titrek çakmak ve arsız küllük

446 26 14
                                    

"B-ben Jeon Jungkook. Ve sizinle bir oyun oynamak istiyorum. Ama kabul ederseniz belli koşullar altında oynamak istiyorum."

Çantasını daha sıkı tuttu ve Jimin'in bakışlarına karşılık verdi. 'Oyun' kelimesini duyunca gözleri parladı ve yüzüne bir gülümseme koydu. Kaşları artık şaşkınlıkla kalkmıştı.

"Jeon Jungkook." Fısıldayarak söylemişti. Bu kadar bağırışın arasında fısıldayışı onda bir deprem etkisi yaratmıştı.

"Oyun oynayacağım kişilere ben karar veririm. Koşulların sikimde değil."

Dudaklarını yalayarak Jungkook'un bedenini ve güzel yüzünü süzdü. Yunan Tanrılarını dize getirecek fiziği, derin ses tonu ve meleksi yüzü...

Tam ağzına layıktı. Tadına bakmadan onu gönderecek değildi.

"Seninle oynayacağım."

Şimdi ise herkes Jungkook'a bakıyordu çünkü Park Jimin oynayacağı insanları kendisi seçer, kendi kurallarını koyardı.

Jimin'le oynamak canına susamış insanların yapabileceği bir şeydi. Eğlenceli bir kumar değilse karşıdaki artık bir ölüydü.

Herkes işini bırakmıştı, bağırışlar kesilmişti. Bu alışılmadıktı. Herkesin kalbi ikisinin oynayacağı kumar için atıyordu artık.

Jungkook gergin bir şekilde karşısına oturdu. 'Biri fark edebilir mi?' Ortam loş ve dumanlıydı ama fark edilmesi çok olağandı. Geri çekilmeyi düşündü ama Park Jimin'in kadife sesi iç sesini aniden susturdu.

"Koşulların nelerdir?" Arkasına astığı siyah ceketinin cebinden bir sigara alırken mırıldandı.

Dudaklarının arasına koyduğu anda herkes ayaklansa da kaşlarını çatarak herkesi oturttu. Jungkook'a beklentiyle baktığında nefesi kesildi.

Yanlarına gelen krupiyelerden biri çakmağının olmadığını anlayınca masanın altından Jungkook'un kucağına çakmak bıraktı.

Elleri titreyerek çakmağı aldığında ayağa kalktı ve uzanarak dudakları arasındaki sigarayı yaktı. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu.

Sadece pembeli onu mayıştırıyor, 'Benim için diz çök.' dese asla ikiletmez, üstten bakışlarını kabul ederdi.

Jimin sigarayı çekip hala yanan aleve dilini uzatınca Jungkook aniden çakmağı kendine çekti.

Gözleri az önceki alev gibi yanıyor ve neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Kalbi Jimin'in bacak arasındaymışçasına atıyor ve onu oldukça zor bir duruma sokuyordu.

Nasıl bu hale gelmişti? Pembeli beklentiyle gözlerine bakıyordu.

Adem'ini beğenmişti. Onu cennetten kovmak için en leziz haline bürünecekti. Hazzı kendi dudaklarından onun dudaklarına akıtabilirdi. Belki Jungkook sadece meyveyi tatmak istemezdi.

Tanrısına teşekkür etmek için bedenini sunabilirdi.

İtaat ettiği düşüncesiyle sigara gibi Park Jimin de tutuştu. Bacaklarını birbirine bastırdı ve belini yay gibi gerdi.

Jungkook biraz daha ona bakarsa çıldıracakmış gibi hissetti ve boğazını temizledi.

''Eş Bulma oynayacağız ve benim destemle oynayacağız. Hile yapmaman için. Krupiye yakınınsa kabul etmem. Sen de eğer koşulun varsa söyleyebilirsin.''

Pembeli güzel yüzüne şeytani bir sırıtış koydu. Siyahlının ilk kez geldiği çok belliydi. Kumar oynamak için değil de para için gelmiş gibiydi.

Onunla oynamak, onunla eğlenmek istiyordu. Hem kumar masasında hem yatağında.

''Desteni kabul ediyorum. Krupiyeyi sen seçebilirsin. Ama büyük paralar kazanmak istiyorsan bu oyun sana istediğini vermeyecek. Benimle bir anlaşma yapmaya ne dersin? Sana hayal ettiğinden fazlasını vereceğim.''

Ayağı kalktı ve masaya uzandı. Bir elini sıkışmak için kaldırdı ve büyükçe gülümsedi. Onu kendine bağlamalıydı.

Bu gece istediğini alır ve bir daha gelmezse onu kendinin yapamayacaktı. Onu istiyordu. Park Jimin isterdi ve alırdı.

''Üç gün boyunca benimle burada kumar oynayacaksın.'' Jungkook aceleyle elini tuttu ve dantelin içinden elinin sıcaklığını hissetti.

''Böyle istekli olman beni heyecanlandırıyor. Aynı saatte.''

Ve yerine oturdu. Bir bacağını diğerinin üstüne attı ve beklemeye başladı. Jungkook krupiyeler arasından Park Jimin'e yiyecek gibi bakmayan tek kişiyi seçti.

Krupiye önlerindeki masanın yanına bir tane daha masa getirdi ve Jungkook çantasından dualar ederek iki desteyi de çıkarttı. Hangi dua onu bu güzel Tanrı'nın elinden kurtarabilirdi?

İnsanların masadan daha da uzaklaştıran krupiyeden gözlerini çekti. Ellerinin terini sildi ve Jimin'in sigarayı nasıl içine çektiğini izledi. Dudaklarına sürdüğü kırmızı parlatıcının nasıl iz bıraktığını ve gri dumanı.

''Kurallar basit. Yüz dört kart içinden eşleri bulacaksınız. En çok eş bulan kazanır. Birer bahis yapacaksınız. Park Jimin bahsiniz nedir?''

Bir adam Jimin'in yanında avuçlarını açmış bekliyordu. Sigarasını dudaklarından ayırdı ve adamın avuçlarını küllük gibi kullandı. Sanki oradaki insan değilmiş de gerçekten de küllükmüş gibi davranıyordu. Yanındaki adam yerine geçti.

Henüz bitmeden sigarasını yere attı ve ayakkabısının burnuyla ezdi. Sigaradansa karşıdaki adamı içine çekme isteğini bastıramıyordu, sigara tatsız gelmişti.

''Otuz milyon won.'' (30 bin dolara yakın) Jungkook'un gözleri sonuna kadar açıldı. Büyük paralar için bu oyunun yeterli olmayacağını söyleyip bu kadar bahis mi yapıyordu? Şimdiden bu kadar kazanırsa diğer iki günde kim bilir ne kadar kazanacaktı.

''Kabul ediyorum. Benim bahsim ise evim.''

"Sıkıcı bahisler." diye mırıldandı Jimin.

Jungkook evinin değerini krupiyeyle tartıştıktan sonra otuz milyon wona yakın değerde olduğu fikrinde karar kıldılar. Evin adresini yazdı ve masaya koydu. Tek sorun ev Jungkook'a ait değildi. Ama bunu kimsenin bilmesine de gerek yoktu. Başı belaya girmeyecekti çünkü kazanacaktı. Karşısında kazanmayı umursamayan bir adam varken kendine daha çok güveniyordu.

Kazanacaktı.

''Kabul ediyorum.'' Pembeli de onayladığında krupiye elindeki desteleri açtı ve rastgele karıp ters aynı zamanda dağınık bir şekilde masaya düzdü. İkisi de ayağı kalktı ve sandalyeleri kenara ittiler.

Krupiye yazı tura attı ve Jungkook'a baktı.

''Yazı.'' Krupiye elini kaldırdığında tura çıkmıştı ve Park Jimin kıkırdadı.

''Pek iyi gününde değilsin. Hm?'' Jungkook gülümsedi. Dikkatini dağıtmaya çalışıyordu ama bu oyuna gelmeyecek pembelinin kendi kazdığı mezara onu gömecekti. İki kart açtı. Maça ikili ve Sinek onlu vardı. Dudaklarını büzerek kağıtları tekrar ters çevirdi. Jungkook'un gözleri işaretlere takılıydı. Hepsini aklında tutmaya çalışıyordu.

''Sanırım iyi gününde olmayan yalnızca ben değilim.''
-
Bu Jimin için ölebilirim. Teşekkürler.

Jikook'la kalın.

kakegurui | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin