14.Bölüm

1.7K 124 314
                                    

Nisa'nın Ağzından 1 Hafta Sonra ||

        Kahvaltılar, yemekler, basket maçları ve daha nicesi... Beraber bir çok aktivite yapmıştık ve Barış'ın içinde yaşadıklarını benim dışımda bir kişi dahi fark etmemişti. Bu benim de giderek canımı yakıyordu. Bugün ise Barış'la ikimiz buluşmuştuk. Zaten toplu buluştuğumuzda da bir şekilde yalnız kalıp onunla konuşmanın yollarını buluyordum. Çünkü biliyordum ki ben de onu bırakırsam tamamen kaybolacaktı. Barış'ın evine gelmiştim bu yüzden... İlk geldiğim halinden eser yoktu evde. Her yer dağılmıştı, içki şişeleri ve kokusu ele geçirmişti sanki evi... Barış'ı bu kadar yıpratan neydi bilmiyorum ama tek emin olduğum özlediği birisi olduğuydu.

        "Kusura bakma evde en az sahibi kadar berbat durumda." "Sorun değil önce evi sonra da sahibini toparlarım ben de." "Nisa... Boşver uğraşma bu kadar. Yeterince yük oluyorum zaten sana." Barış'ın sözleri üzerine başımı iki yana salladım ve yanına oturdum. "Sen bunun için beni zorlamadın ki ben burada yanında olmak istiyorum. Seninle güldüğüm gibi seninle ağlamak istiyorum. Barış benim için gerçekten önemlisin, lütfen bir daha böyle konuşma." "Nisa... Teşekkür ederim gerçekten yanımda olduğun için." Ona gülümserken pencereyi açarak evi havalandırmaya başlamıştım bile. Barış'ın da yardımlarıyla evi mümkün olduğunca toparlamıştım.

        Keşke Barış'ı toparlayabilmek de bu kadar kolay olsaydı. Ama ne yapsam ne söylesem bilmiyordum. Bu kez Barış'ın içki içmesine sert bir şekilde karşı çıktığımda o da beni kırmayıp kahve içmeyi kabul etmişti. Üstelik sıcak içeceklerden nefret eden ben bile ona eşlik ediyordum. "Barış, biraz dışarı mı çıksak belki açık hava iyi gelir?" "Yok Nisa o gücü bulamıyorum kendimde." "Resim çizelim o zaman?" "Nisa... Hiç bir şey yapmak istemiyorum." Derin bir nefes aldım. "O zaman anlat bana. Sen kendi içinde boğulurken ben hiçbir şey yapmadan durmak istemiyorum." Barış bir süre sessiz kaldığında beklentiyle bana bakmıştı. "Nisa, sence ben bir zavallı gibi mi gözüküyorum?"

        "Hayır tabii ki nereden çıktı o şimdi?" Barış omuzlarını silkerken ona bakmayı sürdürdüm. "Öyle hissediyorum, zaten Berkan da öyle demişti." "Zavallı gibi falan gözükmüyorsun, üzgün olmak zavallı olmakla aynı değil. Ben seni biliyorum, toparlamaya çalışıyorsun..." "Nisa ben onu çok özlüyorum, sanki tüm her şeyi unutup mutlu olsam ona ihanet etmişim gibi hissedeceğim. 5 yıl geçmiş ben onu kaybedeli... Ne yani biz ölüp gittiğimizde aradan geçen zaman değerimizi silecek mi?" "Öyle değil tabii ki. Elbette onu unutamazsın Barış, unutmanı kimse bekleyemez senden. Ama senin her şeye rağmen devam etmen gerek. Bizim için en azından..."

        Barış burukça gülümserken ona bakmayı sürdürdüm. Ondan ve duygularımdan kaçmayı isterken aslında ondan uzaklaştığım her adımda ona daha da kaptırıyordum kendimi... Ve artık inkar etmiyordum. Çünkü çok net biliyordum ki ben bir imkansızlığa aşık olmuştum. Ondan karşılık beklemiyordum elbette ama ondan uzak kalmak da istemiyordum. Kendi içimde yaşamaya çalışıyordum. O böylesine yıkılmış haldeyken bir yük de ben yükleyemezdim omzuna... Bunu kaldıracak gücü yoktu. Ama ben onun gülüşüne, gözyaşlarına, her anına ortak olmak istiyordum. Böyle baştan çıkmaz sokak olduğunu bildiğim bir yola girmiştim işte.

        "Bazı şeyler kaybetmeden sevilmez derler. Ama biz onu kaybettik Nisa. Neden sevmiyorlar onu?" Derin bir nefes aldım. "Seviyorlardır elbette Barış. Belki onlar da senin acılarını sakladığın gibi sevgilerini saklıyorlardır." Barış birden ayağa kalktığında merakla ona baktım. Bana elini uzatırken uzattığı eli tutup ayağa kalktım. Kaskını ve motorun anahtarını alırken bana da bir kask uzattığında dayanamayıp sordum sonunda. "Nereye gidiyoruz?" "Biraz dışarı çıksak daha iyi olacak gibi." Onu başımla onayladım ve beraber evden çıkmıştık. "Ne yapmak istersin Nis?" "Bilmem, öyle birden sorunca bilemedim ki."

        Barış'ın aniden değişen ruh hali kafamı karıştırsa da biraz olsun hayata dönmesi sevindirmişti beni. "Basketbol oynamayı biliyor musun?" "Ben mi?" Ben gülerken o da bana bakıp gülümsemişti. Başımı iki yana salladığımda ise gülümseyip ona baktım. "O zaman sana basketbol öğretsek ya... Ne dersin?" "Harika olur derim ne diyeyim?" "O zaman basketbol sahasına gidiyoruz." Onu başımla onayladığımda onun adımlarını takip etmeye başlamıştım. Sahaya geldiğimizde ise bir süre uzaklaşıp elinde bir topla geri dönmüştü. "Nereden başlasak ki?.. Daha önce kimseye basketbol oynamayı öğretmemiştim." "İlk öğrenciniz benim o zaman Barış bey." Beni başıyla onayladığında gülümsedim.

        "O zaman bence nasıl basket atacağım hakkında yardımcı olabilirsin. Mesela topu nasıl doğru tutabileceğim gibi?" "Oradan başlayalım o zaman. Bak şimdi şöyle yapıyoruz..." Bana bir çok şey anlatırken onu dinleyip gülümsedim. Onunla gülmek ayrı güzeldi. Tabii onun öğrettiği şeylerin bir çoğunu doğru yapsam da bazılarında yaptığım hatalar ikimizin de kahkahaları ile sonuçlanıyordu. Barış'ın yüzünü güldürüyor olmak içimi ısıtırken onun hep gülmesini diledim içimden... Uzun bir süre orada oyalandıktan sonra ikimiz de yorulduğumuzda bırakmaya karar vermiştik. Barış gülerek kendini yere attığında ben de hemen yanına oturmuştum. "Yaa gülme, ben gerçekten  çok yoruldum." "Belli o canım."

        "Kahkaha atarken başını geriye eğmişti ve mükemmel gözüküyordu, her zaman olduğu gibi. Bir süre ikimiz de orada oturduğumuzda yine yerinden ilk kalkan Barış olmuştu. Ben de ona ayak uydurup oturduğum yerden kalkmıştım. "O zaman bunun üzerine bir şeyler içsek iyi olacak gibi. Ne dersin?" "Her zamanki gibi bana uyar diyorum." Beraber yakınlarda güzel ve sevimli bir mekana gelmiştik. Bu kez de Barış içecek konusunda bana uyup soğuk bir şeyler sipariş etmişti. Barış benimle dalga geçip gülerken ben de ondan farksız değildim. Mekana giren kişileri görünce bir an duraksadım. Cemal ve menajeri gelmişlerdi. Cemal de bizi gördüğünde gülümseyip el sallamakla yetinmiş yanımıza uğrayıp bir merhaba demeye gerek duymamıştı bile.

       "İnsan bir yanımıza uğrar değil mi? Bu Cemal'i ben bazen anlamıyorum." "E kızım biz gidip konuşalım o zaman." Barış ayağa kalkacak gibi olduğunda onu durdurdum. "Hayır Barış ya, gelmek isterse o gelsin. Sürekli onun peşinden ben koşamam." "Nisa seni bazen anlayamıyorum. Ama madem öyle istiyorsun öyle olsun." Ona gülümserken gelen siparişlerle beraber de limonatama odaklanmıştım. Şuan içinde olduğum durum o kadar saçmaydı ki, kendimi o kadar kötü hissediyordum ki... Ama bazı şeyler benden bağımsız gelişiyordu sanırım. Yine de bu durumu en kısa zamanda toparlamalıydım.

        Cafeden çıkarken Barış rahat edemediği için Cemallerle konuşmaya gitse de ben sessizce onu bekliyordum sadece. Cemal'in de pek umurunda değildim zaten. Mekandan çıktığımızda ise Barış ile taksiye bindiğimizde benim evime gelmiştik önce. Ben arabadan inerken Barış da iyi geceler dilemek için inmişti benimle. "Nisa, teşekkür ederim. Bugün uzun zaman sonra ilk defa her şeyi bir kenara bırakıp eğlenebildim. İyi ki varsın." Ona gülümsedim. "Sen de iyi ki varsın Barış. Ben de senin yanında kendimi buluyorum. Asıl ben teşekkür ederim sana, bugün tüm aptallıklarıma rağmen beni çektiğin için." Barış gülerek başını iki yana sallamıştı.

        "Bazen saçmalıyorsun gerçekten..." "Bence de." İkimiz de gülerken hiç beklemediğim bir şey olmuştu. Barış beni kendine çekip sımsıkı sarılmıştı. Kollarım da onu kırmaktan korkar gibi hafifçe sardığında kendimi tamamlanmış hissettim. Sanki hayatım boyunca hep eksiktim ve şimdi tamamlanmıştım. Kokusunu derin derin içime çektiğimde benden uzaklaşmasıyla beraber kendimi toparladım. "Her şey için tekrar teşekkür ederim peri kızı. Ama artık içeri girsen iyi olacak, hava soğuk zaten hasta olmanı istemem." Onu başımla onayladıktan sonra evin kapısına kadar geldim. Sonra ona dönüp el salladığımda o da karşılık verip taksiye binerek uzaklaşmıştı.

Merhaba herkese 😘

Size böyle biraz duygulu biraz nisbarlı ortaya karışık bir bölüm yazdım 🌼 umarım beğenmişsinizdir ;)

Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 🖤

Ve soru sormak istiyorum. "Kurduğunuz en güzel hayaliniz ne? Ve onu gerçekten istiyor musunuz, yoksa birileri onu istediğinizi mi düşündürmüş siz farkında olmadan?" Böyle biraz tuhaf bir soru oldu. 🥥🥑

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin