3: kan tadı

4.4K 466 185
                                    

İyi okumalarrr

Üst kattaki odasından çıkarak neredeyse merdivenlerden yuvarlanacak oluşunu umursamadan dış kapıya doğru koşuşturan Taehyung'un düşünebildiği tek şey, sevgilisi Jimin'in tam da şu an kapısının önünde kendisini bekliyor olduğuydu.

Mesajı okuduktan sonra o kadar heyecanlanmıştı ki, ayıcıklı pijamalarının hâlâ üzerinde olduğunu ve gözlerine düşüp duran kaküllerini pembe bir çıtçıtlı tokayla tutturmuş olduğunu tamamen unutmuştu. Jimin'in karşısına her zaman ev haliyle çıkmamaya özen gösterirdi aslında, süslenirdi, içini gösteren seksi kıyafetler giyerdi, dudaklarını daha canlı göstersin diye kiraz aromalı nemlendiricisini yanından eksik etmezdi fakat gelin görün ki, Jimin'le yaptığı ilk, küçük tartışmanın sonrasında onu o kadar özlemişti ki, şu an üzerindekiler bir gram umrunda değildi; hatta sadece çabucak sevgilisinin kollarına atlamak ve yüzüne bir sürü öpücük kondurmak istiyordu.

Taehyung, Jimin'le yaklaşık 1 sene önce tanışmıştı; daha doğrusu Jimin, kendi üniversitelerine geçici öğretmenlik için geldiği sırada, Taehyung onu görmüş ve bir süre de, sanat tarihi dersi almamasına rağmen gizliden gizliye amfinin ortalarında bir yere oturarak saatlerce ders anlatışını, mimiklerini, gülümsediğinde kısılan gözlerini, saçlarını düzeltişini ve benzeri hareketlerini nefes almadan izlemişti. Arkadaşları ve kuzeni Seokjin bu yaptığının tamamen bir aptallık olduğunu ve asla Park Jimin'in dikkatini çekemeyeceğini söyleyip dursalar da, Taehyung öyle kolayca pes edebilen biri değildi, Jimin'in peşinden azımsanamayacak bir süre boyunca koşmuştu, hatta defalarca kez red yemiş ve bunalımlarının eşiğinden dönmüştü; Jimin kendisinden 6 yaş büyüktü bir kere, hem iş sahibiydi, prestijli biriydi, 22 yaşındaki bir üniversite öğrencisiyle çıkması elbette onun iş hayatını zedelerdi ve onun ciddi duruşuna uymazdı.

Fakat, nasıl olduysa bir gün, Park Jimin, Taehyung'un ısrarlı sözlerine ve yağmur altında kalmış bir yavru kedi gibi kendisine sığınıp durmasına karşı gelemedi ve Taehyung'la çıkmayı kabul etti.

Ve ilk öpücüğü kendisine armağan eden taraf da Park Jimin'di hem.

Taehyung gerçekten sık sık rüyada olduğunu düşünürdü sırf bu yüzden, Park Jimin'le çıkıyordu bir kere, her gece uyumadan ondan iyi geceler mesajı alıyordu, yanaklarına, onun güzel dudaklarından tatlı öpücükler konduruluyordu, dudaklarını dudaklarının üzerinde hissediyordu; Taehyung nasıl rüyada olduğunu düşünmesindi?

Şimdi bile kendi dış kapısının önünde dikiliyor olduğuna inanamıyordu ki!

Işte tam da bu yüzden kapıyı açması ve Jimin'i karşısında görmesiyle, onun kucağına atlaması bir olmuştu. Jimin bir anda kolları boynuna, bacakları da beline sarılan sevgilisi yüzünden afallayıp bedeninin dengesini neredeyse kaybedecek olsa da, hemencecik toparlamış ve Taehyung'un sırtına ellerini sarmıştı. Tatlı bir kıkırtıyla şenlenen dudakları, Taehyung'un açıkta kalan boynuna bir öpücük bıraktığında, sevgilisinin yanık teninden yükselen tatlı çilek kokusu burnuna dolmuş ve Jimin tekrar ve tekrardan kontrolünü kaybetmekten ölesiye korkmuştu. Hoş, deneyimlerine bakılırsa ölmek gibi bir yeteneği bulunmuyordu ama bu, korkusunu tarif etmek için kelimeyi kullanmasına engel değildi sonuçta.

"Seni çok özledim." Taehyung, özlemini belli edecek türden ağlamaklı sesiyle mırıldandığında, Jimin, bir kez daha gülümsemiş ve kucağında, kendisine sıkı sıkı sarılan sevgilisiyle evin içine adımlayarak, ayağının tersiyle dış kapıyı ardından kapatmıştı. "Sen de özledin mi beni?"

"Özlemeseydim gelir miydim?" diyerek sitem etti Jimin, "Sana küs kalamadığımı da böylece anlamışsındır."

Taehyung sıkı sıkı tutunduğu boyna biraz daha sokularak "Bir daha küsme bana," diye söylendi mızmız mızmız, "Çok kötü hissettim, tüm günüm mutsuz geçti seninle küs olunca."

suck me like a Candy √ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin