Donghyuck doğruca gözlerimin içine bakıyor. Gözleri her şeyi anlatıyor sanki. Çığlık çığlığa bana sesleniyor benliği ve son kez olduğunu bilerek vücudumu ele geçiriyor güçsüz sıska kolları.
Ne demem lazım bilemiyorum. Zaman durmuş sanki, sadece ona bakıyorum. Hayatımın anlamına aynı zamanda her gün daha da acı çekmemi sağlayan kişiye bakıyorum.Kulaklarımı sağır eden polis sirenlerini boşveriyorum. Kimin umrunda, cidden kimin umrunda? Her şey bitiyor, herkes yok oluyor. Ancak yine ben varım, yine Donghyuck var. Yine biz varız. Ama siliniyoruz. Anlayamıyorum.
Dudaklarında yine heyecanlı bir gülüş var. Öyle güzel gülüyor ki... Öyle güzel bakıyor ki... Kafayı yiyorum. Eriyip gidiyorum orada. Donghyuck bana yaklaşıyor, her adımında kayboluyorum, biraz daha o oluyorum. Hiç şikayetçi değil bu durumdan. "Bırak kendini şu uçsuz bucaksız uçurumdan aşağı, sonra tekrar doğ, gel yine benim ol." dese bir saniye bile düşünmem. Tanrıdan izin istiyorum sanki, yalvarıyorum ona; ah yüce tanrım hikayemiz böyle bitiyor ancak yeniden yarat beni, yeniden yarat ki tekrar bu çocuğa aşık olayım, tekrar onun için yanıp tutuşayım.
Gözlerimi gözlerinden ayırıyorum bir saniyeliğine, nefes almadığımı yeni fark ediyorum bu saniyede. Derin derin nefes alırken yarı çıplak vücuduna bakıyorum. Ne kadar da güzel duruyor yanık teni karşımda. Titreyen ellerimi omuzlarına götürüyorum. Parmak uçlarımın değdiği her yeri usulca geziyorum. Uyuşuyor elim, uyuşuyor zihnim.
Üşüyorum, öyle bir üşüyorum ki cehennemi önüme serseler bir gram bile ısınmam. Donghyuck'un elleri yakıyor dokunduğu yerleri ancak bu bana yetmiyor. Dokunuşlarına muhtaçmışım gibi daha çok istiyorum sanki. Donghyuck bunu biliyor. Donghyuck bunu hissediyor. Nasıl bilemesin ki? Donghyuck şeytanın oğlu. Karşısına kim gelirse gelsin ondan kurtulamaz.
Donghyuck uzaklaşıyor benden, parmak uçlarım hava da kalıyor, gözlerim tekrar gözleriyle buluşuyor. Ne kadar güzel kahvelerin, gün kokuyor tenin. Çok güzelsin, görenler inanmaz. İnanamaz. Bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Öyle iyi biliyorsun ki...Yolun sonuna geldiğimizi ikimizde biliyoruz. İstediğimiz sona varmanın mutluluğu doğuyor içimde.
Aklıma beş dakika öncesi geliyor. Gülümsemeden edemiyorum. Soyduğumuz yere ait, siyah bavulların içindeki paralar yok artık. Umrumuzda da değil.
Donghyuck onları polislerin üzerine fırlatırken oldukça mutlu gözüküyordu, yine gülümsemeden edemiyorum.
Ne kadar yorgun olduğumu şimdi fark ediyorum. Kilometrelerce, neredeyse gülmekten ağlayacak şekilde koşarken fark etmemiştim ancak ölecek gibi hissediyorum. Çok da sıkıntı değil aslında, birazdan veda edeceğim her şeye, yanımdaki güzellikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"seninle ölmek benim için bir şereftir." | renhyuck
Fiksi Penggemar"Öyleyse dudaklarından öperim. Belki bir parça zehir kalmıştır dudaklarında. Bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma." -oneshot- 18.10.2020