15

4K 388 122
                                    

Draco: Haaarrryyyyy neredesin?

Draco: Gelmeni bekliyorum.

Draco: Yemeğe de gelmedin.

Draco: Gryffindor kulesinin kapısına mı dayanmam lazım illa?

Draco: Harry?

Draco: Pekâlâ, endişelenmeye başlıyorum.

Harry ardı ardına gelen mesajları okurken yüzüne yayılan gülümsemeyi fark etmişti. Ama o gülümseme hemen soldu.

Harry: Pek modumda değilim Draco.

Draco: Bir şey mi oldu?

Harry: Boşver.

Bugün Cadılar Bayramıydı. Harry'nin ailesinin ölüm yıl dönümüydü. Ve Harry kendini oldukça keyifsiz hissediyordu. Kaybettiği ilk kişileri hatırlamak onun için zordu.

Draco telefonu elinde döndürerek kaşları çatık bir şekilde düşünüyordu. Artık sarı olan saçlarını karıştırdı. Harry ile ilgili bir şeyler yanlıştı.

"Sorun ne?" Pansy yanına sessizce yanaşmıştı. Draco'nun gözleri ona döndü. "Harry'de bir tuhaflık var."

Pansy gözlerini devirdi. "Bugün Cadılar Bayramı seni ahmak." Draco bir şey anlamadığını gösteren boş bakışlarla arkadaşına baktığında Pansy iç çekti. "Ailesinin ölüm yıl dönümü."

Draco şimdi anlıyordu. "Aaah." dedi farkındalıkla.

Bir şeyler yapması gerekiyordu, hiçbir şey yokmuş gibi Harry'yi kederine terk edemezdi. "Pans bana Granger'ın numarasını yolla."

HERMİONE & DRACO

Draco: Granger, numaranı Pansy'den aldım ve fazla uzatmadan konuya girmek istiyorum.

Draco: Sana mesaj attığımda senden bir şey yapmanı rica edeceğim.

Draco hemen mutfağa koşup tabakları doldururken Harry için elmalı tarçınlı kekten fazlasıyla aldı. Sevdiğini biliyordu, bayıla bayıla yiyişini defalarca izlemişti belki de.

Onu ne halde bulacağını bilmiyordu, bu da oldukça merak ettiriyordu kendisini. Biraz da korkuyordu. Ne de olsa bir zamanlar kendisinin desteklediği kişi öldürmüştü ailesini. Harry'ye yıllarca zulmetmişti.

Draco: Kapıyı aç.

Hermione kapıyı açtığında karşısında elleri kolları dolu Draco Malfoy'u gördü ve kaşları kalktı.

"Büyük hazırlıklar yapmışsın Malfoy." Hermione bir cevap alamadı, Draco ona tersçe bakmayı tercih etmişti yalnızca.

"Harry'nin odası hangisi?" diye sordu. "Yedinci kat, sağdan üçüncü kapı." diye yanıtladı Hermione.

"Sağ ol Granger." Draco kendisine teşekkür ettiğinde Hermione küçük dilini yutacağını sandı. Malfoy cidden çok değişmişti.

Draco oda kapısının önünde durup derin bir nefes verdi ve kapıyı tıklatmadan açtı. İçerisi boştu, yalnızca pencere kenarındaki yatakta sırtı kapıya dönük Harry oturuyordu.

"Bir şey istemiyorum Ron." dedi mırıldanarak. Draco gülümsedi hafifçe, küçük bir çocuk gibi çıkmıştı sesi ve bu oldukça tatlıydı.

"Bir daha dene." Malfoy'un sesini duyunca olduğu yerde irkildi Harry ve başını kapıya çevirdi. İşte, gerçekten orada duruyordu sarışın oğlan. Buz mavisi gözleri kendisini süzüyordu.

"Senin burada ne işin var?" diye sordu hayretle.

"Slytherinler acı çeken arkadaşlarını tek başına bırakmaz Potter." Yatakta yanına oturup tabakları ortalarına bıraktı. "Birlikte göğüs gererler."

Harry yüzünde oluşan gülümsemeyi saklamadan tabaktaki muffinlerden birine uzandı. "Teşekkür ederim."

"Ne için?"

"Hiiç." Harry güldü, neşeli bir gülüştü.

Bir süre sessizce oturdular. Bu sessizlikten sıkılan Draco "Haydi anlat." dedi.

"Neyi?"

Mavi gözler devrildi. "Aileni düşündüğünü biliyorum Harry, hadi, içinden akıt onları."

Harry iç çekti. "Bazen keşke yanımda olsalar diyorum." Elindeki keki didiklerken Draco'ya bakmıyordu. "Onların yokluğunu önceden bu denli hissetmezdim ama savaştan sonra çok sık hissetmeye başladım. Teselli bulabileceğim kimsem kalmadı çünkü."

"Weasley ve Granger var."

Harry dudak büzdü. "Onlar birbiriyle teselli buluyor. Ve ben... Yalnızım işte. Onca sevgi selinin içinde yalnız başımayım."

Draco ona üzülmüş bir bakış attı. Harry Potter asla acınacak bir kişi değildi ama onun da kırık yanları vardı, Draco bunu biliyordu.

"Ailem daima seninle birlikte Harry." dedi Draco. Elini, Harry'nin yara izine bastırdı. "Buradalar. Seni korurken hayatlarını feda ettiler ama bir parçaları o fedakarlığın izine tutundu."

Harry kendini Draco Malfoy'a bakmaktan alıkoyamıyordu. O kadar yakışıklıydı ki içi titriyordu ona her baktığında.

"Ve sen Harry Potter, asla ama asla yalnız değilsin. Bir teselliye mi ihtiyacın var? Karşındayım işte! Savaşın farklı taraflarında olmuş olsak da aynı acıları yaşamadık mı? Bana gelebilirsin."

Harry gülümsedi hafifçe. "Beni annem veya babam gibi sevemezsin. Senin annen var Draco en azından."

"Kimse seni ailen kadar sevemez Potter. Ama onların sana vereceği birkaç şeyi sana verebilirim."

"Neyi?" Draco, Harry'nin alnına düşmüş saçları geriye itti. "Anlayış. Seni anlayacağıma emin olabilirsin."

Harry yutkundu. Malfoy'a bu kadar yakın olmak iyi değildi onun için. "Teşekkür ederim Draco."

Harry'yi öpmemek için kendini zor tutan Draco elini ondan çektiğinde bu sefer Harry onun elini tutmuş  ve gülümsemişti.

"Bunu söyleyeceğimi tahmin etmezdim ama iyi ki varsın." dedi Harry.

Draco içine dolan mutlulukla gülümsedi. İyi ki vardı.

Ahhh soft bir kelebek oldum. Siz de oldunuz mu?

Yakında tekrar görüşürüz (yani yarın dkfösöd) oy ve yorum yaparsanız beni mutlu edersinizzz.

𝐏𝐀𝐏𝐀𝐑𝐀𝐙𝐙𝐈「ᴅʀᴀʀʀʏ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin