27.01.71

232 40 28
                                    

*~*~*~*~*

27.01.1971

Sevgili İngiliz Beyefendisi,

Tüm gün içim içimi kemirdi durdu, doğru dürüst tek bir iş yapamama neden olmuştu bu durum. Hatta öyle ki Clémentine dahi yanıma gelip bugün kendisinin dükkanı kapatabileceğini söyledi. Elbette kabul etmedim, bu onun işi değildi. Kendi şahsi meselem yüzünden mesaiye kalması söz konusu dahi değildi. Üzüldüm, kendi hususi hayatımı işime bu kadar yansıttığım için.

Giderek köşeye sıkıştığımı duyumsuyordum. Haftalardır sizden uzak durmak için gösterdiğim bu uğraş boşa gidecek gibi hissediyordum. Zira azminiz, benim çabamı yenecek güçteydi.

Kafamı dağıtmak için uğraştım, gerçekten uğraştım ancak yapamadım. Yalnızca üzüldüm, her yerde bir şekilde size ait bir şeyler gördüğüm için.

Mesela şu tuttuğum dolma kalem, ya da perdemin ardında sallanan ağaç... bir şekilde her şey sizi bana hatırlatıyordu. Bazen oturup düşünüyordum, günümün ne kadarı sizinle geçiyordu?..

Rüyamda bile sizi gördüğüm için... tümü.


Siz Jack'i tanımıyorsunuz, en azından ben öyle sanıyordum, ancak ben size ondan bahsetmeyi çok isterim. Evvelki mektubumda onun kim olduğundan kısaca söz etmiştim... Ancak biraz meseleyi başından anlatmak isterim zira... Zira o benim için önemli. Onu tanımanız da... benim için önemli.

Babam bir Türk, bildiğiniz üzere... Kendisi bir denizcidir. Bir gün Felixstowe'a yolu düşmüş... Annemle orada tanışmışlar. Annem de tesadüf eseri oradaymış, bir gezi için... Buraya kadar olan kısmı biliyorsunuz...

Annemin yanında o sıra biri daha varmış. Çok sevdiği arkadaşı Nancy. Sanıyorum, Nancy'yi siz de tanıyorsunuz... Onların arkadaşlıkları Nancy'nin Londra'daki lise zamanlarına dayanıyor, annemle aynı liseyi okumuşlar.

Annem ve babam evlendiklerinde Londra'da kalıcı olmaya karar veriyorlar ve... işte! Bu sırada Jack'in ailesiyle tanışmışlar. Zaten birkaç sene sonra da ben doğmuşum. İstanbul'da bir bayram sabahı doğduğumu zaten siz de biliyorsunuz.

Jack benim çocukluğum. Koskoca altı yılım... Tamam, o altı yılı bütünüyle hatırladığım yoktu elbette, ancak ilk hatırladığım anılarımda hep o vardı, bir şekilde...

İlkokul yıllarım onsuz geçti, zira annemi kaybettikten sonra İstanbul'a kalıcı olarak dönmüştük. Ancak üniversiteyi bitirip yeniden yanıma geldiğinde, ki o sıralar İstanbul'daydık, liseye henüz başlamıştım. Ondan sonra da bir daha ayrılmadık. Bu kütüphane için İngiltere'ye geri döndüğümde dahi peşimden geldi, böylesi onun için de daha iyiydi. Ailesi Londra'da yaşıyordu.

Size bahsedeceğim şey ise... Jack ve Nancy. Onları hiçbir zaman iyi anlaşırken görmedim. Yanlış anlamayın, asla bir münakaşaya girişmezlerdi ancak gözleri her daim kötü bakardı birbirlerine. Zaten yıllardır görüşmezler. Çocukluğumdan beri...

Jack benim Nancy'yle görüşmeme de her daim itiraz etmiştir, nedenini bilmiyorum. Ona ne zaman sorsam beni bir şekilde geçiştiriyordu, bir müddet sonra da ben ona sormayı bıraktım. Nancy'yle de neredeyse hiç görüşmez olmuştuk.

Ancak Jack'i bugün kütüphanede Nancy ile konuşurken yakaladım. Konuşma güzel sözcükler pek yoktu daha çok Jack, Nancy'ye sürekli benden ve her nasılsa sizden uzak durması gerektiğini söyledi.

Sizi tanıyordu demek... Tanışmıştınız.

İşlerin kontrolümün altından çıktığını hissediyorum, bunun beni nasıl korkuttuğunu bilemezsiniz...


Bunları anlattım çünkü... Düşündüm ki... Mektupları size verecek kişi Jack olacak. Ben değil... Benim öyle bir cesaretim yok, elbette... Doğru zaman geldiğinde, bu mektupları size o verecek.


Bunun dışında her şey aynı efendim. Ben de aynıyım. Siz nasılsınız? Eşinizle mutlu musunuz?

Doğum gününüz de yaklaşıyor, sizin hediyenizi çoktan seçtim. Nancy'yi de bu yüzden aramıştım zaten. Onun eli her yere uzanırdı. Ne yazık ki onu tekrardan aramam gerekecekti, malum... Telefonu siz açmıştınız.

Hediyenizi umarım beğenirsiniz. Doğum gününüzü ayrı geçireceğiz, kalan doğum günlerinizi de öyle... Ancak ne yalan söyleyeyim, kendi ellerimle size bir pasta yapmak, sonra da ışıkları kapatıp mumlarla süslediğim o pastayı size getirmeyi çok isterdim. Çok...

Bunlar yalnızca hayaldi tabi...

Söylenecek sözüm de kalmıyordu bu noktadan sonra...


Kendinize dikkat edin efendim,

Sizi çok seviyorum


İstanbul Hanımefendisi


*~*~*~*~*

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin