"Bir şey söylemeyecek misin? Ya Barış her şeyi bildiğin halde neden bilmiyormuş gibi yaptın?" "Pişman olduğunu zannettim..." "Pişmandım evet. Beni görmeyen bir adamı öptüğüm için pişmandım. Şuan daha da pişmanım. Beni sevmeyen bir adama deli gibi aşık olduğum için fena halde pişmanım hem de!" Barış başını sinirle iki yana sallarken epey gerilmişti. Ve tüm bu karmaşanın ortasında bile hâlâ ona karşı içimde deli gibi bir arzu olması sinirimi bozuyordu. "Hâlâ beni sevmeyen diyorsun Nisa! Hâlâ farkında değil misin?! Beni öptüğün o gün dudaklarınla bana can verdiğinin, belki yeniden öpersin diye sarhoş olma isteğimin farkında değil misin ya?! Anasını satayım her şeyi bir kenara attım artık! Sadece sen varsın benim için!"
Duyduklarımın şokunu hâlâ atlatamamıştım. Nefesim kesilmiş gibi hissederken Barış'tan gözlerimi bir an dahi ayıramıyordum. "Neden konuşmadın benimle?.." Barış derin bir nefes alıp biraz olsun sakinleşirken aramızdaki mesafe daha da azalmıştı. "Cemal vardı. Hem ne diyecektim ki?" "O yüzden mi uzak duruyorsun benden?" Barış'ın kolları bedenimi sararken kokusunu içime çektim. "Hayır. Artık kimse umurumda değil... Benim için sadece sen varsın." "Barış ben..." "Şşşt. Bir şey söylemene gerek yok." Aramızdaki mesafe giderek azalırken gözlerimi kapattım. Her şey rüyaydı ve bir anda uyanacaktım öyle değil mi? Her şey bir rüyaydı.
Barış'ın Ağzından ||
Ne yaptığım hakkında tek bir fikrim bile yoktu. Sanki aramızda karşı konulamaz bir çekim oluşmuştu. Kollarımı Nisa'nın beline dolarken hayatla bağım kopmuştu sanki. O kadar güzeldi ki geride kalan hiçbir şey umurumda değildi sadece o vardı. Sadece o önemliydi, kendimi bile önemsemiyordum artık. "Hayır. Artık kimse umurumda değil... Benim için sadece sen varsın." Yüzündeki ifadeden o kadar anlam çıkarıyordum ki. Öyle güzel bakıyordu ki ona karşı koyamıyordum. "Barış ben..." "Şşşt. Bir şey söylemene gerek yok." Bedenimin kontrolünü kaybetmiştim sanki. Şuan tek istediğim Nisa'yı hissetmekti. Göz kapaklarım ağırlaşıp kapanırken dudaklarım can suyuna kavuşmuştu.
Tutkulu ama bir o kadar narin öpüyordum onu. Sanki biraz sert davransam kırılacakmış gibiydi. Başta tepkisiz kalsa da o da bana karşılık vermeye başladığında sanki diğer yarımı bulmuştum. Nisa'yı öpebiliyor olmak çok güzeldi. Hayalini dahi kuramazdım. Kollarımın arasında kaybolup giden küçük bedenini kendime daha çok yaklaştırırken onun da elleri ensemden kayarak saçlarıma gelmişti. Saçlarım arasında gezinen parmakları her şeyin tüm karmaşasını silmişti aklımdan... Yaşamak buydu işte, Nisa ile yaşadığımı hissediyordum yeniden. Nefesimizin son damlalarına gelirken birbirimizden mecburen uzaklaşmıştık.
Başımı boynuna gömerken kokusunu derin derin içime çekiyordum. Sahi bu koku olmadan nasıl yaşıyordum ben? "Barış..." İsmimi söylerken bile ona tekrar aşık oluyor olmam normal miydi? Değildi bu kadarı fazlaydı... Korkuyordum. Onu üzmekten korkuyordum. Ama ondan uzak durmam artık mümkün değildi. "Nisa'm..." Huzurla gülümsediğini görünce ben de istemsizce gülümsedim. Bir süre öylece birbirimizi izlerken hala tüm bu olanların gerçekliğinden emin olamıyordum. Az önce kalktığımız banka tekrar otururken ikimiz de konuşmuyorduk. Sanki konuşsak büyü bozulacakmış gibi hissediyordum. Ve şuan en son istediğim şey bu olurdu.
"Beni seviyorsun?" Nisa'nın soru sorar gibi çıkan sesine karşı gülümsedim. O da en az benim kadar gerçek olduğundan şüpheliydi belli ki. Yüzünü avuçlarım içine alırken ay ışığının altında daha da güzelleşen yüzünü izledim bir süre. Sonra bana beklentiyle baktığını görünce başımla onayladım önce. "Seni seviyorum Nis..." Gözlerinde fark ettiğim parıltı ile içimde huzur dolmuştu. Her şey aynı anda hem çok basit hem de çok zordu. Her şeyin birbiriyle yarattığı karmaşanın tam ortasındaydım ama tek düşündüğüm Nisa'ydı. Ve doğruyu söylemek gerekirse bu beni birazcık korkutuyordu. Hatta çok fazla korkutuyordu.
Nisa başını göğsüme yaslarken birlikte karşımızdaki denize bakmaya başlamıştık. "Kalbin çok hızlı atıyor... Benimki gibi." Küçük bir çocuk gibi heyecanlıydı ve bu halleri ile neden ona aşık olduğumu daha iyi anlıyordum. "Seninleyken mutluyum çünkü Nis... Beni benden daha iyi tanıyorsun ve bu beni korkutuyor. Ama bak senin bile bilmediğin sırlar gizliymiş içimde." "Beni seviyorsun..." Sanki hâlâ inanamıyormuş gibi kendi kendine hatırlatıyordu bu cümleyi sürekli. Gözlerimizi yeniden buluştururken elleri ile yüzümü sarmıştı. "Beni seviyorsun ve ben de seni seviyorum. Çok güzel, her şey çok güzel Barış..." "Asıl güzel olan sensin Nisa. Her halinle, her detayınla."
"Peki bundan sonra ne olacak?" Sıkıntıyla bir nefes verdikten hemen sonra Nisa yeniden başını göğsüme yaslamıştı. "Bilmiyorum... Tek bildiğim bundan sonra sensiz yapamayacağım." Ellerini sıkıca kavradığımda Nisa'nın çeneme kondurduğu küçük bir öpücük ile vücudumun tüm gerginliği gitmişti. "Ben de sensiz bir ömür istemiyorum ve bunun için her şeyi de yapmaya hazırım." "Nisa bir süre her şey aramızda kalsın. Yanlış anlama seninle aramızda olanları saklamak değil niyetim. Sadece..." Ben derin bir nefes alıp kafamdan geçenleri toparlamaya çalışırken Nisa da başını göğsümden çekip gözlerime bakmıştı.
"Sadece ne?" "Bizi anlamayacaklar Nis. Sizin Cemal'le aranızdaki ilişki yeni bitti, farklı yerlere çekecekler. Biz öyle olmadığını biliyoruz ama onlar asla bilemeyecek Nisa. Aramızdaki bu tüm masum duyguları mahvetmelerine izin vermeyelim. Her şey çok güzel öyle kalsın. İkimize ait güzel bir dünya istiyorum senden sadece. Biraz dayanamaz mıyız güzelim?" Nisa'nın yüzünde oluşan gülümseme rahatlamamı sağlamıştı. Beni yanlış anlamasından, kendimi anlatamamaktan o kadar korkuyordum ki... "Sen yanımda olduktan sonra hiçbir şeyin önemi yok. İkimize ait küçük güzel bir dünya... Kuralım tabii ki. İkimiz olduktan sonra gerisi ne fark eder."
Dudaklarımız yeniden bir araya gelirken yaşadığımız bu günü düşündüm. Tüm olanları. Her şey ne hızlı ne çabuk gelişmişti. Şikâyetçi miydim, asla. Nisa da beni seviyordu. Birbirimize bunu itiraf etmiştik ve her şey tahmin ettiğimden çok daha güzeldi. Dudaklarımız ayrılırken derin bir nefes aldım. "Sana söz veriyorum peri kızı, her şeyin güzel olması için elimden gelenin fazlasını yapacağım." "Her şey yeterince güzel zaten. Sen elimi tut yeter." Nisa'nın dediği gibi elini tuttuğumda ikimiz de gülümsemiştik. Her şey asıl şimdi başlıyordu ve bundan sonra nelerle karşılacağımız hakkında tek bir fikrimiz dahi yoktu. Güzel bir havada gökyüzüne bakan aklında birbirinden başka bir şey olmayan bir çiftten ibarettik şuan... Keşke her şey istediğimiz kadar kolay olsaydı.
Merhaba 😉
Bugün için bazı şeyler değişecek demiştim öyle de oldu nihayet hak ettiğim yerdeyim🖤
Şimdi bugün ortaya çıkan videoya gelelim bakalım. Bence komikti. Her şey planlı gibiydi. Biri dümdüz onları çekiyor ve yanlarına gidene kadar Barışların dikkatini çekmiyor. Konu direkt prim için olan ilişkilerden açılıyor ve tolga direkt ben öyle bir menajer değilim Barış'ın da ihtiyacı yok diyor. Sonra konusu geçmemişken Nisa'yı atıyor ortaya. Barış da ilişkim yok diyor ama ardından zamanla belki olur bir şeyler tarzı konuşup açık kapı da bırakıyor. Amaç bence tolga harika bir menajer ve Barış prim yapmıyoru kanıtlamaktı. Ha ben Nisbar kesin var demiyorum elbette ama video bana samimi gelmedi yani.
Neyse bu bölüme 750 yorum beklerim ki hakkımdır bence 😏 ( bu salak da uçtu iyice dediğinizi duyuyorum) Sınırı büyük yaptım ama geçmeseniz de bölümü atabilirim sadece hemen yazamayacağım için biraz fazla tutmak istedim ❤
Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKARANLIĞIM
ФанфикNisbar kurgusudur 🌼 Alacakaranlığım varla yok arası... Biz ne bütün olabilmiştik, ne de karşı koyabilmiştik birbirimize... Ben ise her geçen gün farketmeden onun olmuşum...