chapter 1

33 8 9
                                    

Dersten sonra kantine gidip oturduğumda çapraz masada oturduğunu gördüm. Nasıl da göz alıcıydı... Herkes hemfikirdi bence bunda. Oyuncuydu o. Amerikan futbolu oynardı. Ne havalı, değil mi? O formasını giyip oyuna başladığında dünyanın en korkutucu kişisi olurdu. Ama bir görmeniz lazımdı ki bu dış kabuğun altı pamukşeker gibiydi. Rahat takılması nedeniyle gördüğüm kim varsa onu tanıdığını sanırdı. Ama gözlerinden okunuyordu kapalı kutu olduğu, gizemliydi işte. Üst devremdi o.

Bir de toplumun doğrularına uymuyordum ben. Kalbim cinsiyeti değil kişiliği seçerdi hep. Olması gereken de zaten bu değil miydi? Ben severdim herkesi. Doğru, ben... Ben yargısız kalmaya çalışırdım hep, yeşil gibi taze kalmayı denerdim, sarı gibi ışık saçmayı... Bir adıma on adım atardım.
Huylu huyundan vazgeçmez ya benim kalbim bu zamana dek bu yüzden çok kırıldı. Yanardı canım ama pek de umursamazdım. Birikince belki bir iki çizik, belki buz gibi bir duş hatta 5 dakika ağlasam geçerdi bile.

O... Zamanında okuduğum 'insanların 4 bacak,  4 kol, 2 baş şeklinde yaratıldığını ama Tanrı'nın ceza olarak bakanların gözlerini kör edebilecek bir bıçakla insanları diğer parçasından ayırdığı rivayetini' kanıtlıyordu o... Bundan en başından beri emindim.

Yüksek ihtimalle saçmalık diyeceksiniz ama hislerimin güçlü olduğunda inanırım. Hatta maskeleri de göremesem de hissederim, en yakın arkadaş olmama rağmen çevremi tanıyamam bazen. İşte en yakınlarımı hep kaybetmemin nedeni bu maskeler oldu.

Tüm bu düşünceler aklımdan geçerken etrafta göz gezdiriyor ve kantinden yeni aldığımı sandığım sütümü içiyordum. Yeni sanıyordum çünkü çoktan 10 dakikayı doldurmuştuk. Zili duymama rağmen kalkmak istemedi canım. Zil çalınca kantinden birkaç atıştırmalık almak için damladı Hyunjin. Boş gözlerle baktım. Gelip elimdeki kutuyu sıktırdı ve üstüme sütü döktü. Benim için beklenmedik bu duruma kutuyu masaya fırlatıp ayağa kalarak tepki verdim. Üstümü temizlemeye çalışırken bir yandan onun masasını aradım gözlerimle. Öğrenciler kantini hızla boşaltırken görmek zordu ama aniden bana bakarken buldum onu. Gözümü hemen çekip Hyunjin'e kızmaya başladım. Annemin mutlaka "dursun dolabında ne olur ne olmaz" kıyafetleri ilk defa yanımda değildi, uzun tartışmalar sonucu eve götürmüştüm ve şimdi... Ne kadar büyürseniz büyüyün anne sözü dinlenmeliydi çünkü dedikleri olumsuz olabiliteli sözler çok geçmeden gerçek olurdu. Ne dua ne beddua.

Hyunjin'e kızıyordum. El şakalarını severdi ama onun önünde bunun olmasını çok dert ettiğim için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Beyaz tişörtünü üstündeki formayı bana vermeye çalıştı ama onsuz okul içinde dolaşmak yasaktı bu nedenle yardımını geri çevirdim. Ayrıca ilk defa bir derse zamanında girmiyordum.

Hâlâ sinirliyken Hyunjin'e neden bu kadar rahat olduğunu hala yüksek olan sesimle sordum.

Omuz silkti. "Dersi asacağım."

"Aptalsın." Aptal birisi.

Derin nefes aldım.
"Ben derse bu halde giremem."

Çözüm bulmak için uzun bir sessizlik yaşadık.
Bu aptaldan ne fikir çıkabilir dersiniz?
"Benimle birlikte dersi as." Çalan öğretmen ziliyle daha da panik olmaya başladım, hızlı bir karar vermem gerekiyordu. Panikle sesim tekrar yükseldi.

"DELİRDİN Mİ!? DERSİMİZİN NE OLDUĞUNUN FARKINDA MISIN?"

"O iki parmak ötesini göremeyen yaşlının."

"HYUNJIN!.."

"Kaçırdığın konuyu halledemeyeceğini mi söylemeye çalışıyorsun Jisung? Bir saat bilgisayar oyunu oynamayabilirsin."

Yabancı ama bir o kadar da tanıdık ses bu sefer benim için yükseldi: "Hey, Jisung!"
Sesin sahibine baktım. Bana doğru gelirken kalbim hiç olmadığı kadar çarpmaya başladı ki kalbimin vücudumla bir olarak sarsıldığını hissettim. Hyunjin gibi giydiği gömleğini çıkarmaya başladı. Orada öpmeyi dilemiştim onu, alakalı değildi ama bu andan daha yakın olmamıştım, bunu arzulattı. Ben yüzüne dalmışken, bunu arzularken gömleği bana uzattı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 27, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝙕𝙚𝙪𝙨' 𝘾𝙪𝙧𝙨𝙚 | 𝘮𝘪𝘯𝘴𝘶𝘯𝘨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin