Aşkın Adı Nehir

56 4 0
                                    

Multimedia genel hikaye tanıtım.

En olmayacak günde geldin, tazeledin ortalığı alıp kaldırdın bu kutsal ekmeği düştüğü yerden... CEMAL SÜREYA

Benim için o kutsal ekmek, aşktı şüphesiz. İliklerime kadar hissetmiştim o gün...

Aşkın üç harfli olduğuna bakmayın, yüreğinize düşmesi saliseleri bile koca bir ömür sayabilirdi. O denli anlık, o denli buğuluydu, soğuktan tir tir titreyen camlarda...

Bir-kaç saat sürmüştü olayların yatışması. Revirde benim kaşım dikilirken, Ali'ye de pansuman yapılıyordu. Canı yandığı her halinden belli olsa da gıkı çıkmıyordu Ali'nin. Her ne kadar kaçırıyor olsam da değiyordu gözleri gözlerime. Koyu kahve gözlerinin bambaşka bir tınısı vardı sanki, keder yüklü bulutlara bakıyor gibi oluyordum bana her değdiğinde. Ya içim ? İçimde yanan bu ateş. Ben aklımdakilere cevap ararken Ali yerinden kalkarak kendime gelmemi sağladı.

Gülümseyerek uzattı elini "Beklediğimden metanetli çıktınız doktor hanım" .

Bende tebessüm ederek uzattım elimi eline " Sizde hiç fena sayılmazdınız, sayın hakim"

Kalkmama yardımcı olduktan sonra devam etti "O zaman yola koyulma vakti geldi, baksana hava kararıyor evdekiler merak ederler. Telefon edelim istersen"

Gözlerimi kırparak onayladım sorusunu "haklısın. e hadi o zaman"

İlkkez sonuca varmıştık Aliyle. Yan yana yürürken bir yandan da onu süzüyordum. Yeni farkına varmıştım çenesinde ve kaşında muhtemelen çocukluğundan kalma küçük birer yara izi vardı. Boyu ciddi ciddi uzundu gerçi bende kısa sayılmazdım da tahminen 1.90 vardı. Burnu düz, keman kaşlı ve ince dudaklıydı. Kolları güçlü bakışları manidardı. Sağcı olmasaydı fena çocuk sayılmazdı aslında. Aman bananeyse ! Hem bizim aramızda birşey olsa bile,en başta ailelerimiz dururdu karşımızda. Ahhh yeter düşünme şöyle şeyler. Kaşlarımı çatarak döndüm yüzümü sağ tarafa.

Farkında olacak ki parmaklarını parmaklarıma değdirerek "şişşt. Aaa yine mi yanlış birşey yaptım?" kaşlarını havaya kaldırarak "ama konuşmadım bile. ne oldu ki şimdi?"

Yüzüme gayet masum bir ifade takınarak yanıtladım sorusunu "hayır . Birşey olmadı sadece evdekilere gitti aklım. Merak etmişlerdir."

Eline oyuncak verilmiş çocuk gibi gülümsedi bu kez "ohh be sevindim. Hala iyiyiz o vakit"

İşaret parmağımı sallayarak " Bence ağzını açma. Çünkü sen konuşmadığın sürece gayet iyiyiz."

Muzipçe kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı, eliyle ağzını fermuarlarmış gibi yaparak " Tamaaam sustum. Yeterki siz kızmayın doktor hanım, sorun yok"

Müdüre odasından ailelerimize telefon ettikten sonra taksi durağına gelmiştik.

"Sen ne tarafa gidiyorsun"diye sordu. "Tarabya, ya sen?"diye yanıtladım.

"Tamam o zaman yakın sayılırız. Hadi bin"

Yol boyunca ağzını bıçak açmadı. Dediklerimi önemsiyordu doğrusu. Sıkılmış olacağım ki söze atıldım. " Aaa bu kadarda demedim ama cancağızım. Konuşabilirsin tabiki"

Gülümseyerek yanıtladı "Öyle bir susarım ki, böylece kalakalırsın işte"

Hınzırca sırıttım "Tamam cicim anladık, e hadi kelam edelim biraz baksana yol bitmeyecek yoksa."

"Tamam tamam kendinden bahsetmedin hiç? Sen anlat bence"dedi

"Aa? Sen sanki kitap yazdın. Asıl sen anlat bakalım." dedim yapmacık bir edayla.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mayıs SancısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin