8.

161 2 2
                                    

Bugün iki etmişti. Attığım ikinci tokat. Hatta ömrümde tokat atmışlığım bir elin parmağını geçmez. Sevgililerimden sorunsuz ayrılır, ayrılık acısı da pek çekmezdim. Pek kavgaya karışmamıştım. Pekii ben  bu şekilde tokat atmayı nerede öğrenmiştim?

Bu sefer ben değil o çekildi. Fakat kabul edelim iyi geçirmiştim çocuğa. Gözlerini irice açmış bana bakıyordu.

"Bakma öyle, hak ettin." dedim. Bu durumda konuşabilmem mucizeydi.

"Ben..ben özür dilerim. Biran kendimi tutamadım.,"

Cümlesini yarıda kestim "Sus! Sus tamam mı sadece sus! Esra'yı görüp buradan gitmek istiyorum. HEMEN"  gitgide bağırmıştım.

En son görmek istediğim kişi merdivenlerden koşarcasına yanımıza indi. Sarı kafa.

"Gençler noluyo burada?" delercesine bakan gözlerine , gözlerimi kaçırmadan bakıyordum. "Seni alakadar etmez."

"Bak canım  burada prensesler gibi ağırlandığının farkında mısın bilmiyorum ama en azından Esra'ya saygın olsun. Kız uyuyor."

"Bak canım sana hala kafa atmadigimin farkında mısın bilmiyorum ama en azından buradan siktir olup gidebirsin."

Aman Allahim neler diyordum ben  öyle? Adet günüme yaklaşınca böyle gergin ve yürek yemişcesine cesaretli olurdum. Harika! Bir bu eksik yanımda gereken şeyler yok. İçim panikle dolmuştu ama şuan bunu düşünücek zaman değildi, çünkü sarı kafa saçlarımı yolmak üzereydi.

Eren araya girip "kızlar ikinizde sakin olun, sonra görüşücez zaten seninle Tuana"

"Niyeymis o?"

Sabrının son noktadında olduğunu dudağını kemirmesinden ve ateş atan gözlerinden anlamıştım. Tabi ya az önceki mesele. Yani Buğra'yla carpışmamızdaki istemsiz fiziksel yakınlıktan bahsediyordu tabi jeton köşeli olduğundan biraz geç anladım.

"Burcu, Buğra, yla Mert'i cagirir misin?"

Bir şey demeden yukarı çıktı. Kolayı dolaptan çıkardım. Tek çıkan ses kolanın bardağı dolduruşuydu. Çok geçmeden üçü birden aşağı indiler. Üçüz dingiller! Ya da ikiz. Mert iyi çocuktu. 

Herkes yerleşip, pizzasına yumulmuştu. Acıkmıştım ve pizzaya bayılırım ama gurur yaptım bir kere. Beni bu kadar aşağıladılar, hem onların parasıyla alınan hiçbir şeyi istemiyorum ki ben.  Millet 3. Dilimlere başlamışken sezerciğin döner dükkanin camına baktığı gibi yalanarak bakmamak için kendimi  zor tutuyordum.

Mert "hadi kızım yesene bir şeyler"

"Hıhı  yiyorum." diye geçiştirdim. 

Sonunda dayanamayip ilk dilimi elime aldım.

Sofrada ölüm sessizliği hakimdi. Evimi özledim, hatta bu akşam bulaşıkları makinaya kim yerlestiricek  tartışmalarımızı bile ozledim. Kendi aralarında şakalaşıp gülüyorlardı. Yanlarında o kadar yabancı hissediyordum ki..

Adet olmak üzereydim, gergindim, Esra ve Melike olayından dolayı üzgündüm ve tüm bu olanlara karşı sinirliydim.

Yemek faslı  bitince Eren'e bir telefon geldi sanırım patron' danmış.  Konuşmalarından bir tek onu secebildim. "Gitmem gerek" deyip grubuyla konuşup gitti.

Burcu Esra'nın yanına çıktı.  Buğra mutfakla iç ice olan salonda Tv izlemeye başladı. Ortalığı toplamak benle Merte kaldı.

"Sen istersen dinlen ben hallederim." dedi Mert.

  İşte bu yüzden bu kadar kısa sürede kanım kaynamıştı bu çocuga. Acı çekiyordu. Kardeşi nin sağlığı, babasının sadakatsizliği , annesinin yokluğuyla sınanıyor ve bunlarla başa çıkmaya çalışıyordu. Mücadeleci ve vicdanlıydı. Yada benim abartılarım..

SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin