20. Seni özleyen duygularımla baş edemiyorum.

1.8K 211 128
                                    

Oturduğu koltukta dizlerini kendine çekmiş, gözlerini bir noktaya odaklamış öylece duruyordu Felix. Duygusal bir boşlukta hissediyordu. Ağlamak bile istemiyordu artık. İçine bir hiçlik duygusu yerleşmiş kalkmamakta karar kırılmıştı. Omuzlarını düşürdü ve başını dizlerine gömdü.

"Her şey neden bu kadar zor olmak zorunda ki?"

Bacaklarının üzerine kapandığı için boğuk çıkmıştı sesi. Ofladı. Changbin'i özlüyordu, onu görmek istiyordu ama bir yanı da bunu yapmaması ve ondan uzak durması hakkında Felix'i uyarıyordu. Kalbi ile mantığı arasında daha önce hiç bu kadar şiddetli bir çatışma çıkmamıştı. Hatasını anlaması için uzak duruyor ve onu tersliyordu. 'Ya giderse?' diye düşündü. Git diye bağırdığı zaman gitmemesini dilemesi nasıl bir zavallılıktı?

"Soyadımı değiştirmek istemem çok mu büyük bir şey? Güzel de oluyor oysa ki."

Başını dizlerinden kaldırıp derin bir nefes aldı. Karşısındaki aynayla bakıştı bir süre. Ne kadar da boş bir akşamdı. Sessiz ve kimsesiz. Yapayalnız...

Asık suratı hoşuna gitmedi bu yüzden yüzü daha da düştü. Önce sağa sonra sola döndürdü yüzünü. Yüzünü inceledi.

"Çirkin değilim ki ben. Tamamen onun zevksizliği." Duraksadı bir süre. Kendini daha hoş gösterebilecek bir şeyler düşündü. "Saçlarımın rengini eskisi gibi sarı mı yapsam acaba?"

"Şerefsiz herif, iyiki affetmiyorum dedim pes etti hemen."

Kendine yakıştırsa çocuk gibi tepinirdi. Changbin gerçekten pes etmiş olmalıydı.

Uyandığı zaman hemen onu uyandırmamış elini tuttuğunu fark edip yaklaşık yarım saat kadar izlemişti. Ama sonrasında bir şekilde teslim olmayıp kendi çapında kargaşa çıkarmıştı.

Minho'ya yaptığı şeyleri anlatırken Minho böyle devam etmesini söylese de Felix'in içi hâlâ rahat değildi.

Düşüncelerinden duyduğu kapı ziliyle sıyrıldı. Heyecandan hızla oturduğu yerden fırlayıp kapıya doğru koşarcasına giderken durdurdu kendini.

Changbin'in gelip gelmediğinden bile emin değildi. Megafonu açıp konuşmaya hazırlanırken aşağıdan gelen sesle konuşmaktan vazgeçip sessiz kaldı.

"Aşağı inip kapının önüne bıraktığım şeyi al lütfen."

"Neyi?"

Cevabı sessizlik olmuştu. Gitmiş miydi hemen?

"Orada mısın?.. Peki."

Elini megafondan çekti. Aşağı inmeden önce pencereye gidip kapının önünü kontrol ettiğinde kimseyi göremedi. Umursamadı. Karşı çıkacak hali yoktu ve 'şey' diye adlandırdığı o şeyin ne olduğunu merak ediyordu.

Dairesinden çıktı ve alt kapıya indi. Kapının önünde duran küçük kutuyu gördü. Gözlerini etrafta gezdirdi ilk başta ama kimse yoktu. Arabası da burada değildi. Gitmiş olmalıydı.

Eğilip kutuyu aldı. Tabiki içinden yüzük çıkmasını beklemiyordu.

Yüzüne bir gülümseme oluşurken beklentilerini karşılayıp karşılamasını umursamadan kutuyu açtı.

Basit bir flash bellekti bu. İçinde ne olduğunu bilmese avcunun içine alıp hafifçe sıktı ve son kez etrafına bakıp dairesine yöneldi.

Vakit kaybetmeden laptopun başına oturmuş elindeki flash belleği yerleştirirken bulmuştu kendini. Heyecanlanmıştı. Yüzündeki gülümseme hâlâ silinmemişti. Bir video harici tamamen boş olan bir bellekti. Hemen tıkladı videoya.

Küçük Hesaplar | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin