----
attığım her adımda onun hayaleti var gibiydi sanki. giderek silikleşen. bazen hala bunun bir şaka olduğunu düşünüyorum. sanki birden gelecek “ve şakaydı! eheh ben hiç bırakır mıyım burayı”diyeceğini düşünüyorum. "hiç bırakır mıyım seni."
keşke diyorum, lanet olsun, bazen öyle bir keşke diyorum ki. keşke seni biraz daha izleseymişim. seni izlemediğim her saniyeye lanet olsun.keşke, keşke senden nefret ediyormuşum gibi davranmak yerine,seninle birazcık daha ilgilenseymişim. herkesten fazla ilgilenseymişim. keşke beraber yaptığımız bütün o her şeyde biraz daha fazla çekseymişim içime kokunu. keşke, keşke bir lanet saniye daha baksaymışım gözlerinin içine.
biliyor musun bugün biri kırmızı ceket giymişti.
senin gibi.
uzaktan gördüm. heyecanlandım. sana benzettim biliyor musun. çok benzettim. sen geliyordun işte. “bak bak ben şaka yaptım olm eheheh hepiniz üzüldünüz değil mi” diyecektin. öyle gibi geliyordun.giderek yaklaştın.
ve ben gülümsedim biliyor musun. ama öyle bir gülümsedim ki, kalbimin gülümsediğini sandım. kalbim gülümsüyordu. geliyordun. sana kavuşuyordum. kalbim kaburgalarımdan atlayıp sana sarılacaktı adeta.keşke yaklaşmasaydın.
sen değilmişsin o. değilmişsin. başka biriymiş. kırmızı ceket giymiş senin gibi olmuş işte. hep beni üzmek için. herkes beni üzmeye çalışıyor. herkes beni üzüyor Ejlert. sen gidince herkes canımı yakıyor. olsaydın bir sen üzerdin beni. bir sen. inan bana Ejlert.ama iyi birşey de oldu. kendimi sevmeye başladım. neden biliyor musun? gözlerim seni gördüğü için çok şanslı. burnum bi zamanlar kokunla dolduğu için dünyanın en güzel burnu. dudaklarım seni öpebildiği için en güzel dudaklar.
aynada ne zaman kendime baksam seni görüyorum biliyor musun? çünkü gözlerimiz birbirine ne kadar çok benziyor. ne kadar çok benziyorum sana. kirpiklerim senin gibi uzun ve siyah. bakışlarım. kaşlarımın şekli. tıpkı senin bana baktığın gibi bakıyorum kendime. daha güzelim sanki.
sen de beni güzel görür müydün?
sen de beni böyle mi görürdün?seni tek bir dakika daha görmek için, ömrümden yirmi yılımı verirdim. verirdim çünkü o bir dakikada bugüne kadar yapamadığım, ama yapmayı çok istediğim o lanet şeyleri yapardım.
seni son kez öper, sarılır ve
"hoşçakal"
derdim.
"hoşçakal çingenem.
seni seviyorum."—-
"I’m gonna miss you forever
like the stars miss the sun in the morning sky.”
***
onda ilk farkettiğim şey, gözleriydi.
sıcacık bakan sıcak çikolata kupaları gibiydi.
sonra gülümsedi,
gülümsedi ve ben içimde bişeylerin yıkıldığını hissettim,
nasıl bi papatya tomurcuklanıyorsa, aynı ılık his
kaburgalarımdan kasıklarıma dökülen.yanıma geldiğinde kokusunu çektim içime
istemsiz gülümseyiverdim.
antik mısırdan çıkagelen uzun ince bi tanrıydı sanki
eşsiz ve ölümsüz, rüzgarın toprağın kokusu.sesi vardı bir de üstelik,
sesi ki melodik bi fon müziğiydi cennettekiler için
ölülere cenaze marşıydı
mezarlara ağıt.
sesiydi onda ikinci kere aşkı tattığım
üçüncüsü teni.
kahverengi.
toprak.
bütün sıcaklığıyla,
dudaklarımın ucunda yeşeriveren.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
ChickLitBir zamanlar göğsümün kafesinde büyüttüğüm sevgiye dair masum -ve parçalanmış- öyküler. Yitik anılarımın arasından çıkardığım küçük sahneler... Ona çingenem dedim, çünkü bir çikolata koyuluğunda teni, kahve kokusu ve taze, kıvrak vücuduyla en sevdiğ...