okuyan kişi oluyor ama vote ve yorum çok az geliyor :(( bölümü okuduktan sonra oy vermeyi unutmayın :))
Uyandığında odada tek başınaydı. Bir kaç kez öksürdü. Bu bir hastane odasıydı. Sonra her şey bir anda oldu. Önce tüyler ürpertici bir çığlık yükseldi ve elektrikler aniden kesildi. Doktorlar beyaz önlükleriyle koşuşturmaya başladılar. Sonra Kayla'nın aklına evde gördüğü tuhaf gölge geldi ve ürperdi. Gölgenin esrarengiz bi şekilde kaybolması ürperticiydi. Sonra aniden gözleri faltaşı gibi açıldı. Yangın çıktığında annesi dışardaydı. O zaman o gölge... birden nefesinin kesildiğini hissetti. O gölge kimindi? Ve eve nasıl girmişti? Kafasını yorganin altına soktu ve titremesini durdurmaya çalıştı. Madem eve girmişti bir anda ortadan nasıl kaybolmuştu? Yangından nasıl kurtulmayı başarmıştı? Belki de kurtulamamıştı.(öyle olmasını diledi) fakat sonra evden ceset namına hiç bir şey çıkmadığını hatırladı. Etraf hala karanlıktı. Kalbinin kulağında attığını hissedebiliyordu.
Sonra bir şeyler duydu.. çok kısıktı anlayamadı. Ses telleri koparcasına yüksek sesle çığlık attı ve o anda elektrikler geldi. Kalbi göğüs kafesini kırıp dışarı çıkmak istiyormuş gibi yüksek sesle atmaya başladı ve doktorların odaya doluştuğunu görürken her yer karardı.
Duyduğu ses gerçekti. Gördüğü gölge gerçekti.
Uyandığında etraf sanki bir kaç saat önce evi alevler içinde yanarken esrarengiz bir gölge alevlerin içinde ortaya çıkıp aynı gizemlilikle birden kaybolmamış, hastanede odasında fısıltılar duymamış gibi sessiz ve sakindi. Husursuz edici bi hava vardı.
Kayla bi ses duyduğuna emindi ama kime ait olduğunu, ne söylediğini bilmiyordu. Ve o gölge...
Korkunç düşünceleri aklından çıkarmaya çalışarak doğruldu ve o anda odasına damla, gizem ve uzay girdi. Uzay ondan bir yaş büyüktü fakat sanki kendinden daha küçük gibi görünen bir tipi vardı. Sarışındı ve uzundu.
"Geçmiş olsun Kayla olanlara çok üzüldüm" dedi. Sesi yapısına göre kalındı. Fazla samimi değillerdi o yüzden boğazındaki düğümü yutarak başını sallamakla yetindi. Damla konusamayacak kadar üzgündü.
Sonra Kayla'nın aklına annesi geldi ve hemen ayağa kalktı. Daha doğrusu kalkmaya çalıştı fakat sanki üzerinde bir ton ağırlık varmış gibi anında tekrar yatağa çöktü. "Annem nasıl? Onu görmek istiyorum!" Dedi sesinin çatlamasina engel olamadı. "O çok iyi şuan yatıyor, sen dinlen" dedi damla. Kayla rahatladı sonra gölgeyi, duyduğu fısıltıları, çığlığı anlatmayı düşündü fakat hemen sonra vazgeçti. Çatlak olduğunu düşünürlerdi. Ama bu sırla daha fazla yaşayamazdı. Damlaya ve gizeme anlatması gerekiyordu. Ama önce uzayı şutlamalıydı. Damla ' ya kaş göz isaretleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı fakat damla hala ona bakıyordu. Uzay, kayla damla ya mal mal hareketler yapmaya başlayınca uzay durumu anladı ve tekrar geçmiş olsun dileyip odadan çıktı. Şimdi odada sadece gizem ve damla kalmıştı. Ve kayla bütün olanları ağlayarak anlatmaya başladı. Damla ve gizem şok olmuş bir şekilde kaylaya bakıyorlardı. Damla bir şeyler mırıldandı. Tüm tüylerimi ürpertecek iki sözcük;
Gölgelerin fısıltısı..
"Bak beni korkutmaya çalışıyorsan hiç komik değil damla" dedi kayla. Ama bunun şaka olmadığını yüz ifadesinden anlayabiliyordu. "Hem Gölgelerin fısıltısı da ne?" Dedi kayla korktuğunu belli etmemeye çalışarak. Damla ; "anlatılanlara göre..." diye başladı. Boğazını temizledi ve devam etti;
"bir zamanlar küçük bir kız yaşarmış ve bir gün garip fısıltılar duymaya ve gölgeler görmeye başlamış. Sonra bir gün ailesiyle birlikte pikniğe gitmişler ve kız çiçek toplamaya ormana girmiş. Aynı fısıltıları kulağında duymuş ve kafasının üstünde gölgeyi görmüş. O an kafasında bi sıcaklık hissetmiş. Bu sıcaklığın nedeni gölgenin kanıymış. O günden sonra kızı bir daha gören olmamış. Annesiyle babasının cesetleri de bulunamamış. Dedi damla.
Kayra bütün odayı dolduracak kadar yüksek sesle kahkaha atarak "çok saçma" dedi. Damlayla gizemin hiç gulmedigini görünce hemen sustu ve hemşire odaya girip ziyaretçi saatinin bittiğini söylerek damlayla gizemi dışarı çıkarttı. Ardından hemşirenin de çıkmasıyla beraber kayla tekrar yalnız kaldı .
Kaç saat uyuduğunu bilmiyordu ama kalktığında havanın karardığını gördü. Bunun çok kötü bir kabus olduğunu, Uyandığında annesiyle beraber oturup film izleyip mısır patlattıklarinı hayal etti. Ama kabus değildi. Hepsi gerçekti. Damla ' nin söylediklerini düşündü. Gerçek olamayacak kadar saçmaydı. Ama o gölgeyi görmüştü. Emindi. Tam o sırada pencereden bir şey geçti. Korkunç bir şey. Doktor, hemşire, uzay, damla, gizem... hiçbiri değildi. Bu o...
Kayra hayatında bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Napacağını bilemedi öyle korkutucuydu ki... gölge ya da her neyse koridorun başında onun odasına doğru yaklaşıyordu. Yaklaşırken tuhaf şeyler fısıldıyor, arada bir ürkütücü iniltiler çıkarıyordu. Kayra kafasını yorganin altına iyice gömüp gözlerini sımsıkı kapatırken belki de delirmiş olabileceğini düşündü. Ama gördüğü şey kesinlikle gerçekti. Belki de onu fark etmezdi. Ama sarsılırcasına titreyen vücudu ve gümbür gümbür atan kalbi bu durumu zorlaştırıyordu. Kapının kolu döndü ve kapı gıcırdayarak açıldı. Kayla nefesini tuttu. Nefessizlikten öleceğini sandı ama yavaş yavaş solumaya çalıştı. Yorganin altına iyice gömüldü çünkü eğer dışarı bakacak olursa oracıkta kalp krizi geçirip ölebilirdi. Fakat sonra gelen sesler birden kesildi. Kayla ilk başta karaltınin gittiğini düşündü fakat bu düşünce onu rahatlatmadı. Sonra kulağında bir sıcaklık hissetti. Nefes, kan, gölgenin fısıltısı...
Kayla kulağında sıcak kanın yanaklarına doğru aktığını, iğrenç kokusunu hissedebiliyordu. Kalbi artık vücudunda atmıyordu. Gölgemsi şeyin artık kulağının dibinde olduğunu biliyordu çünkü nefesini hissedebiliyordu.
Yine aynı fısıltıyı duydu. Ve hayatında ilk defa sağır olmayı diledi.
"İyi ki doğdun"