Saçlarımın arasında sıcak bir el hissediyordum fakat uykum çok ağır bastığı için ne gözlerimi açıp kim olduğuna bakabiliyor nede bir tepki veriyordum. Ayrıca saçlarımın okşanması rahatsız etmek yerine beni daha da rahatlatıyordu. Ne kadar süre saçımda kaldı o el bilmiyorum, arada uykum beni iyice kör kuyusuna çekiyor bazense gerçek dünyaya yaklaştırıyordu. Yine kör kuyuya dalmak üzere olduğum bir vakit birinin konuştuğunu anımsadım.
‘Seni özledim, gerçekten özledim. Bir daha gitme Medusa’
Sözlerin devamı var mıydı bilemeden uykunun rahat kollarına kendimi teslim ettim.
‘Uykucu’
İnce bir kız sesi bana doğru fısıldıyordu. Ses tanıdık gelmişti fakat gözlerimi açmak yerine başımın altında ve kollarımın hemen üzerinde duran yastığı daha sıkı kavrayarak memnun olmadığımı dile getirecek şekilde burnumu kırıştırdım.
‘Hadi ama Elis, bugün senin günün!’
Neşeyle söylenilen şu cümlede tek dikkatimi çeken şey ismim ile seslenilmiş olmasıydı. Birden gözlerimi açtım. Tam karşımda Öykü duruyordu, yatağa oturmuş ve kucağına bir yastık almıştı.
‘Neden öyle hortlak görmüş gibi bakıyorsun bana?’
Gözlerimi kırpıştırdım ve yastıktan kafamı kaldırdım.
‘Bana Elis dedin’
Kafasını yana eğdi ve hafif şaşırmış bir şekilde bana bakmaya başladı. Fakat verdiği cevapla tüm mutluluğum kaçmıştı.
‘Öyle hitap etmemi istememiş miydin? Oyun bitti mi?’
Şu beş saniye içinde neler geçmişti kafamdan. Hemen bir senaryo kurmuştum. Annemler beni buluyordu ve polisler aşağıdaydı, Öykü’de beni uyandırıp yanlarına götürecek ve bana inanmadığı için özür dileyecekti. Çok saçma, annemler beni evimden kilometrelerce uzakta olan bu yerde nasıl bulabilirdi ki?
Gözlerimi devirdim ve yataktan kalktım. Kalkar kalkmaz ise gözüme ilk takılan şey boy aynası olmuştu. Dün gece geldi aklıma. Kutan’ın zorla tişörtümü yırtması, ağlayarak durması için verdiğim çabalarım, aynada birbirimize bakmamız, o korkum…
Kafamı sağa sola salladım ve derin bir nefes aldım, Kutan odadan çıktıktan sonra yatağa uzanmış ve tekrar ağlamıştım. Daha sonra halsiz kalıp uyumuş olmalıyım. Öykü’nün konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.
‘Akşama az kaldı, Kutan duş alıp hazırlanmanı istiyor. İstersen hemen banyoya gir, bende bu sırada sana kahvaltı hazırlayıp getireyim.’
Öykü’nün duş almamı söylemesi bir lütuf gibi geldi bana, günlerdir duş almadığımın farkındaydım ve bu kendimi hiç iyi hissettirmiyordu. Ayrıca suyun verdiği o rahatlatıcı his biraz da olsa iyi gelecekti bana.
Tamam anlamında kafamı salladım ve banyoya yöneldim. İlk kapıdan geçtikten sonra banyoya girmiştim. O sırada Öykü içeriden seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansıma
Teen FictionAcı hissedilmeyi talep eder.. Bu cümle tam olarak onun için yazılmış gibiydi, iliklerine kadar canının yanması, nefes alırken zehirli bir havayı solumak ve hiç bir şeyden zevk almamak gibi şeyler gerçek olabiliyorsa o bunları yaşıyordu. Yanlış anlaş...