Bu bölümü kanekishiptsukiyama'ya ithaf ediyorum.
----------------
Kradius Şehri her zaman olduğu gibi insan kaynıyordu. Pazardaki tüccarların sesi sarayın girişine kadar duyuluyor, demircilerin közde ısıttıkları demirlere sertçe vurma sesleri kulaklarda çınlıyordu. Bazıları insanların çok geçtiği yerlerde enstrüman çalarak, birkaç kişide dilenerek geçimini sağlamaya çalışıyordu. İnsanlar sürekli koşuşturma içerisindeydi.
Genç adam şehir girişine geçit büyüsüyle gelmişti. Bir süre etrafını inceledi ve şehir girişine doğru sakin adımlarla ilerlemeye başladı. Şehir girişinde pek uzun olmayan bir sıra vardı. Sıranın geneli kervanlardan oluşuyordu. Lucas en arkaya geçmiş ve sıranın ona gelmesini beklemeye başlamıştı. Kılıcını dikkat çekmemesi adına boyut yüzüğünün içine koymuştu.
Boyut yüzükleri çanta görevi gören şeylerdi. Takan kişi üst kısmında bulunan parlak kristali çevirdiğinde bir geçit açılır ve açılan geçit koymak istediğiniz eşyanın boyutuna göre şekillenirdi. sıra genç adama geldiğinde gardiyan Lucas'ı süzmeye başladı. "Adın ne?" gardiyanın sesi gür ve oldukça kalın çıkmıştı. "Lucas."
"Nerden geliyorsun?"
"Skolder'dan."
"Ne için geldin?" genç adam elini yüzüğüne attı ve bir kağıt çıkarıp karşısında duran gür bıyıklı ve oldukça kalıplı olan adama uzattı. Adam verilen kağıdı aldı ve incelemeye başladı. "Fiyatları incelemek için geldim. Tüccarım. Gördüğün gibi şehir lordunun da haberi var." Gardiyan kağıdı Lucas'a geri uzattı ve eliyle biraz ileride duran kristali işaret etti. "Şuradaki kristale dokunur musunuz?" Genç adam hiç bozuntuya vermeden kristalin yanına kadar yürüdü ve kristale dokundu. Bu kristal insanların büyü seviyelerini ölçmeye yarayan bir aletti. Kristal seviyeyi ölçüp kristalin karşı tarafına dokunan kişiye bilgiyi aktaracak şekilde tasarlanmıştı.
Kısa bir bekleyişin gardiyan gözlerini kristalden ayırıp Lucas'a çevirdi. "Kradius'a hoşgeldiniz! Girebilirsiniz." Adam başıyla selam verip hiç karşılık beklemeden hızlıca sonraki kişilerle ilgilenmeye gitti. Siyah saçlı genç hızlı adımlarla pazarı aramaya başladı. Amacı herhangi bir takip edilme ihtimaline karşı bir tüccarmış gibi davranmaktı. Bu sırada elinde yüzünün bir çizimi olan adamı bulup kaldığı yeri öğrenmeye çalışacaktı. Şehir beklediğinden çok daha büyüktü ve bu işini oldukça zorlaştırıyordu.
Genç adam planını çoktan hazırlamıştı. Önce pazara gidecek ve orada hem adamı arayıp hemde tüccar rolü yapmayı sürdürecekti. Eğer bulursa kaldığı yeri öğrenmek için takip etmeye başlayacaktı. Şu anda başka bir krallıkta olduğundan onu açıktan öldürmesi mümkün değildi. O yüzden gece vakti uyurken onu öldürecekti. Eğer pazarda bulamazsa bu kez hanlarda aramaya başlayacaktı. Birkaç gün içerisinde bu adamı öldürüp hiçbir şey olmamış gibi şehri terk edecekti. En azından planı böyleydi.
Bir süre yürüdükten sonra bağıran tüccarların sesleri uzaktan duyulmaya başladı. Genç adam hızını kesmeden o yöne doğru yürümeye başladı. Sonunda pazarı bulmuştu. İlk tezgahın yanına gitmiş ve planına başlamıştı.
--------------
Akşamüstü olmuştu fakat genç adam hala aradığı adama benzeyen birini bulamamıştı. En sonunda hanlarda aramaya karar verdi ve yakınlarda han aramak için pazardan çıktı. Yolda gördüğü herkesin yüzünü inceliyordu. Sakin adımlarla hem insanları, hem de binaları süzüyordu. Bir süre daha sokaklarda dolaştıktan sonra bir han bulup içeri girdi. Karnı da aç olan siyah saçlı genç, bir tabureye oturup hancıdan biraz su ve balık istedi. Sakince yemeğini yedi, masadan kalktı ve hancının yanına gitti.