hikayeyi bir filmin minik bir sahnesinden biraz uyarladım ama çok değil yani bir problem yok bence birde şarkının hikayeyle alakası yok ama çok seviyom bu yüzden dinleyin
***Harry, az önce konser provasının olduğu sahneden hızlıca indi. Uzun bacaklarıyla birlikte hızlı adımlar atmaya başladı çünkü evinde onu bekleyen ikisi erkek, biri kız olmak üzere toplam üç cocuğu ve delicesine aşık olduğu bir eşi vardı. Hızlı olmalıydı.
Harry'nin attığı hızlı adımların sonucu hayranlara yakalanmadan arabaya ulaşabilmişti. Arabaya binip emniyet kemerini takmayı önemsemeden gaza bastı.
Evine giden anayola çıktığında kalbi gibi arabayı çok hızlı kullanıyordu çünkü geç kalmak istemiyordu. Harry, eve ulaştığında kalbi hala çok hızlı atıyordu. Çünkü turneleri tam üç ay sürdüğü için bu süre zaafında karısıyla ve çocuklarıyla görüşememiş onlarla ilginenememişti.Şimdi ise her birine sımsıkı sarılıp, tüm gününü çocuklarıyla oynayarak geçirecekti. Ve de, karısıyla özlem gidermeyi düşünüyordu.
Harry, arabadan inerken elleriyle dar pantolonun cebinden anahtarı çıkarıp gölün hemen yanındaki evine yürüdü. Evin önüne geldiğinde hiç beklemeden anahtarı yuvasına sokup kapıyı açtı. "Hayatım, ben geldim" amerikan mutfağı olan salona geçtiğinde her yerin darmadağın olduğunu gördü. Hırsız girmiş olabilir düşüncesiyle Harry hemen geldiği yere dönerek, kapının üst kısmındaki gizli bölmeye uzanıp silahını aldı.
Elindeki silahıyla çok yavaş ve sessiz olan Harry, etrafı çok iyi inceliyordu. Hırsız girmişse bile birşey almadan çıkmasını çok salakça buldu Harry.
Harry, elindeki silahla evde bir şey olup olmadığına baktıktan sonra bahçeye adım attığında göle karşı salıncakta sallanan eşini gördü. Sadece sırtı görünüyordu. Harry, bunu görünce rahatça bir nefes verip silahı belinin arkasına yerleştirdi.
"Melanie? Ben geldim hayatım." Harry boğuk İngiliz aksanı olan sesiyle eşine seslenince, Melanie sallanmayı durdurup yavaş hareketlerle salıncaktan indi. Ürkekçe gelen Melanie, Harry'e ilk günü hatırlatmıştı. O hep aynıydı. Hep ürkek davranışlıydı. Hiç bir zaman değişmemişti.
Melanie, yanına geldiği eşinin tam karşısında ürkekçe durdu "Menajeriniz beni arayıp, turneyi uzattığınızı söyledi ? "
"Bir süre burdayım güzelim. Daha sonra yine gideceğim. Ama bu seferki kısa sürecek." Diye bir açıklamada bulundu Harry. Melanie'nin dolmuş gözleriyle birlikte alt dudağı titremeye başlamıştı. Çünkü Melanie tekrar yalnız kalacaktı. Harry hızlı bir atak yaparak onu kendine çekerek sıkıca sarıldı.
"Güzelim" uzun adam seslendi. Aklına gelen ilk soruyu sormaya cesaretliydi. "Mhmm"
"Sen neden ıslaksın?" Harry , Melanie'ye sarılırken onun ıslak olan kıyafetlerini farketmişti. Genç kadın tebessüm edip cevap verdi. "Yüzdüm"
"Peki çocular nerede güzelim?" Melanie, Harry'e sardığı kollarını ürkekçe geri çekti. Mel, hala Harry'nin arkasındaki silahı farketmemişti ama az öncekinden çok daha fazla ürkek davranmaya başlamıştı. Bu durum genç kadının kocasını şüphelendirdi. Melanie, kocasının ürktüğünü farkettiğinde yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu.
"Okuldalar hayatım. Hatta Darcy'e en sevdiği yeşil elmalardan almıştım. Onları çok sevi-" lafı yarıda kesildi.
"Güzelim" Harry butun deliklerini açarak, içine çektiği derin nefesi hızlıca dışarı verdi. Gözleri, evinin önündeki gölün üzerinde dolaştı. Harry, gölün üstünde kıpırdamadan duran şeyleri farketti. Akıntı olsa yüzüp gidecek gibi duruyordu. Melanie, Harry'nin baktığı yerden kafasını kendine çekip gözlerini büyüterek öptü.
"Bebeğim çocukların okulda olduğunu söylemiştin. Ama bugün cumartesi." Melanie, gözlerini kaçırarak 'bilmiyorum' işareti yaptı. Harry ise hâla gölde yüzen şeyi - şeyleri çünkü birden fazla yüzen nesneler gölde bir ileri bir geri gidiyorlardı- merak ediyordu. Melanie'ye bakmadan sağ eliyle, sağ omzunun arkasına doğru çekti. Göle doğru, merak ettiği 'yüzen şeylere' doğru yürümeye başladı. Melanie, o tarafa gitmesini istemediği için Harry'nin önüne geçmeye çalıştı fakat Harry onu yere ittirdi.
Harry, buz gibi olan göle girdiğinde belinin arkasındaki silahı eline alıp yüzen şeylere doğru koşmaya çalıştı.
"Bu bir veda değil" diye mırıldandı Harry. Gözleri âdeta yeşilini kusmak istiyormuşçasına dolmuştu çünkü o yüzen şeylerin çocukları olduğunu çoktan anlamıştı. Harry, derin bir nefes alarak göle girip üçünüde kucağına almaya çalıştı. Başaramayınca Darcy'i omzuna atıp, James ve Arthur'u kucağına alarak geldiği yöne doğru koşmaya -suda ne kadar hızlı koşulursa- çalıştı.
Karaya çıktığında çocukları toprağa yatırıp, Darcy'e kalp masajıyla suni teneffüs (?) yapmaya başladı. Çok hızlı davranıyordu çünkü çok telaşlanmıştı.
"Bu bir veda değil" Harry, yavaşça ağlayan gözleriyle omzunun üstünden baktığında, Melanie yavaşça kendisine doğru geldiğini gördü. "Bırak uyusunlar. Çok güzel uyuyorlar."
Tekrar etti Harry "Çok güzel uyuyorlar". Kesinlikle şoka girmişti.
Melanie, içinde ne zamandır tuttuğu nefesi yavaşça verdi "Bebeğim hadi ayağı kalk". Harry ikiletmeden dediğini yaptı.
"Neden ?"
"Senin ilgin. Hepsi senin ilgin içindi. Senin menajerin beni arayıp turneyi uzattığınızı ve bu süre içinde görüşemeyeceğimizi söyledi. Ben üç ay boyunca seni bekledim. (a) Daha fazla beklemek istemedim ve (b) çocukların sana ihtiyaçları var. Ama şimdi buradasın ve yeniden üç tane yapabiliriz. Seni çok özledim bebeğim" diyip Harry'nin dudağını öptü. Harry, hâla yaşadığı şeyin etkisiyle karşılık verememişti. Şaka gibiydi. Melanie ondan yavaşça ayrıldı.
"Yada onları kuruturuz. Onlar, onlar bizim oyuncak bebeğimiz gibi olur ! Giydiririz, yemek yediririz, ödevlerini yapt-" Melanie'nin lafı yarıda kalmıştı çünkü Harry beline koyduğu silahıyla eşini vurmuştu. Harry, yavaşça Melanie'yi yere yatırdı "bunları yapabilirdik Harry. Tekrar mutlu olurduk. İstemezmiydin?"
"Bu şekilde değil"
"Seni çok seviyorum bebeğim. Bu şekilde sana veda istemezdim ama koşullar böyle"
"BU BİR VEDA DEĞİL!" Harry kelimenin tam anlamıyla kükremişti.
"Öyle" Mel, iyice kısılmış sesiyle ona cevap verdi. Harry, onun acı çekerek ölmesine katlanamayacağı için silahı alnına getirdi. Melanie'nin gözünden son bir damla yaş aktı. Harry ise gözlerini 'bu bir rüya hey benoo şimdi uyanıcağım' dercesine sımsıkı kapatıp akan gözyaşlarını durdurmaya çalışarak onu başından vurdu.
***
Harry, yatağa yatırdığı çocuklarının ve karısının arasında kendisi kadar boşluk bıraktı ve onlara en içten bir gamzeli gülümseme bahşetti. Harry, cennetten kopma gülüşünden sonra sandalyede duran benzin bidonunu eline alarak ilk önce bulundukları odadan başlayarak bütün eve benzin dökmeye başladı. Harry, bütün eve benzin dökerken yaşadıkları bütün anıları gözünün önünden geçti. Melanie'yi bu eve ilk getirişi, ilk kez James'la baba oluşu, eve gizlice bir directioner girdiğinde hırsız sanıp dövmeye kalkmaları, Harry'nin emzikleri alıp emmesi... Harry bütün bu anıları yok etmeye çalışır gibi kendini silkti. Bütün evi benzinlediğinden emin olarak benZin bidonunu bir kemara fırlattı.
"Bunu bir veda olmadığını söylemiştim" harry, yatağa doğru yürüyüp, üzerine çıktı ve kendine ayırdığı yere oturdu.
"Darcy" yavaşça eğilip en küçük ve tek kızının başına bir öpücük kondurdup diğer iki oğluna baktı. "Sizinle gurur duyuyorum"
"Ve Melanie. Umarım beni bekliyorsundur güzelim" harry, Melanie'nin dudaklarına büyük bir açlıkla yapıştı. Son öpücük değildi bu. Gittikleri yerde ona kızdıktan sonra daha fazlasını verecekti. Harry yavaşça dudaklarından ayrıldı ve aşırı dar olan pantolonunun cebine elini sokmaya çalıştı. Eli dar pantolonun cebinden çakmağı almayı başarınca, Harry, karısına ve çocuklarına bakarak çakmağı yaktı. Ve kendisinin daha huzurlu olacağına inandığı yere ulaşması için ölümünü bekledi. Bir ihtimal orada mutlu olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this is not farawell | hs
Fanfiction"Bu bir veda değil" demişti, cennette daha mutlu olacaklardı. İnanıyordu.