir nefes alıp, merdivenlerden inmeye devam ettim. Müdürün kapısının önüne gelince durdum ve kapıyı tıklatıp içeri girdim. Müdür, koltuğunda oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Beni fark edince telefondan başını kaldırıp bana baktı ve "Buyur kızım bir şey mi oldu?" dedi. "Evet hocam... ben şeyi soracaktım... Sıla'dan bir haber var mı acaba?" 

ODAMDAKİ SIR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin