"Sen..." Lucas hızla pencereye koştu ve hızlıca aşağıya atladı. Adam da hemen ardından pencereden atladı. Kanlı gözün etkisi hala sürüyordu. Hızla duvarın karşısına tek sıçrayışta atladı. Adam da aynı şekilde duvardan sıçradı ve Kradius sokaklarında bir kovalamaca başlamış oldu.
Genç adam koşarken birkaç şehir devriyesinin yanından geçti ve arkasındaki adam askerlere seslendi; "O bir katil, yakalayın!" lafı duyar duymaz harekete geçen devriye askerlerinden biri şehir surlarına doğru koşmaya başladı. Diğerleri ise Lucas'ın peşine düştü. Kanlı göz'ün etkisi bitmek üzereydi ve genç adam nefes alacak fırsatı dahi bulamamıştı.
Bu sırada aklına bir şey geldi. Hızlıca bir evin çatısına sıçradı. Çatıya tam yetişemediğinden elleriyle tuttu ve kendini yukarı çekti. Sadece kaçağın abisi ve bir asker, gençle birlikte çatıya sıçrayabilmişti. Çatılarda uzun bir koşuşturma sürüyordu ve genç adam kanlı göz öğretisinin etkisininde geçmesiyle biraz yorulmuştu. Yapacağı şey onu çok zor duruma düşürecekti, ama kurtaracaktı.
Hızla bir çatıdan diğerine atladı ve en sonunda surların yakınında duran bir eve vardı. Tüm gücüyle surlara doğru sıçradı. Yerden oldukça yüksekti ve karşıya atlayamazsa aşağı düştüğünde en iyi ihtimalle kemikleri kırılırdı.
Onu kovalayanlar genç adamın bu hamlesine oldukça şaşırdılar. Fakat siyah saçlı genç karşıya yetişememişti. Aşağı doğru düştüğünü görenler atladığı yere doğru hızla gittiler. Aşağıya baktıklarında katil orada yoktu...
-------------
Genç adam topallayarak ilerliyordu. Acı içinde ara sokaklardan birine doğru ilerlemeye başladı. İyileşmenin bir yolunu bulup buradan çıkmalıydı fakat o şifahanelerden birini bulup iyileşene kadar muhafızlar tüm şifahanelerde onu aramaya başlamış bile olabilirdi. Bu yüzden sabah başka bir yolunu bulup halledecekti. Yaralı olması dışında şüpheli olmasını gerektirecek bir durum olmaması iyi bir durumdu.
Genç adam geceyi geçirecek bir han arayacaktı. Fakat muhafızların hanları arayabileceğini düşündü. En azından kanayan ve kirlenmiş yerlerini temizleyip yaralı değilmiş gibi davranmayı deneyebilirdi. Attığı her adım onun canını daha çok yaksa da bunu denemek en mantıklı yoldu. Yavaş adımlarla yürüyor ve duvardan destek alıyordu. Tek eliyle duvardan destek alırken tek eliyle de göğsüne bastırıyordu.
Hana kadar dayanamayacağını düşünen genç adam yüzüğünün içinden elbiselerini çıkardı. Acılar eşliğinde elbiselerini değiştirdi. Kaburgalarının kırılmış olduğunu açıkça hissediyordu. Bir süre daha ara sokaklarda ilerledikten sonra yere yığıldı. Tekrar ayağa kalkacak hali kalmamıştı. En sonunda göz kapaklarının baskısına daha fazla dayanamayarak kendini saf karanlığa bıraktı...
-----
"Bilmiyorum, göz rengini bile anlayamadım. Kıpkırmızı gözleri vardı. İçeri girdiğimde boyut yüzüğüne Rian'ın kafasını koyuyordu" adamın gözleri dolmuştu ve ellerini iyice sıkmıştı. Avuçlarının içinden damlayan bir damla kan zeminle buluştu. "Şüphelendiğiniz birileri var mı?" adam bir süre sessizce bekledi.
Kimsenin kardeşinin bir kaçak olduğunu bilmesini istemiyordu. Son zamanlarda kardeşi onunla konuşan, ona yolda kısa bir süreliğine bakan insanlardan dahil herkesten şüphe duyuyordu. Adam umutsuzca gözlerini yere çevirdi. "Hayır, kimse yok."
Asker başını hafifçe hareket ettirerek anladığını belirtti. "Dün gece yüksek bir binadan sura atlamayı denemiş fakat başaramayınca yere düşmüş dediniz. Şifahaneleri askerlerimiz araştırıyor. Sokaklarda gezen devriyeleri de arttırdık. Eminiz fazla uzun sürmeden yakalanır." adam hala yere bakmaya devam ediyordu. Asker herhangi bir cevap beklemeden arkasını dönüp odadan çıktı.