Gecenin bir yarısı Kyungsoo hafifçe kıpırdanıp gözlerini araladı, siyah koltukta yanında uykuya dalmış Jongin'i birkaç dakika izledi ve saçlarını okşadı nazikçe.
Bu çocuk çok garipti. Hiçbir kızın veremeyeceği zevki veriyordu ona. Kyungsoo onunla iken heyecan duyuyordu. Ve her ne kadar Jongin onun kölesi olsa da, sevgiye muhtaç olduğu her halinden anlaşılabiliyordu.
Kyungsoo Jongin'i uyandırmamaya çalışarak nazik haraketlere koltuktan kalktı ve karşı koltukta duran ince pikeyi yavaş adımlarla getirip üstüne örttü.
Eli salonun ortasında duran masanın üstündeki telefona giderken gelen mesajları ve aramaları gördü.
Önemli birsey olmuş olmalıydı yoksa özellikle kendi adamları onu bu saatte asla rahatsız etmezdi.Mesajlara girdi ve gelen mesajları tek tek okudu. Telefonu sertçe masaya firlatırken, tam anlamıyla burnundan soluyordu.
Jongin'in koltukta haraketlendiğini gördüğünde yanına ilerledi ve çıplak bedenini rahat koltuğa attı. Tekrar Jongin'e sarıldı kokusunu içine çekti.
Kendi kendine inkar ediyordu hep belki ama, bu genç adam onun için bir köleden fazlası gibiydi. Kokusu onu rahatlatıyordu ve en önemlisi, Jongin ona alışıyordu.
Kafasını düşünceler sararken gelen mesajlar aklına geldi.
Eun Kyung bu sefer çok ileri gitmişti.
Evin etrafındaki kameraların kendini göremeyeceğini falan mı sanmıştı?
Ya da sadece aptaldı.Kyungsoo onu bırakıp gittiği günden beri Eun değişmişti.
Bir insana köle olmak, bağımlı olunması gereken birşey değildi fakat Eun bunu takıntı haline getirmiş, o günden beri gizlendiğini sanarak. Kyungsoo'yu takip etmişti.
Her şeyin farkında olan Kyungsoo onu başlarda görmezden gelmişti ama bu sefer cidden ileri gitmişti.Kyungsoo sesli bir nefes verdi, sanırım güzel saçlı kadının çaresine bakması gerekecekti.
Gözlerini tekrar kapatıp Jongin'in kokusunu içine çekerken, düşünmeden edemedi. Bu genç adamı asla yanından ayırmayacaktı ve aptal bir köle onlara asla zarar veremeyecekti.
.......................
Gün ağırmış, evin içindeki huzur sanki etrafa daha bir sinmişti.
Jongin ve Kyungsoo herhalde ilk defa asık suratlar olmadan, emirler ve cezalar olmadan sakince kahvaltılarını yapıyordu.Kyungsoo hafif bir tebessümle üstündeki takım elbiseyi nazikçe düzeltti ve ellerini masanın üstüne koydu.
"Jongin"
Jongin kafasını kaldırdı ve dikkatini Kyungsoo'ya verdi.
"müsait olduğum ilk zamanda seninle haftada bir gün için karar verip o bir günde seninle dışarı çıkmak istiyorum senin için de uygunsa"
Kyungsoo'nun bu düşünceli teklifi Jongin'i afallatmış, elindeki çatal şiddetle tabağa düşmüştü.
Ağzı açık bir şekilde Kyungsoo'ya bakarken hevesle gülümsedi."bu ne için?"
Kyungsoo ciddiyetini bozman ayağa kalktı ve Jongin'in yanına yürüdü.
"sana beni mutlu ettiğin sürece ödüllendirileceğini söylemiştim."
Kyungsoo iyi gününde falan olmalıydı, ya da uyurken kafasına beşyüz kiloluk birşey falan düşmüş de olabilirdi belki.
Jongin bir çocuk gibi mutluydu. Hızla kafasını aşağı yukarı salladı ve efendisini onayladı.
" tabi efendim ben, çok memnun olurum"
Kyungsoo ona yaklaştı ve ellerini Jongin'in yüzüne atarak yavaşça okşadı.
Jongin gözlerini kapadı yavaşça. Bu adamda garip birşeyler vardı. Aralarında efendi- köle iletişimi olmadığı anlarda bile bu adamın her söylediği şeye itaat etmek geliyordu içinden. Ya buna alışmıştı ya da aklının bir yerinde ne olursa olsun onun bir köle olarak burda olduğunu kendisine hatırlatan birsey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caliente (Dokai) ✔️
Fanfiction"Ben yokken sen uslu muydun?" Kyungsoo bileğinden Rolex'i yavaşça çıkarırken kapıya yaslandı. Gözleri itaatkar bir şekilde önünde oturan genç erkeğe yapıştı. "evet" "bana düzgün hitap et" "e-evet baba" Jongin usulca sızlandı. {Yetişkin içerik} (Yan...