Doğayla İç içe

28.7K 2K 1.5K
                                    

18.10.2020

***

''Bir küçücük Dorukcuk var mış ablası onu- yok abisi onu çok çok severmiş...''

Delirmiş gibi aslancık- pardon Dorukcuk şarkısını söyleyip duruyordum. Bir ağacın dibine oturmuş elimde dal parçasıyla toprağı eşeliyordum. Hava iyiden iyiye soğumuştu. Ağaçlık alan olması nedeniyle serinleşen havaya istinaden, üzerimdeki ince tişört hiç yardımcı olmuyordu.

Tam sessizlik çöktü derken tekrar uluma sesleri duymaya başladım. Çığlık atarak yerimden kalkıp koşmaya başladım. Bugün burdan sağ çıkarsam bana bundan sonra hiçbir şey olmazdı.

Ormanın derinliklerine doğru koşarken bir takım sesler duymaya başladım. Bu... bu ses tanıdık gibiydi. Sanki...

''Doruuukkkk...''

''Abi!''

''Doruk!''

''Abi!'' bu saçma döngü daha fazla devam etmeden beni bulmalıydı. Derken uzaktan yansıyan ışığı takip ettim. Az ileride elinde fenerle gezen abimi gördüm.

''Abi!''

''Doruk abicim! İyi misin?''

''Abicim'' dedim ve boyuma-kiloma bakmadan abimin kucağına atladım. Ayaklarımı iki yandan beline doladım. Düşmemem için elleriyle destek oldu o da.

''Abi! çok korktum. Öleceğim sandım.''

''21 yaşındaki Doruk'a ne oldu?''

''Öldü öldü'' dedim ağlamaklı bir sesle. Aynı zamanda koala gibi sarılmaya devam ediyordum. Abim gülerek sırtımı sıvazladı ve ben kucağındayken yürümeye başladı. Yorgunluktan uykum geldiği için kucağında uyudum. Arabaya taşındığımı hissettim. He birde Cihangir'in sesini duyuyordum.

''İyi değil mi?'' diye sordu.

''İyi iyi bir şeyi yok.''

Daha fazla bilincimi açık tutamadım ve uykuya daldım. Sabah kendimi yatağımda bulmuştum. Üstümde pijamalarım vardı. İnşAllah üstümü Cihangir değiştirmiştir.

Salak salak sırıtıp yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp kahvaltıya indim.

''Günaydın'' dedim masadakilere. Hep bir ağızdan ''günaydın'' dediler. Masaya oturmam ile ablam ve arkadaşlarından, alay dolu cümleler sıralanmıştı.

''Hani bana bir şey olmaz diyordun Doruk. He... ne oldu?''

''Kendimi savunurum, arkamda kimseyi bırakmam diyordun. Cihangir'i bırakıp kaçmışsın.'' Bunu Cihangir mi söylemişti?

''Arabayla gideceğim yürüyerek gitmiyorum diyordun.''

Beraber kahkaha atarak söyledikleri şeyler ile daha da sinirlendim. Elimdeki çatalı sıkı sıkıya tutuyordum. Tam ağzımı açacağım esnada abim:

''Deniz, arkadaşlarına söyler misin, benim evimde benim kardeşime hangi cesaretle alay ediyorlarsa, o cesaretlerini kendilerine saklasınlar. Ben söylersem kötü olacak çünkü.''

Kızarıp bozaran kızlara bakarak zafer işareti yaptım. Hadi yine söyleyin... Hadi bekliyorum!

Deniz utançla kafasını eğdi. Sonuçta o da katılmıştı. Abimin telefonu çalması ile ayağa kalktı. Başıma her zaman ki gibi bir öpücük kondurup arabaya ilerledi. Ablam kafasını kaldırıp üzgün bir suratla baktı. Onu öpmemişti. Ohh iyi olsun sana...

Kahvaltıdan sonra bahçeyi gezmeye karar verdim. Hayır canım... tabİi ki de burada yapacak başka bir şey bulamadığım için değil.

Ahır gözüme çarpınca kısa bir ürperti geçti vücudumdan. Kafamı iki yana sallayıp köpek kulübelerine doğru gittim. Küçük köpekler çok tatlıydı. Onlarla oynamayı seviyordum. Ama büyük olanlarından feci korkuyordum. Neyse ki bağlı oluyorlardı.

Kulübeye ilerleyerek siyah küçük köpeğe doğru adımladım.

''Gel bakalım minik şey. Sen çok tatlısın ama...'' Gülümseyerek sevmeye başladım köpeği. Derken şom ağızlı kendime lanetler okudum. Çünkü bu minik şeyin anası sinirli sinirli bakıyordu bana. Yavaş yavaş ayağa kalkarak iki elim kaldırdım.

''Hey tatlı köpekçik. Sakin ol...'' dedim. Ama anası üzerime doğru yürümeye başladı. Korkudan yusuf yusuf olmaya başlamıştım. Birden havlayınca bağırarak koşmaya başladım. Allahım bu benim kaderim mi yarabbim... Neden köpek ve türevlerinden sürekli kaçmak zorunda kalıyordum ki...

''İmdaaatttt!!!''

''Doruk!'' Cihangir'in önce sesini, sonra kendisini gördüm ve ona doğru koşmaya başladım. Arkasına geçip beline sarıldım.

''Cihangir yardım et yiyecek bu beni.'' Önüne gelen köpek onu görünce durdu. Ama havlamaya devam etti.

''Sakin ol kızım. Bir şey yok.'' Kafasını okşayarak sakinleştirdiği köpeği, yardımcılardan birini çağırarak aldırdı.

''Kulübesine götürüp bağlayın.'' Adam köpeği aldığında arkasından çıktım. Bana dönüp korkmuş yüzüme baktı. Gülmemek için kendini zor tutuyordu.

''Gülme!'' Bunu demem üzerine daha fazla dayanamadı ve kahkaha attı.

''Ya gülme dedim!'' Sinirlenip ağaçlık alana girdim. Arkamdan gülerek koşuyordu.

''Bekle bir dakika. Yine kaybolma.''

''Alay malzemesi oldu sana da.''

''Saçmalama Doruk.''

Biraz ilerleyerek ağacının dibine oturdum. O da yanıma oturup sırtını ağaca verdi.

''Hey! Şaka yaptım alınma bana tamam mı?'' Kafamı diğer tarafa çevirip trip attım. İyice ergen oldum anasını satayım.

''Pişt küstün mü sen bana.'' E ama sende kaşınıyorsun Cihangir. Böyle sevgilimmiş gibi tatlı tatlı konuşursan trip te atarım, öperim de. Öpmek? Öpmek deyince yüzüne döndüm. Ne ara bu kadar yakınlaşmıştı bu adam?

Yüzümün her yerini inceleyerek yakınlaşmaya devam etti. Yutkunmam ile bakışlarını boynuma çevirdi. Elini yüzüme doğru uzattı. Tamam muhtemelen ensemden tutup dudaklarıma yapışacak. Evet hazırım... Gözlerimi kapatıp beklemeye başladım ancak beklediğim olmadı. Elini kulağımın biraz üstünde ki saç tutamlarına attı. Küçük bir yaprak parçası aldı. Gözlerimi açıp ona sinirli bir şekilde baktım. O ise piç bir şekilde sırıttı. Ben gösteririm sana o sırıtmayı.

Yakasından tuttuğum gibi dudaklarına yapıştım. Afallayarak bana baktı. Gözleri şok içinde açıldı. Herhangi bir hareket yoktu. İkimizde sadece dudaklarımızı değdiriyorduk. Dudaklarım üzerindeyken kokusunu içime çektim. Allahım... sanırım bu kokuyla sarhoş olabilirdim.

Kendisini geri çekmesiyle yüzüne baktım. Şok içinde bana bakıyordu. Hadi ama... Lütfen çekip gitme. Sen de istiyorsun kabul et Cihangir.

Sesimi duymuş gibi dudaklarıma bir bakış atıp beni kendine çekti. Ağzımı anında aralayıp dilini sokmasına izin verdim. Sırtı hala ağacın dibindeyken daha da yaslandı. Kucağına geçip oturduğumda bunu bekliyormuş gibi kollarını belime sarıp daha çok bastırdı kendine.

Zevkle harmanlanmış mırıltılar ile bir süre öpüştük. Nefes nefese ayrıldığımızda birbirimize baktık.

''Bu yaptığımız hiç doğru değil Doruk.''

''Biliyorum.''

''Ama çok güzeldi.'' dedi. Ne sandın oğlum. Benimle öpüşüyorsun. Boru mu bu?

''Evet bence de.''

''Ne olacak şimdi?''

''Akışına bırakacağız'' dedim ve tekrar dudaklarına yapıştım. İlk afallasa da anında karşılık verdi. Allahım sonunda hayallerim gerçek oluyor. Ormanda sevişeceğim! Doğayla iç içe oh mis...

KORUMA | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin