ve bazen dinlediğiniz şarkılar size hayatınızı getirebilir.

357 31 324
                                    

Bir ağustos günüydü, sıradandı, hatta o kadar sıradandı ki bugünü yaşıyor olmamın nedenini belki de milyonuncu kez düşünmüş, saatlerimi buna harcamama rağmen yanıma kalan tek şey kaybettiğim zaman olmuştu. Aslında sabah güzeldi, öyle çok sıcak değildi, hafifçe serindi ve biraz olsun esiyordu. Şimdi ise başıma vuran sıcaktan ötürü terlemiştim, saçlarım alnıma yapışmıştı, nefes almakta güçlük çekmekle beraber, beynimin akıp gittiğini hissediyordum. Bir otobüs durağında bekliyordum ve saat dördü on iki geçiyordu, yanımda orta yaşlı bir kadın, onun yanında çocuğu olduğunu tahmin ettiğim minik bir erkek çocuğu vardı, birkaç adım önümde bir adam vardı, beli hafifçe bükülmüştü, elinde bir baston tutuyordu, saçları kırdı, elindeki eczane poşeti sebebiyle hastaneye gitmiş olduğunu düşündüm, öyle pek mutlu değildi, bunun üzerine oturup saatlerce düşünebilirdim fakat o an bunu yapamayacak kadar yorgundum.

Bu duruma düşeceğimi bilsem bir önceki otobüsü kaçırmamak için bu can alıcı sıcağa rağmen koşardım.

Durağa doğru birinin koşturduğunu gördüm, onunla eş zamanlı olarak otobüs de yolun bir ucundan görünmüştü. Şakağıma yapışıp beni sinir eden saçımı kulağımın arkasına doğru sıkıştırıp duruşumu dikleştirdim, otobüs durduğunda amcanın binmesini bekledikten sonra dayanamayarak hızla çıktım, arkamda birinin olduğunu hissediyordum fakat bunu düşünmeye ayıracak kadar enerjim yoktu, hem bu o kadar da üzerine kafa yorulacak bir şey değildi ve işte bu yüzden arkalara doğru ilerledim, ikili koltuklardan birinin boş olduğunu fark ettiğim vakit yorgunluğuma rağmen gülümsemiş, sonrasında cam kenarındaki koltuğa güzelce yayılmıştım. Sırt çantamdan çıkardığım su şişesinde kalan son yudumları içtim, yeterli gelmediği hissettiğim o rahatsızlıktan belliydi fakat yapacak bir şeyim olmadığından şişeyi aynı yerine tekrar sıkıştırdım, kulaklığımı çıkartıp arka cebimden zorlukla alabildiğim telefona takmış, son zamanlarda dinlediğim şarkıyı açıp gözlerimi kapatmıştım, biraz dinlenmezsem eğer eve varamadan düşüp bayılacağımdan emindim.

Yanımda bir ağırlık hissettim, koluma bir başkasınınki temas etmişti, hafifçe gözlerimi aralayıp olduğum yerde biraz toparlandım, kollarımız hâlâ temas ediyor olsa da o kadar da yakın değildik ve bu beni rahatlatmıştı. Elimdeki telefonun kapalı ekranından çaktırmayarak yabancının yüzüne baktım. O an onun dış görünüşü hakkında birçok şey söyleyebilirdim, gerçekten, sayfalarca yazıya dökebilirdim, elimden geldiğince iyi şekilde anlatırdım, sonuçta gördüğüm bu yüze çok da yabancı değildim. Evet, kişiye tamamiyle yabancı olsam da onu simâ olarak gayet iyi biliyordum çünkü benim yaşadığım sitede yaşıyordu, bazen benim bindiğim otobüse biniyordu, muhtemelen gitar çalıyordu çünkü birkaç kez onu sırtında bir gitarla gördüğümü anımsıyorum. Başımı ona doğru çok az çevirdim, elleri arasındaki telefonu çevirip duruyor, oldukça sinirli bir şekilde belirli aralıklarla ayağını yere vuruyordu. Bu bana onun birinden haber beklediğini düşündürttü ve bulunduğu bu ruh hali sebebiyle ya çok sinirli, ya da çok üzgün olmalıydı, bu da demek oluyordu ki öyle çok da iyi bir haber için beklemiyordu.

Beni ilgilendirmediğini düşünerek önüme döndüm ve kulaklarımı dolduran güzelim seste birazcık daha kayboldum, biraz gülümsedim. Aynı şarkıyı bugün kaçıncı kez dinlediğim hakkında bir fikrim olmamasına rağmen asla sıkılmıyordum, bu da bir alışkanlıktı.

Tuhaf alışkanlıklarım olduğunu söylemeliyim.

Şarkıları bıkana kadar dinlemeyi severdim ve insanların yaşamları hakkında kendi kendime çıkarım yapmak en büyük eğlence kaynağımdı. Benim için insanların ruh halleri, giyiniş tarzları, konuşma şekilleri ve yüz ifadeleri tamamiyle onların yaşantılarından bir şeyler taşıyordu. Bunları görebilmek ise kendimle gurur duymamı sağladığından bu konuda oldukça titiz davranırdım. Bazıları bunu bir tür sapıklık olarak nitelendirecek olsa bile kolay kolay vazgeçmeye niyetim yoktu doğrusu. Zaten hiçbir zaman birilerinin fikirlerine kulak vermemiştim, bu çoğunlukla mükemmel gibi görünse de aslında o kadar da değildi, aksine, fazlasıyla kusurluydu.

AugustHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin