SON NEFES-5

210 13 4
                                    

Ekranda yazanları okuduktan sonra telefon elimden kayıp gitti. İnsanların duygularıyla oynamak bu kadar kolay mıydı gerçekten ? Kıvanç bu mesajın aynısını kaç kıza yazmıştı, bu mesajla kaç kalp kırılmıştı , hangi kızlar ona inanıp ona bağlanmıştı? Sevmeyi ne kadar basitleştirebiliyordu insanlar. Sevginin yüceliğini hak etmeyenler onu kullanıyordu. Kıvanç için üzülüyordum çünkü birini sevemeyecek kadar katılaşmış bir kalbi vardı. Ada telefonun düşme sesiyle sıçrayıp uyandı. "Gecenin bu saattinde uyumak varken bana telefonla oynadığını söyleme sakın." diye homurdandı. Ona cevap vermek istiyordum ama sesimin güçsüz çıkmasından korkuyordum. "Kıvanç mesaj atmış" dedim güçlü çıkmaya çalışan ama bir o kadar da güçsüz çıkan sesimle. "Ne yazmış?" dedi Ada gözlerini ovalarken. Yerden eğilip telefonumu aldım ve Adaya uzattım. Yazanları ona okumak istemiyordum. Ada yazanları okuduktan sonra gözlerini büyülterek "Oha bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum." dedi bana bakarak. "Bende beklemiyordum." dedim huzursuzca." Cevap verecek misin diye soracağım ama hayır diyeceğini biliyorum. O yüzden telefonunu kapatıyorum. Hadi uyu bu işin üstesinden beraber geleceğiz." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu elimi sımsıkı tuttu. "İyi geceler herşeyim."

"Derin bu sana son uyarım. Suyu üstüne dökerim 5 saniyen var. 5 , 4 , 3 , 2 ve" derken Ada'nın sözünü yarıda kestim ve uyandım. Sabah sabah soğuk su yemek istemiyordum. "Çok kötüsün ama." dedim huysuzca. "Sana da günaydın canım. Ben aşağıya Minoşa yardım etmeye iniyorum. Hadi hazırlan gel."

dedi Ada ve odayı terk etti. Kendimi banyoya atıp soğuk suyu açtım. Yüzüme defalarca suyu çarptıktan sonra uykum biraz açılmıştı. Yüzüme nemlendiricimi sürdüm. Dolabımın karşısında dikildim. Siyah ince çorabımı giydim ve daha sonra siyah eteğimi üstüme geçirdim. Bu arada maşayı fişe taktım. Bordo kazağımı giydim. Aynanın karşısına geçip önce saçlarımı taradım daha sonra saç uçlarıma hafif dalgalık verdim. Gözlerime siyah kalem çektim ve daha sonra siyah rimelimi sürdüm. Dudak rengimdeki ruju sürdükten sonra aldığım yeni siyah kısa botu ayağıma geçirdim. Siyah minik çantamıda aldıktan sonra aşağıya indim. Minoş portakal suyunu bardaklara koyuyordu. Annem ve babam çoktan uyanmış ve masadaki yerlerini almışlardı. Ada mutfakta ekmek kesiyordu. "Günaydın kızım" dediler annem ve babam sırayla. Bende onlara günaydın dedim Minoşun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra masaya oturdum. Adada yanımdaki yerini aldı. Sosisleri tabağıma alırken babama sormam gereken sorular olduğu aklıma geldi ama hala huzursuzdum. Sanki olaylar art arda gelmek zorundaydı. Bir şey olduğu zaman aslında arkasından çok şey getiriyordu. "Baba dün partinin salon düzeni için arkadaşımla konuşmaya giderken seni gördüm. Yanında bir kız vardı. Tanıdık mı ?" dedim sanki sohbet ediyormuşum gibi. Ilk önce kafasını kaldırdı ve şaşıran gözlerle baktı daha sonra oda çok normal bir şeyden söz ediyormuş gibi "Arkadaşımın kızı toplantısı varmış benden rica etti alır misin diye bende aldım." dedi. "Biz tanımıyor muyuz ? Kızın sanki babası gibi duruyordunda seni tanıyor olmalı." dedim yine normalce. "Evet Derin tanıyor babasıyla fazla vakit geçirmeyi seven bir kız. Boş zamanlarında genelde babasının iş yerine geliyor." dedi sinirlenmeye başlayan sesiyle. Ada tabağındakileri hızlıca yiyordu çünkü ortam geriliyordu. Son sosisime çatalımı saplarken "Desene gerçekten şanslı bir kız. Babası ona gereken ilgiyi gösterebiliyor ve sen benle dışarı çıkmak istemezken başka birinin kızını alışveriş merkezinden alıp onunla kahkahalar atabiliyorsun. Mükemmel bir babasının sahiden. Bu harika kahvaltı için teşekkür ederim. Size afiyet olsun."dedim çenemin titremesini yok sayarak. Masadan hızlıca kalktım deri ceketimi ve çantamı alıp kendimi dışarı attım. Babadan ilgi görmemek eksik büyümek demekti. Dünya'ya geldiğinizde sizi sevecek ilk erkek tarafından eksik sevilmek veya sevilmediğinizi hissetmek sonu olmayan bir boşluğa düşmek gibiydi. İstediğim biraz ilgiydi. Çevremde babasıyla mükemmel geçinen kızlar varken kendimi kusurlu gibi hissediyorum. Kusur büyüktü. Olması gereken en önemli parça yoktu. Bazen resmin sadece bir bölümüne odaklanırsınız ve diğer bölümlerin kusurları gizlenir. Bende bir şeyleri takmayan biri gibi gözüktüm hep. Zırhlarımı kuşandım duygularımı yok saydım. Zırhlarım o kadar sağlamdı ki en sonunda asıl beni unuttum. Gözyaşlarımla savaşıyorduk. Ama akmalarına izin vermeyecektim. Artık gözlerimden dışarı çıkmamalılardı. Çünkü çok uzun zaman önce bir şeyi fark etmiştim. Ağlayan insanların bunu hak ettiklerini düşünenler vardı ama herkes bir yere kadar dayanıyordu ve onun ağlıyor olması yaşadığı şeyleri hak ettiği anlamına gelmiyordu. "Derin!" diye bağıran bir sesle irkildim. Başımı geriye doğru çevirdiğimde bana yetişmeye çalışan Ada'yı gördüm. Yanıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı. Yanındayım sarılışıydı bu. Acını benle paylaş tek başına kaldıramazsın der gibiydi. Adayı kazanacak ne yaptım bilmiyorum ama iyiki de yapmışım. Bende kollarımı ona doladım ve ağlama hissim geçene kadar bekledikten sonra "Beni boğmak istiyorsan bunun daha kolay yolları var." dedim gülerek. "Salak çok korktum. Yine o öfkeli Derin krizlerine girdin sandım." dedi yavaş yavaş düzene girmeye çalışan sesiyle. "Sen yanımdaysan sorun yok demektir ayrıca hadi geç kalacağız. Güzel elbiseler bizi bekler." dedim gergin ortamı tamamen dağıtmaya çalışarak. Babamın bana göstermediği ilgisini anlatmak istemiyordum gözyaşlarımla savaşamazdım artık. Taksi çağırdık ve gelmesini beklemeye koyulduk.

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin