17

1.8K 171 59
                                    

huening kai

uzandığım yerde dikleştim ve telefonumdan saati kontrol ettim. soobin'le buluşmamıza daha bir saat vardı. uyuşuk hareketlerle telefonumu şarja taktım ve duşa ilerledim.

onu göreceğim için heyecanlı olsam da kafamda dönüp duran soru işaretleri vardı. tamam, soobin'i seviyordum fakat o yeonjun hyung'la sevgiliydi ve onların ayrılmasına sebep olacak olma fikri kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu. çocuklarla konuşurken bu konunun dalgasını geçmiştim fakat öyle değildi işte. kendimi herkese hiçbir şeyi ciddiye almayan, hayatı dalgasında yaşayan biri gibi göstersemde gerçekte kırılgan ve duygulara çok önem veren biriydim.

üzerimdeki geniş yakalı tişörtü ve altımdaki şortu gelişigüzel sıyırdıktan sonra küçük banyoma girdim ve suyu ayarladım. ısınmasını beklerken aynadan kendimi inceliyordum. annemin dediği gibi, saçlarım oldukça uzamış ve kıvır kıvır olmuştu. elimle rastgele onları dağıttım ve yüzümü izledim. birkaç gündür dersler ve resim ödevlerim yüzünden geceliyordum, gözlerimin altı morlaşmaya başlamıştı. onun dışında pek bir şeyim yoktu, her zamanki ortalama tip kai'dım işte.

uzun sayılabilecek süredir çıplak kalmanın getirisiyle irkildim ve suyu kontrol ettim. nihayet düzgün ısı seviyesine ulaşmıştı. duşakabine girerek cam sürgüyü örttüm.

yaklaşık on dakikalık duşun ardından banyodan çıktım ve iç çamaşırlarımı giydim. giyinirken farkettim ki, ablamın yanında kalmaya başladığımdan beri ciddi anlamda kilo vermiştim. yaklaşık iki ay önce buraya gelmiştim çünkü okula daha yakındı. bazı haftasonları annemlerin evine gitsem de bu hafta burada kalmayı tercih etmiştim, sınavlarım yaklaşıyordu.

başımı sallayıp zihnimden beni strese sürükleyen düşünceleri atmaya çalıştım. saçlarımdan süzülen damlalar göğsüme damlamaya başlamıştı ve şu an cidden üşüyordum. dolabımı açtım ve içini karıştırmaya başladım.

bugün hyung ile ilk resmi buluşmam olacaktı, bu yüzden sade takılmaya karar verdim. çok önceden ablamın aldığı koyu renk, ekose desenli ütülü pantalonu dikkatle elime aldım ve giydim. üzrime de beyaz gömlek ve üstüne açık kahverengi, ince kazağımı geçirdim. son olarak beyaz uzun çoraplarımı da bulup giydiğimde sırada sadece saçlarımı kurutmak kalmıştı.

telefonumun tam dolduğunu belli eden ışık yandığında onu şarjdan çıkarttım, zaten şarjı varken tamamen dolması için takmıştım. telefonu elime almamla buluşmaya sadece on beş dakika kaldığını farkettim. saçlarımı havluyla öylesine kuruttum ve aceleyle şekil verdim. göz altlarımı da zar zor kapattığımda dışarı çıkabilecek kıvamdaydım.

saçlarım kupkuru olmasa da ıslak da sayılmazdı, nemliydi. son bir gazla dün eve geldiğimde koltuğun arkasına attığım çantamı buldum ve yanıma beremi de alarak hızla evden çıktım.

buluşacağımız kafeye vardığımda soobin'in cam kenarında bir masaya oturmuş, elindeki telefona baktığını gördüm. yüzümdeki yorgun ifadeyi sildim ve kocaman bir gülümseme yerleştirdim.

"merhaba hyung!"

beni farkettiğinde o da gülümsedi ve ayağa kalktı. hevesli olmamaya çalışarak yanına gittim ve ona hafifçe sarıldım, ancal o benim aksime belime sıkıca sarılmıştı. bir süre öylece durduktan sonra ayrıldık ve birbirimize gülümsedik. o benim aksime daha asi giyinmişti. üzerinde koyu mavi tonlarında bir tişört ve deri ceket vardı. altında da uzun bacaklarını örten dar bir pantalon ve siyah botlar. kendimi yanında ezik hissetmiştim.

karşısındaki sandalyeye ilk önce çantamı asıp sonra kendim oturdum. aşık bakışlarım tekrar yüzüne tırmandığında mavi tutamları hayranlıkla izledim. bana bu tarz renkler hiç yakışmıyordu.

"ee, nasılsın hyuka?"

sesiyle kalbimde oluşan çarpıntıları es geçmeye çalışıp tüm dikkatimi ona verdim, yoksa şuraya bayılacaktım.

boyfriend, sookai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin