Evrende canlı ve cansız her şeyin bir görevi vardı. Dünya döner, güneş parlar, yağmur yağar, insanoğlu ekmeğini kazanmak için çalışırdı. Ve emeğinin karşılığını aldığı zaman döktüğü alın teri bir kıymet kazanırdı.
Bir haftalık, deyim yerindeyse eşek gibi çalışmalarının ardından işvereninin kurduğu cümleler, Kubilay'ın kulaklarına âdeta bir müzik gibi geliyordu.
"Herkesin eline sağlık arkadaşlar. Hesaplarınızı yarın kontrol edersiniz, haydi paydos. Yarın benden size izin."
Fikret, marangozhanesinde onu sevinçle alkışlayan çalışanlarının tek tek omzunu sıvazlayıp onları gecenin karanlığına yolladıktan sonra kendisini beklemekte olan Kubilay'a yüzünde geniş bir gülümsemeyle döndü.
"Sen niye gitmedin len? Yoksa makinelerle aranızda benim bilmediğim bir samimiyet mi var?"
Kubilay da Fiko'ya gülümseyerek yanıt verdi. "Yok abi, bana kalsa önümüzdeki bir ay boyunca makine yüzü görmek istemem ama ekmek parası işte. Şey için bekledim ben, acaba bana nakit ödeme yapabilir misin diye soracaktım."
Fikret hafifçe solan gülümsemesiyle sordu. "Maaşınla birlikte yatıracaktım zaten bu işten gelen payını ama hayırdır aslanım? Paraya mı sıkıştın?"
"Yok, sıkıştığımdan değil de kira gecikti bu ay biraz. Mücü sabah ilk iş zebella gibi gelir kapıma, para çekmekle uğraşmayayım diye sordum. Huyunu biliyorsun, parasını alana kadar bırakmaz yakamı."
Fiko sırıtarak yanıtlarken Kubilay'ı omzundan tutarak yazıhaneye doğru yürüttü. "Sana kim dedi oğlum, git Mücü'nün kiracısı ol diye? Herkes benim kadar iyi bir ev sahibi değil işte, ne yaparsın."
Kubilay, Fikret kasadan bir miktar para alırken karşılık verdi. "Sorma abi ya, bazen Timuçin'i kıskanıyorum. Çocuğun elektriğini suyunu bile gittin kendin açtırdın, ben açtırana kadar kaç gün uğraşmıştım. Yol bilmem iz bilmem bir de."
Fikret elindeki parayı zarfa koyup Kubilay'a uzatarak gülümsedi. "İnsan insana her zaman lazım derler, elime yapışmazdı ya. Al bakalım, kurtardım seni Mücü'den, hadi yine iyisin. He bu arada, Timuçin ile aranız nasıl, anlaşabiliyor musunuz?"
Kubilay omuzlarını silkerek yanıtladı. "Bir haftadır çocuğu gördüğüm yok ki. İlk geldiği akşam gazı kapalı olduğu için yemeğe çağırdım, o akşam muhabbet ettik biraz o kadar. İyi bir çocuğa benziyor ama."
"Anladım. Yaşıtmışsınız ya, anlaşırsınız diye düşündüm, sana da yeni bir arkadaş olur hem."
"Yani, daha yeni tanıştık ama inşallah iyi anlaşırız. Feryal abla da baya sevdi Timuçin'i." Kubilay bir an susacak gibi olduysa da sonrasında vazgeçip sözlerine devam etti. "Feryal abla ile düzeltemediniz mi hâlâ arayı?"
Fiko omuzlarını silkerek yanıtladı. "Zamanım mı vardı oğlum? Babamın vaziyeti biliyorsun, annem de hastalandı üç gündür. Onlara bakıyorum, bir de buradaki işte köpek gibi çalışırken Feryal'e gidecek zamanı bulamadım." Hafifçe gülümseyerek devam etti. "Artık önümüzdeki günlerde alacağım gönlünü. Sen bizi merak etme, biz hep böyleyiz bilirsin."
Kubilay dudaklarını ince bir çizgi hâline getirip başını sallamakla yetindi.
Fikret'in babası İhsan Amca, on yıl önce geçirdiği bir kaza yüzünden kötürüm kaldığından beri ona ve annesine, beş çocuktan en küçükleri olan Fikret bakıyordu. Diğer üç ağabeyi ve bir ablası anne babalarına bakmayı en fazla bir ay başarabilmiş, kimi eşinin baskısından kimi ise beceremediğinden ana babaya bakma sorumluluğunu Fikret'in omuzlarına yüklemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sezenler Olmuş | bxb |
General FictionBeş yıl önce bir trafik kazasında sevgilisini kaybeden Kubilay, yüreğindeki acılar eşliğinde kenar bir mahallede sıradan hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Bir yaz günü oturduğu apartmana taşınan yeni komşusu Timuçin ile tek ortak noktaları yürekl...