Bölüm 1|İllegal

1.7K 63 42
                                    

''Ayağa kalk'' ses tonu gittikçe yükseliyordu.

''Ayağa kalk dedim'' İçindeki sonu gelmeyen öfke daha daha da büyüyordu.

''Sen bu zayıflıkla dövüşebileceğini mi zannediyorsun?''

''Zayıfsın Xiao Zhan zayıfsın. Şimdi siktir olup git buradan. Burası zayıflara göre değil.''

Yerde kanlar içinde yatan çocuğa hiç acımadan bir de sözleriyle darbe vuruyordu Wang Yibo. Burası zayıflara göre bir yer değildi. Karşındaki rakibin senin zayıf anını yakaladığı an bitersin. Burası savaş meydanı kazanmakta var kaybetmekte ama Wang Yibo için kaybetmek düşünülemezdi. Dövüştüğü zaman boyunca bir kere bile maç kaybetmemişti. Defalarca o ringe çıkmış, rakibiyle kaburgaları kırılıp ciğerlerine saplanana kadar dövüşmüştü. Nefesinin kesilmesine rağmen pes etmemiş rakibini hep nakavt etmişti. Böylesine yenilmez olan birine kim karşı koyabilirdi ki?

Wang Yibo yaptığı kol kasları, karın kasları ve adonisleriyle adeta yunan tanrıçaları gibiydi. Ringe çıktığı an kızların hayran kaldığı, eşsiz güzellikte  biriydi. Uzun saçlarının yarısını tepeden at kuyruğu yapardı. Bildiği bir çok dövüş sporu sayesinde genç yaşında kafes dövüşünde ünlenmiş, bir numaralı dövüşçü bile olmuştu. Senelerce dört tarafı çevrili, iki metre boyundaki demirden kafesin içinde sayısız kez ölümle burun buruna gelmişti. Bildiği tek şey dövüşmekti. Karşısındaki adamı pes edene kadar dövmek. Hayatı buydu sonuçta.

***

Çocukluk hayali milli kick-boks sporcusu olmaktı ama hayat ona istediği şeyleri farklı bir şekilde sunuyordu. Tam milli sporcu olacakken büyük bir sakatlanmadan dolayı ameliyat olmuş, hayallerine sonsuza kadar veda etmişti. Milli bir sporcu olamamıştı ama dövüşmek hala onun hayatının bir parçasıydı. Asla kopamamıştı ondan. 

Hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldığı zamanlar kendini toparlamak onun için oldukça zor olmuştu. Durdurulamayan benliği daha da hırçınlaşmıştı.Umutsuzluğa kapıldığı zamanlarda kenar mahallelerin bodrum katlarında, şehirden uzak izbe yerlerde dövüşürken bulmuştu kendini. Daha on sekiz yaşındaydı. Korkusuzdu. Girdiği bu bataklığa alıştıktan sonra bırakmak istememişti.Sayısız kez ring görmüş, sayısız kez kendinden daha da iri adamlarla dövüşmüştü. Sayısız kez de sakatlamıştı kendini. Ama pes etmeyen, kaybetmeyi sevmeyen kişiliği umursamıyordu aldığı yaraları.

Lise yılları boyunca korkusuz olan çocuk daha da korkusuz hale gelmişti. Şimdi hareketleri daha sert, daha cürretkardı. Karşısındaki her kimse ondan korkmadan üstüne doğru ilerliyor, adamı son anına kadar yorup daha sonra kendi ölümcül darbesini yapıyordu. Resmen adamla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu. Maç sonucu ise her zaman ki gibi nakavt ile sonuçlanıyordu. 

Dövüş konusunda da yıllar ilerledikçe kendisini geliştirmişti. Şimdi onun üstüne oynanan bahisler fiyat olarak daha da yüksekti. Hafta sonu yapılan dövüşler ise tamamen farklıydı. Diğer günler normal ringde dövüşürken hafta sonları ortamı coşturmak,daha fazla izleyici çekmek ve bahis fiyatlarını üç-dört katına çıkarmak için kafes dövüşü yapılıyordu. Zenginlerin bile katıldığı bu dövüş son zamanlarda daha da popüler olmuştu. Kural yoktu. Kafes dövüşünü çekici yapanda zaten kuralsız olmasıydı.

Yıllar geçtikçe yeni dövüş teknikleri öğrenmişti. Güreş, Taekwondo, Karate, Brazilian Jiu Jitsu, Aykido ve daha nice spor dalları. Her birinde teker teker uzmanlaşmıştı. Sonuçta bunlar kafes dövüşünün olmazsa olmaz dövüş teknikleriydi. Bütün bunları hiç bir kural olmadan rakibinde uyguluyordu. Sınır tanımıyor,karşısındaki adamı sakatlamaktan asla korkmuyordu.

KAFES《YİZHAN》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin