🔱
Bazı hisler vardır istesen de önünde duramayacağın, her gün seni yese bitirse de hissetmekten kendini alıkoyamayacağın.
Hades kollarını bana sarmışken kendimi ne kadar geri çekmek istesem de çekemiyordum. Çünkü buna ihtiyacım vardı.
İhtiyacım olduğu için kendimi aciz görüyordum. Gözyaşlarımın sebebi buydu. Bu yüzden onu yanımda istemiyordum. Bana güçsüz hissettiriyordu.
Ama o yokken de bir yanım eksikti.
Yanımızdan geçen her bir kişinin bize doğrulttukları şaşkın bakışları hissediyordum. Fısıltılar geri dönmüştü. Hades pek umursuyor gibi değildi. Her ne kadar sarılışı mesafeli olsa da huzurlu gibiydi
"Neden ondan nefret ediyorsun?" dedim uzun süre sonra ağzımı açarak. Dediği son sözlerden sonra konuşamamıştım. Dediğim gibi, beni güçsüz hissetiriyordu.
"Bana ihanet etti." dedi. Tekrar sustum. Kafam göğsüne yaslıyken hemen birkaç metre ötemizde yürüyen Adras'ı gördüm. Bizi görünce durdu. Kaşlarını çattı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Neydi gözlerinde gördüğüm o duygu? Hayal kırıklığı mı? Neden öyle bakıyordu?
"Gitmem gerekiyor." dedi. Bir şey demedim. Sonra kollarını yavaşça benden çekti. Gözlerine baktım. Onun baktığı şekilde daha önce kimse bana bakmamıştı.
Bir şey demek ister gibi ağzını açtı. Sonra ise elini yüzüme götürdü. Yanağımı avuçlarken "Özür dilerim," dedi tekrardan. "Burada seni isteyerek incitmeyecek tek kişi benim."
Elini çekip tekrardan kurul binasına gitti. Arkasından bakarken kollarımı bedenime sardım. Onun bıraktığı boşluğu tamamlamak ister gibi.
Binaya girip gözden kaybolduğunda hâlâ kapanan kapıya bakıyordum. Bundan sonra ne olacağını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Her gün biraz daha hayatımın bir parçası oluyordu.
Ve daha önce hiç korkmadığım bir şekilde korkutuyordu bu beni.
Biri omzuma elini koyunca irkildim. Ama dokunan kişinin Adras olduğunu görünce rahatlayıp ben de elimi onun elinin üzerine koydum. "Neden böyle hissediyorum?"
Nasıl hissettiğimi sormadı. Veya ne demek istediğimi de. Çünkü ne demek istediğimi anlamıştı. Omzumu sıktı ve "Çünkü herkes gibi senin de duyguların var." dedi. Kollarımı beline sardım. Saçımı bir öpücük kondurup o da kollarını bana sardı. "Hissedeceğin şeylere sen karar veremezsin, Lissa."
"Korkuyorum." dedim sessizce. "Neden?" diye sordu bu sefer. Daha demin girdiği kapıya baktım. Kapının üzerinde onun gülümseyen yüzü belirdi.
"Bir gün onu affetmekten."
Adras bana daha sıkı sarıldı. Yanağını saçlarımı yasladı ve bir süre sadece sustuk. Adras'ın ne olursa olsun her daim yanımda olması beni mutlu ediyordu. Her durumda bana yardım edeceğini bilmek, onun gibi bir dosta sahip olmak hayatın bana gülümsediği anlardı.
"Sen onu zaten affettin, Lissa."
Dediği şeyle duraksadım. Ama o konuşmaya devam etti.
"Sen onun kim olduğunu öğrendiğin ilk gün onu affettin."
Adras'tan kollarımı çektim. Şaşkınlıkla ona baktım. "Hayır." dedim. Diyecek başka bir şey yoktu çünkü.
"Onu affetmedim, asla da affetmeyeceğim."
Adras bana gülümsedi. Gülümsemesinden ne anlam çıkaracağımı bilemedim. Anlıma bir öpücük kondurdu. Dudakları hâlâ oradayken fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN TANRIÇASI
FantasyÖlümün Tanrısı Hades, Zeus ve Demeter'in kızı Persephone'a aşık oldu. Onu yeraltına mahkûm etti. Ve ona zorla sahip oldu. Zeus, Persephone'u yeraltından birşeyi bilmeden kurtardı. Zeus, kızının Hades'in çocuğuna hamile olduğunu bilmiyordu. Ne zama...