17.BÖLÜM

252 16 8
                                    

Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.

Keyifli okumalar!

Hayatım git gide kararıyordu. Kendim için hiçbir şey yapamazken şimdi de çevremdekiler için korkmaya başlamıştım. Endişe içimi kemirirken Nilay'ın kaldırıldığı hastaneye girmiştik. Ateş, ruhsuzdu. Arabadaki ağlama krizimden sonra benim buradaki Derin olmadığımı anlamış ve aniden sessizleşmişti. Nilay için korkuyor muydu yoksa çok da umrunda değil miydi, anlayamıyordum.

Gözlerimdeki yaşlar henüz kurumamışken koridorda hızla gidip gelen ve ağlayan Gülce'yi görerek olduğum yerde durdum. Ateş bana kısaca bakıp Gülce'ye doğru yürümeye devam etti. Gülce'nin bakışları Ateş'i bulduğunda ağlaması şiddetlendi ve koşarak Ateş'e sarıldı. Şu an ikisine sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki...

Nilay, benim için çok özeldi. Hiç kimseye anlatamayacağım şeyleri ona anlatırdım çünkü bazen Gülce fazla çocuksu, Ateş ise fazla korumacı olabiliyordu. Nilay ikisi de değildi. Bana olması gerektiği gibi davranırdı.

Ağır adımlarla koridorda ilerleyerek hâlâ sarılmakta olan Gülce ve Ateş'e yaklaştım. Ateş, Gülce'nin saçlarına ufak bir öpücük kondurduktan sonra ondan ayrıldı ve bakışlarını bana çevirdi. Ne düşündüğünü anlayamıyordum. Kızgın mıydı değil miydi, bilmiyordum.

Gülce de kızarmış gözlerini bana çevirdiğinde hafifçe kaşlarını çattı. "Sen niye ağladın?" diye sorduğunda bakışlarımı yere çevirdim.

"Bilmiyorum." diye fısıldarken bir damla daha yanağıma düşmüştü.

Gülce yavaşça yanıma yaklaşıp karşımda durarak burnunu çekti. "Nilay'a merhamet mi besliyorsun yoksa?" diye sordu merakla. Sesinde birazcık umut kırıntılarına rastlamıştım.

Başımı yerden kaldırarak gözlerine baktım. Hafifçe gülümserken "Belki." diye cevap verdim. "Belki de artık ona öfkeli değilimdir."

Gülce parmaklarını gözlerine götürerek yaşlarını sildi. "Bunu sen yaptırmadın değil mi Derin? Uzun zaman önce onunla artık işinin bittiğini söylemiştin. Bu, ona zarar vermeyeceğin anlamına gelir, değil mi?"

Gülce burada da küçük bir çocuk gibiydi. Yaşlarla parlayan gözlerinde umudu görebiliyordum. Bakışlarımı Gülce'nin hemen arkasında duran Ateş'e çevirdim. "Merak etme, ben yapmadım. Yapmam da." dedim.

Ateş'in bakışlarındaki donukluk sabit kalırken yoğun bakım odasından doktorun çıktığını görerek doktora doğru yöneldim. Gülce zaten fark ettiği an koşarak doktorun yanına gitmişti.

"Durumu nasıl? İyi olacak mı?" diye sordu telaşla. Sesindeki telaş benim de heyecanlanmama neden oluyordu ama hissediyordum, o iyi olacaktı.

Doktor hafifçe gülümseyerek "Merak etmeyin. Arkadaşınız gayet iyi. Kurşun kritik bir noktaya gelmemiş, sadece biraz fazla kan kaybetmişti ama kan vererek durumunu stabil hale getirdik. Şimdi biraz dinlensin, daha sonra onu görebilirsiniz." diye cevap verdiğinde rahatlayarak derin bir nefes verdim. Gülce ağlamayla karışık bir gülüşle doktora teşekkür ettikten sonra yeniden Ateş'e sarıldı. Biraz daha kendine gelmiş gibiydi.

"Bunu kim yapmış olabilir Ateş? Senin bölgene girmeye kim cesaret edebilir ki?" diye sordu Gülce.

Bunu ben de merak ediyordum. Nilüfer'le beni bile orada saklayabildiğine göre evi fazlasıyla güvenli olmalıydı.

Ateş derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum ama bunu yapanı bulduğumda bedenini kurşunlarla dolduracağım." diye cevap verdi soğuk bir sesle. Açıkçası bunu hiç çekinmeden yapardı. Umarım görmek zorunda kalmazdım.

PARALELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin