₰ XIV

434 35 13
                                    

Boş sallanan bir salıncak vardı çocukluğumun hatıralarında. Evimizin arka bahçesinde göğe olabildiğince uzanan bir ağaç, güçlü dalları bir yuva gibi sarıp sarmalıyordu. Rüzgar her vurduğunda uçuşan saçlarıma eşlik ediyordu göğe yükselen kanat sesleri.

Evin arka bahçesi direkt mutfağa açılıyordu. Öğle yemeğinin kokusu buraya kadar geliyordu. İçerisi sıcak olmalıydı ama o sıcaklık, kollarımı sarmak istediğim sıcaklıkla aynı değildi. Annem neredeydi? Ödevlerimi yapmam gerekiyordu. Bir kez de olsun o benimle ilgilenemez miydi? Ya da banyodan yeni çıktığım için nemli saçlarımı o tarayamaz mıydı? Sahi benim annem neredeydi?

Gözlerimi açtığımda aydınlık bir oda bana kollarını açmıştı. Bir çarşamba günüydü. Kamp etkinliğinden döneli üç gün olmuştu ve takvimdeki tarih bugünün Cadılar Bayramı olduğunu gösteriyordu. Bu seneki partiyi ben düzenleyecektim. Hemen hemen herkes davetli olacaktı ve uzun bu süre tek konuşulan konu partinin mükemmelliği olacaktı. 

Derin bir soluk alarak doğruldum. Banyoya girerek kısa süre içinde hazırlandım ve aşağıya kahvaltıya indim.

Annem ve babamın partiden haberleri vardı. Doğu tarafında bir çiftlik evinde partiyi organize etmiştim. Kahvaltımı yaptıktan sonra oraya giderek son durumu kontrol etmeyi planlıyordum.

Babamın yarın uzun süredir üstünde çalıştığı ihaleler olacaktı. Gergindi ve bunu dışarıya yansıtıyordu. Onunla bu konu hakkında kısa bir konuşma gerçekleştirdikten sonra çantamı ve ceketimi alarak evden ayrıldım.

Kamp etkinliği benim için beklediğimden daha hızlı geçmişti. Diğer günde de doğada keşif yapmaya çıkmış ve bol bol sohbet edilmişti. MiCha'nın son gün migreni tutmuştu ve ağrı kesiciler etki etmediği için tüm gününü çadırda uyuyarak geçirmişti.

Bana söylediği buydu ama bir ara çadırına onu kontrol etmek için gittiğimde yerinde yeller esiyordu. 

Jaehyun ise pazar gününden önceki gece geçirdiğimiz konuşmadan sonra iki katı bir soğukluk kazanmıştı. Belki bana öyle gelmişti bilmiyorum am HaEun'a karşı pek bir ilgiliydi son gün.

Partiyi düzenlediğim çiftlik evi şehir merkezine çok uzak olmadığı için ulaşımı kolaydı. Oraya vardığımda tüm hazırlıkların neredeyse bittiğini gördüm. Memnun bir şekilde üst kattaki kendim için ayırdığım odaya çıktım. Yumeko Jabami olmaya karar vermiştim. Giyeceğim kıyafetler buraya getirilmişti ve burada hazırlanacaktım.

Saatler sonra tüm hazırlıklar tamam olduğunda, beklediğim herkes gelmişti. Birbirinden ilginç kostümler giyilmişti ve istediğim gibi bu yılın en iyi partisini düzenlemiş gibi görünüyordum.

Bizim grup bir köşeyi kapmıştı. Masa üstünde birbirinden farklı çeşitli alkol servisi vardı. Bir şampanya kaparak aralarına katıldım. MiCha, BlackWidow kostümü giyinmişti. İçkisini yudumlarken etrafa göz gezdiriyordu. Dikkati dağınık gibi duruyordu.

ChungHee, yanıma geldi ve belimden kavrayarak yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. "Çok güzel olmuşsun."

Gülümsedim. "Teşekkür ederim." Yavaşça kendimi geriye çektim ve bitmiş şarap şişesini gösterdim. "Ben gidip garsonları kontrol edeyim. İşlerini düzgün yapmıyorlar." Omzuna dokundum. "Sen keyfine bak." diye mırıldandım. Yüzü düşse de bana olabildiğince az yansıtarak gülümsemeye çalıştı ve JoonJeo'nun yanına gitti.

Yanımdan geçen bir garsona şarap şişesini işaret ettim. "İşinin hakkını ver." diye mırıldandım ve arka tarafa doğru yürümeye başladım. Garson çocuk, "Hemen yeniliyorum efendim." diye mırıldanmıştı.

Heaven in the DarknessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin