Kyungsoo uyanmak istemiyordu. Çok yorgun hissediyordu çünkü yan odadaki genç adamın ağlama sesleri tüm gece onu uyutmamıştı. Jongin tüm gece boyunca burdan kurtulmanın yollarını düşünmüş ve sinirden ağlamıştı. En sonunda ağlamaktan ve kapıyı yumruklamaktan yorgun düşmüş ve uyuya kalmıştı. Kyungsoo onun uyuduğuna emin olduktan sonra onu kontrol etmeye gitmiş ve genç adamı yatağında titreyerek uyurken bulmuştu. Ona acıdığını hissetti. Jongin'in üstüne ince pikeyi örterken bir elini parlak kumral saçlarında gezdirmiş ve yumuşacık saçları birkaç defa oksamaktan kendini alıkoyamamıştı.
Jongin hafifçe kıpırdanıp elini saçlarına attığında Kyungsoo hemen elini çekmiş ve aceleyle odadan çıkmıştı. Merdivenleri sakince inip mutfağa ulaştığında kendine bir bardak su doldurdu.Bu çocuk cok farklı bir görünüşe sahipti. Çok güzel kokuyordu. Kyungsoo'nun mutfak masasındaki eli yavaşça sıkılaşırken kendine hakim olmakta zorlanıyordu. Onu sertçe öperken bir elini vücudunda dolaştırmak istiyordu. Ah lanet olası uyurken bile kendisini etkiliyordu...Jongin gözlerini açtığında birinin kendisini izlediğine emindi. Üzerinde hissettiği sert bakışlarla kafasını kapıya çevirdi. Kyungsoo ona dikkatle bakarken kısık sesle mırıldandı.
"günaydın"
Jongin cevap vermemeyi tercih etti.
Onunla değil konuşmak onu görmek dahi istemiyordu. Üstündeki pikeyi ayaklarıyla iterken eliyle boynunu ovuşturdu. O kadar rahatsız bir şekilde uyumuştu ki boynu kırılacak gibi acıyordu. Tutulmuş olmalıydı.
"seni aşağıda bekliyorum. Biraz konuşsak iyi olur. Öğrenmen gereken şeyler var ve birkaç konuda ortak noktada anlaşmamız gerek."
Jongin alayla Kyungsoo'ya baktı ve öfkeyle konuştu.
" hiçbiryere gelmiyorum. Şuanda buradan çıkıp gideceğim ve sen de birdaha asla karşıma çıkmayacaksın! "
Kyungsoo birkaç sakin adımla jongin'in yanına ulaştı ve bileğini sıkıca yakaladı. İtiraf etmesi gerekirdi ki onun bu deli cesaretine hayran olmuştu. Kyungsoo ona her bu şekilde karşı çıkışında başına gelecek şeyleri tahmin ettiğine emindi. Fakat yine de söyleyeceği şeyleri içinde tutamaması, biraz aptalcaydı.
Jongin acıyla inledi.
"anlaşmamız gereken konulardan biri bu"
Jongin'i daha da yakınına çekerken delici bakışlarını dudaklarına yönlendirdi. Onu öpmek istiyordu. İstemsizce dişlerini sıktı.
" bana birdaha asla ama asla karşı gelmeyeceksin. Sana canını yakmaktan çekinmeyeceğimi söylemiştim."
Diğer elini Jongin'in kalçasına attı ve sertçe sıktı.
Jongin en azından kaçabilmek için bileğini kurtarmaya çalışırken Kyungsoo jongin'in kalçasındaki elini sertçe ittirdi ve kumral gencin vücudunu kendi vücuduna yapıştırdı.
Jongin onu hissediyordu.
Lanet olsun. Titremeye başlamıştı. O... o çok sertleşmişti.
Jongin kendini çığlık atmamak için zor tutuyordu.
"tamam!"
Bileğini var kuvvetiyle Kyungsoo'nun elinden kurtarırken tısladı.
"tamam birdaha sana karşı gelmeyeceğim şimdi lanet olası elini vücudumdan çek çabuk"
Kyungsoo'nun kahkahası odada yankılanırken Jongin neye uğradığını şaşırmıştı. Kyungsoo'nun bir anda ciddileşen yüzü ağlamak istemesine sebep oluyordu. Bu adam deli olmalıydı. Başka bir açıklaması olamazdı.
Kyungsoo elini jongin'in kalçasından yukarı doğru yavaşça çıkarırken Jongin haraket bile edemedi. Tişörtünün altında hissettiği ten, sıcacıktı. Sesli bir şekilde yutkundu ve bakışlarını Kyungsoo'nun gözlerine çıkardı. Kyungsoo elini daha yukarı çıkarırken jongin'in alt dudağını ısırması onu adeta çılgına çevirmişti. Jongin sadece bağırarak ağlamamak için kendini sıkarken alt dudağını ısırmıştı. Fakat Kyungsoo onu tatmayı o kadar çok istiyordu ki. Onu altında kıvranırken görmek için can atıyordu.
Kendine hakim olmayı başarıp elini tişörtün içinden çıkardı ve Jongin'in yüzüne götürdü.
"bana efendim ya da sahip diye hitap edeceksin.
Ben senin arkadaşın değil sahibinim. Bana bu ikisinden birini seçerek her seslenişinde kimin ne konumda olduğunu hiçbir zaman unutmayacaksın."
Jongin hiçbirsey söyleyemedi. Bulunduğu durumdan utanıyordu. Daha önce hiçkimseye bu şekilde hitap etmemişti ve şuan bunu yapmak zorunda olduğunu bilmek bile bir jilet alıp boynuna saplama isteğini arttırıyordu.
Kyungsoo hafifçe kaşlarını çatarak genç adama bakmaya devam ederken tek kaşını kaldırdı.
"seni duyamadım Jongin?"
Jongin adını ilk defa onun ağzından duymuştu. Adını nerden öğrendiğini merak etti fakat bu sadece bir saniye falan sürdü. Bu adam onu satın almıştı. Bu yüzden adını öğrenmiş olması anormal bir durum değildi.
"N-nasıl isterseniz e-efendim"
Kekekeyerek söylediği kelimeler boğazına bir yumru gibi oturmuştu. Kendini aciz hissediyordu. Kyungsoo memnun bakışlarını Jongin'in üzerinde gezdirirken gülümsedi.
"aferin. Öğrenmeye başlıyorsun. Dolapta sana uygun kıyafetler var. Dilediğin gibi dinlen, duşunu al ve sana dediğim gibi aşağıya gel. Seni bekliyor olacağım."
Kyungsoo başka birsey söylemeden odadan çıktı ve Jongin'e yan bir bakış attı.
Jongin dolu gözlerini birkaç kez üst üste kırparken sakin kalmaya çalıştı. Çok büyük ihtimalle buna alışması gerekiyordu. Çünkü ne onu tanıyan biri vardı. Ne de onu kurtarmaya gelecek herhangi bir dostu...Jongin kendini sıcak suyun altına atarken düşüncelerini başından savmaya çalışıyordu. Bu adam ona kötü davranacak mıydı?
Henüz adını bile bilmiyordu.
Onun istediği gibi davranırsa yine de canını yakar mıydı? Ona gerçekten de dediği gibi düzenli bir hayat verebilir miydi? Esmer adamın geniş omuzları ve yapılı vücudu gözünün önüne gelirken yutkundu. Nedense ne olursa olsun canının yanacağını hissediyordu. Kafasını birkaç defa iki yana doğru salladı ve kendi kendine söylendi.
"Aman! En fazla ne olabilir ki?"
Bunu söylerken hem kendisi hem de efendisi en fazla neler olabileceğinden habersizdi...Jongin yavaş adımlarla merdivenlerden inerken etrafını inceliyordu. Bu ev, ah kocamandı. Daha önce hiç böylesine zevkle döşenmiş bir ev görmemişti. Kendine acıdı. Daha önce kendi yıkık evinden başka hiç ev görmemişti ki.
Aşağıdan tıkırtı sesleri duyduğunda adımlarını hızlandırdı ve alt kata ulaştı.
'aman tanrım' diye geçirdi içinden.
Siyaha yakın mat koltuk takımı koca salonun ortasını süslerken duvardaki eskitme fakat fazlasıyla modern tablolar salona ayrı bir renk katıyordu. Her tabloda farklı kadın resimleri vardı. Keder dolu bakışlarla bir mezara bakan bir kadın. Ah iç karartıcıydı. Gözlerini hemen bir diğer tabloya çevirdi. Yüzünde muazzam bir gülümseme bulunan zayıf ve uzun bir kadın. Çatılmış kaşlarıyla ağzı açık ve bağırdığı belli olan hafif kilolu bir kadın. Gözleri son tabloya bakarken hafifçe yutkundu. Rönesans dönemlerinden gibi duran bu tabloda dönemin elbisesini giymiş, kıvırcık saçlarıyla fazlasıyla tehtidkar ve gözlerinden akan şehvetle duruşundan özgüven akan ateşli bir kadın. Jongin tekrar yutkundu. Ensesinde hissettiği nefesle hışımla arkasını dönerken ağzından ufak bir çığlık koptu.
"Ben de en çok bu tabloyu severim. Bu güzel kadının şehvetli gözleri, içindeki ihtiras, duruşundaki asillik, tamamen nefis olsa gerek. Onu tanımayı isterdim"
Jongin hızlı nefeslerini düzene sokmaya çalışırken hiçbirsey olmamış gibi konuşan esmer adama baktı.
"neden bu kadar çok kadın var?"
Bunu sormasaydı içinde kalırdı. Merak etmişti.
"hoşuma gidiyor" Jongin sinirle tısladı. Bu onun için saçma bir cevaptı.
"Kadınlar bu kadar hoşuna gidiyorsa neden beni satın aldın? "
" bunun için sana hesap verecek değilim."
Jongin gözlerini kırpıştırdı ve gözlerini esmer adamın üzerinden çekti.
"h-haklısınız efendim. B-ben özür dilerim."
Adımını sağ tarafa attı. Kyungsoo'nun yanından geçeceği sırada kolunda hissettiği el ile duraksadı ve arkasına baktı. Kyungsoo ilk defa sert olmayan bakışlarını kumral gencin üzerine çevirdi.
"sende birşey var. Ne olduğunu bilmiyorum fakat"
Bir elini Jongin'in yüzüne götürdü ve devam etti.
"o tabloda gördüğün ve görmediğin birçok kadından daha güzel olduğunu düşünüyorum."
Baş parmağını jongin'in dudakları üzerinde gezinirken jongin kalbinin duracağını hissetti.
"seni satın aldım, çünkü çoğu kadın benim kirli yaşamıma eşlik edebilmek için çok temiz ve masum. Ben kirletmeyi sevmem fakat"
Elini Jongin'in ensesine attı ve kendine çekti.
Dolgun dudaklarını Jongin'in ince ve yumuşak dudaklarına bastırırken içi zevkle doldu. Dudakları yumuşacıktı. Hoştu. Ve pürüzsüzdü.
Yüzünü yavaşça kumral gencin yüzünden çekerken arada sadece birkaç santim mesafe bıraktı ve durdu. Nefesi genç oğlanın yüzünü yalıyordu ve genç oğlan birazdan öleceğini hissediyordu. Bu kısa öpücük masum değildi. Aksine o kadar tehlikeliydi ki bu iki adam da o öpücüklerin içinde kaybolacağından habersizdi.
Kyungsoo nefesini kumral gencin yüzüne yavaşça üflerken devam etti.
"Ben kirletmeyi sevmem fakat, seni öyle kirleteceğim ki benimle bir bütün olacaksın küçüğüm..."Arkadaşlar ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy
Ağlayacağım şimdi
Baştan tekrar söylüyorum şiddet olacak ilerleyen bölümlerde o yüzden bana boşuna duyar kasmayın cidden skrm belanızı bdndndnndjs
Yavaş yavas gelişmeler oluyorrrrr
Aaaağğaaaağaaağğaaağğğ
Sizi çok seviyorummm
Biraz uzunca yazmaya çalıştım hatalarım varsa affola lütfen
Keyifle okuyun
-Rosa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caliente (Dokai) ✔️
Fanfic"Ben yokken sen uslu muydun?" Kyungsoo bileğinden Rolex'i yavaşça çıkarırken kapıya yaslandı. Gözleri itaatkar bir şekilde önünde oturan genç erkeğe yapıştı. "evet" "bana düzgün hitap et" "e-evet baba" Jongin usulca sızlandı. {Yetişkin içerik} (Yan...