D. O Kyungsoo tüm günün yorgunluğuna rağmen biraz eğlenmek için şirketten çıkarken, moralinin bozuk olmasının sebebi tekrar ve tekrar onun vaktini boşa harcayan gereksiz insanlardı. Sinirle soludu ve arabasına doğru yürümeye başladı. Eğlenmek için kimseye ihtiyacı yoktu. Fazla arkadaşa sahip değildi ve her zaman kendi kendine yetebilen bir adam olmuştu. Her ne kadar bir şirket sahibi olsa da hiçbir zaman evinden işine bir hayatı olmamıştı. Tehlikeliydi. Hem de birçok insanın konuşmaya cesaret edemeyeceği kadar tehlikeli belki de.
Ceketini arabanın koltuğuna firlatırken sesli bir nefes verdi. Biraz olsun stresten kurtulması gerekiyordu ve eğer sinirini bir şekilde yok etmezse gene bu işin sonunda birileri zarar görecekti. Mekandan mekana dolaşan bir adam değildi ve belirli yerlerde bulunurdu.
En az geçmişi kadar siyah olan arabayı dar sokağa doğru sürerken keyfi yavaş yavaş yerine geliyordu.
Onun yanına gitmek istiyordu Eun Kyung'un yanına. Birkaç aydır kendisine ait olan bu güzel kız her anında onu kendine getirebiliyordu. Eun Kyung henüz 22 yaşında alımlı ve zarif bir kadındı. Kendi isteğiyle bu işe girmiş olan Eun sadece kül rengi saçları, pürüzsüz teni ve altın gibi parlayan gözleriyle bile insanları etkikeyebilirdi. Ama yine de sadece hevesti.
Kyungsoo düşüncelerinden sıyrıldı ve arabasını önünde durdurduğu paslı küçük kapıya baktı. Ağır adımlarla kapıya doğru yürürken kapıda bekleyen iki adam saygıyla eğildi ve önünden çekildi. Kyungsoo fazlasıyla saygın bir adam olmasının yanı sıra bir o kadar da tanınıyordu ve bunu biliyor olmak bile egosunu içten içe tatmin ediyordu. İçeri adımını attı ve etrafına bakındı. Geniş omuzlarıyla Eun'un olduğu tarafa doğru ilerlerken Eun Kyung henüz Kyungsoo'yu fark etmemiş ve masasında bulunduğu 3 adamla sohbet etmeye devam ediyordu. Kyungsoo bakış açısına girdiği an güler yüzü bir anda ciddileşmiş ve hışımla ayağa kalkmıştı.
"Odana geç"
Kyungsoo'nun tehtidkar sesi Eun'u ürkütmeye yetmişti. Yavaşça odasına ilerlerken göz ucuyla Kyungsoo'ya baktı
"lanet olsun" dedi fısıltıyla.İlk tanıştıkları gün Kyungsoo ona rahatlıkla bir yılda kazanacağı parayı ödemiş ve Eun'dan kendisinden başka hiçbir adamla asla konuşmamasını istemişti. Patronu Eun'u o masaya oturmaya zorlarken ise hiçkimsenin o akşam Kyungsoo'yu beklemediği barizdi
Eun bunları ne şekilde açıklayacağını düşünürken kapı yavaşça açıldı.
"E-efendim b-ben"
Kyungsoo işaret parmağını dudaklarına götürdü ve Eun'a baktı.
Bir cevap istemiyordu. Bir açıklama beklemiyordu. Eun ona aitti ve kendisine söyleneni yapmamıştı. Bu bile onu cezalandırmak için yeterli bir sebepti.
Elini genç kızın saçlarına nazikçe yaklaştırdı ve küçük bir tutamı kulağının arkasına attı sakince. Eun'un gözleri dolmuştu fakat efendisi onun ağlamasından hoşlanmıyordu. Bu sebeple gözlerini kapattı ve olacakları bekledi. Kyungsoo onu elinden tuttu ve yatağa çekti.
Genç kız korktuğunu iliklerine kadar hissediyordu. Fazlasıyla cesur ve sert bir kişiliğe sahip olan genç kız efendisinin karşısında bir dilsiz gibi duruyordu adeta. Saniyeler geçmiyor gibiydi ve yavaşça titremeye başlamıştı. En azından bir darbe bekledi gözlerini daha sıkı yumarken. Fakat hiçbirsey olmadı.
"gözlerini aç"
Kyungsoo'nun tok ve sert sesi bile Eun'un iradesi dışında efendisine itaat etmesine yeterdi. Gözlerini yavaşça açtı ve karşısındaki adama baktı. Dolgun dudakları, geniş omuzları bir erkek için fazlasıyla güzel yüzü ve ortalamadan bir tık fazla kaslı vücuduyla milyon dolarlık bir tablo gibiydi. Kyungsoo'nun sert bakışları bir an yumuşar gibi oldu fakat zamanı değildi.
"senden benim dışımda kimseyle konuşmamanı istediğimi hatırlıyorum Eun"
Elleri Eun'un yüzünde geziniyordu. Bir an duraksadı ve devam etti.
"Benden korkma, sana zarar vermeyecegim. Bugün senin efendin olmam gerekmiyor. Çünkü artık benim değil, masasında oturduğun adamların kadınsın"
Ceketini hışımla yatağın üzerinden aldı ve ayağa kalktı. İçinde biryerlerde bir gariplik vardı. Eun'u istemiyordu. Fazlasıyla bunalmıştı ve bu saatten sonra genç kız ona iyi gelmeyecekti.
Eun'u arkasında bırakıp odadan sakin adımlarla çıktı ve derin bir nefes aldı. Burda daha fazla kalmak istemiyordu. Adımlarını kapıya yönlendirdi ve ceketini üzerine geçirdi. Bir an duraksadı ve arkasına döndü. Birkaç kadeh içmekten birsey olmazdı. Sandalyeye oturdu ve bir kadeh viski istedi. Beyninin biraz uyuşmaya ihtiyacı vardı. Gözleri yavaşça etrafta gezinirken az önce Eun'un oturduğu masaya kaydı gözleri. Eun'un oturduğu yerde genç bir çocuk vardı. Zarif ve biçimli vücudu ilgi çekiciydi. Genç adam orda zorla oturur gibiydi ve gözleri dolu dolu bakıyordu.
Kyungsoo onun zorla burda bulunduğundan emindi. Viskisini yudumlarken biraz daha inceledi genç adamı. Narin bir görünümü vardı ve ürkek gözüküyordu. Koyu kumral saçları dağılmış ve birkaç perçem gözlerinin önüne düşmüştü. Onu burada ilk defa görüyordu. Ellerini yüzüne götürdü ve ovuşturdu yanında bulunduğu adamlardan birsz uzaklaşmaya çalışırken. Ellerini yüzünden çekti ve sert bir ifade yerleştirdi yüzüne. Etrafına bakmaya başladı ve ona dik dik bakan gözlerle kesişti gözleri. Birkaç saniye süren bu bakışma yetmişti Kyungsoo için. Kararını vermişti. O'nu istiyordu...İlk bölümümüzle karşınızdayım sevgili arkadaşlarım. Nasıl bir giriş yapacağım konusunda çok düşündüm ve hala net bir karar veremedim. Her şeye rağmen okuduğunuz her saniye nefesinizin kesileceğini garanti edebilirim.
Yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen ve keyif alın
Sevgilerle
-Rosa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caliente (Dokai) ✔️
Fiksi Penggemar"Ben yokken sen uslu muydun?" Kyungsoo bileğinden Rolex'i yavaşça çıkarırken kapıya yaslandı. Gözleri itaatkar bir şekilde önünde oturan genç erkeğe yapıştı. "evet" "bana düzgün hitap et" "e-evet baba" Jongin usulca sızlandı. {Yetişkin içerik} (Yan...