Bölüm 17 - FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK

2.1K 265 298
                                    

Huzurlu günlerin geldiğini düşünen ikiliye ıstırap ve kaos el sallıyordu. Tam da ilişkilerini güzelce devam ettirmeye başlamışken, Zhan arkadaşları ve Yibo arasındaki dengeyi kurmuşken; Yibo da okul ile Gusu arasında kesin bir ilişkiye ulaşmışken bu Xuan felaketi ortaya çıkmıştı.

Resmen şanssızlığı üzerlerine çekiyorlardı. Ne alakaydı ki? Xuan neden bu okula transfer olmuştu? Koskoca ülkede başka yer mi kalmamıştı? Hem de aynı sınıfta...

Xiao Zhan, Yibo ile birlikte arınmak için tapınağa falan gitmeleri gerektiğini düşünüyordu çünkü bu uğursuzluk kolay kolay kendilerini bırakmayacak gibiydi. Ayrıca Xuan demek bela demekti. Kim bilir neler olurdu.

O okula geleli birkaç gün olmuştu fakat görünürde hala bir yaramazlık yoktu. Bu onları daha çok korkutuyordu zaten. Çünkü fırtına öncesi sessizlik misali, ne kadar uslu durursa sonunda o denli büyük bir sorun çıkaracağı anlamına geliyordu. Yibo'dan nefret ediyordu, Xiao Zhan'a da kafayı takmıştı. Buraya boşuna gelmediği belliydi.

"Offff," diye iç çekti Xiao Zhan. Bahçede spor dersi için esneme hareketleri yapıyorlardı. "Bu çocuğu gördükçe geriliyorum." Göz ucuyla uzaktaki Xuan'a bakarken kollarını hareket ettiriyordu. "Ne zaman bir sorun çıkaracak diye tetikte bekliyoruz resmen."

"Boş ver, takma sen onu." Yibo bacaklarını karnına kadar çekip indirirken sakince cevaplıyordu. "Ben onun ciğerini bilirim. Eğer bir sorun çıkaracak olursa bunu hissederiz."

"Öyle mi diyorsun?" Kararsız ses tonuyla Yibo'yu da geriyordu ama farkında değildi. "Ya bir gün hiç beklemediğimiz anda sinsice saldırırsa?"

"Belgeselde miyiz oğlum ne saldırması," Yibo gözlerini devirdi. "Çok abartıyorsun, kendi kendine stres oluyorsun. Sal biraz ya."

"Oğlum mu?" Xiao Zhan omzuna bir tane patlattı. "Kankan mıyım ben senin? Bebeğime ne oldu?"

"Okuldayız, Xiao Zhan." Yibo etrafı kolaçan ederken mesafesini koruyordu. "Az ileride arkadaşların var farkındaysan."

Xiao Zhan Cheng ve diğerlerinin birkaç metre ötede olduğunu biliyordu, Yibo haklıydı. "Eh, senin de bazen mantığın yavşaklığının önüne geçebiliyormuş demek."

Yibo güldüğünde diğerlerinin başka bir harekete geçtiğini gördü. "Oh, en sevdiğim harekete geçtik!" Hemen ellerini çırpıp arkasını döndü. "Atla bakalım sırtıma!"

Xiao Zhan etrafına bakarken biraz tereddüt etti. "Beni taşıyabilirsin değil mi?"

Bu hareket bellerini esnetmek içindi. Bir taraf öne doğru kambur dururken, diğer kişi de ters dönüp sırtını ona yaslıyor ve onu taşımasına izin veriyordu. Böylece hem belleri esniyor, hem de dayanıklılıkları artıyordu.

"Kuş kadar bir şeysin zaten, ben senden 3 tane daha taşırım." Yibo gururla gülerken kol kaslarını gösterdi. "Bunları laf olsun diye yapmadık koç." Kollarına şap şap vururken Xiao Zhan gözlerini devirdi.

"Aman aman tamam dön, daha fazla barzoya bağlamadan yapalım şunu." Gülüp sırtını Yibo'ya yasladığında kollarını birbirine geçirdiler. Yavaş yavaş havalanan bedeniyle birlikte başını Yibo'nun ensesine yaslamıştı. "Bak dikkat et sakın düşürme."

Biraz sonra diğer harekete geçtiklerinde Yibo yere yattı, Zhan onun bacaklarına sarıldı ve mekik çekmeye başladılar. Yibo kollarını göğsüne dolamış, yatıp kalkıyordu. Zhan ise gülümseyerek ona bakıyor ve bir yandan da sayıyordu.

"1, 2, 3..." Yibo her kalkışında Zhan'a biraz daha yaklaşıyordu ve dudaklarının değmesine milimler kala geri çekiliyordu. Gözleri birbirine kenetlenmiş, dünyayı yok saymaya devam ederken sanki orada yalnızlardı.

fake loser || yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin