Onun küçük kelebeğiydi. Küçüklüğünden beri ona böyle seslenmiş, böyle sevmişti. Her şeydi onun. Ona bir şey olmasına izin vermeyecekti Poyraz. Gerekirse ona bir şey olmaması için kendi hayatını ortaya koyacaktı. Ailelerinde akıl sağlığı yerinde olan bir tek Yosun kalmıştı. Diğer kardeşleri teker teker aklını kaçırmış, kendilerini akıllarındaki labirentte kaybolmuş bulmuşlardı. Şizofren bir vampir olmasına izin vermeyecekti. Asla, asla! Bugünün geleceğini bilseydi o köşkten dışarıya asla adım atmasına izin vermezdi. Sonuçta o cenaze törenine gitmeyi ısrar eden Poyraz'dı. Sırf ısrarından dolayı kendilerini bir uyanış vampirinin evinde bulmuşlardı. Uyanış vampirleri başka bir uyanış vampiriyle karşılaştıklarından genelde bu davranış uyanışı tetiklerdi. Tek bir enerjisi bile yeterliydi bunu tetiklemek için. Bir defa insan endişe ve kaybetme hissini hissederse kafayı yeme derecesine geliyordu. Artık buna hem fikirdi. Kız kardeşini kaybetme hissi onu yiyip bitiriyordu.
Aşağıdaki kasabaya bakınca kasabanın bitiş yerinden ormanın başladığı yere kadar uzanan bölge karla kaplanmıştı. Henüz ormanın başlangıcında olmamasına rağmen dağlardan kasabaya hızla inen bir kafile dikkatini çekti. Çoğu insandı. Aralarında melez vampirlerde vardı. Onların kokularını alabiliyordu. Kendilerini bu havanın soğuğundan korumak için kat kat giyinmişler, ısınmak ve kaybolmamak için neredeyse yapışık yürüyorlardı. Kolunu kıvırıp saatine baktı. Neredeyse güneş batmak üzereydi. Çabuk olmalıydı. Yoksa biri tarafından bu ormanda yakalanabilirdi. Bu orman Uranay Ailesi'nin himayesinde bir yerdi. Güneş batana kadar diğer vampirlerin dolaşmasına izin vardı. Güneş battıktan sonra bu ormana giren vampirler gerekli emirlere uymaz ise toza dönüştürülürdü. Sadece bu tepenin arkasındaki kış evine gitmesi gerekiyordu. Ama içindeki kuşku onu tek bırakmıyordu. Sonuçta bunak Uranay onu kabul etmeyebilirdi. Eğer ki bu durum söz konusu olur ise nereye gideceğini bilmiyordu. Kimden bilgi alabileceği hakkında en ufak fikre de sahip değildi. İki dakika sonra etrafı aydınlatılan kış eviyle karşı karşıya gelmişti. Her zamanki gibi etrafı ağaçlarla kaplı olan ev son derece ürkütücü görünüyordu.
"Vay vay vay!" Kürkü ve kar botuyla görünen Ayça melez bir vampirdi. "Kimleri görüyorum burda!"
"Sana da merhaba Ayça." Tebessüm etmeye çalıştı Poyraz.
"Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Yaşlı Uranay'a birkaç soru için danışmaya geldim."
"Sen ve danışmak." Manidar bir tebessüm etti. "Genelde bizim gibi melezler sana gelirdi danışmak için. Ah ah... Zaman sen nelere kadirsin!"
"Zaman dediğin gibi..." Poyraz yüzündeki tebessümü tutmaya çalışıyordu.
"Yalnız senin kabul edileceğini sanmıyorum. Biliyorsun Yaşlı Uranay daha bu sabah kardeşlerinden birini geri çevirdi. İsmi Sonat'tı galiba. Ya da her neyse."
"O zaman kabul ettir."
Ayça'nın şaşkın bakışları otuz saniye kadar üzerinde kaldı, ardından hemen kış evinden içeriye girdi. Ayça ile olan geçmişinden dolayı mutlaka dediklerinin yerine getirilmesini sağlardı. Bir gün olsun onu reddettiği görülmemişti. Belki de bu durum onun için sadece eskiye dair bir alışkanlığının göstergesiydi. O bunu dile getirmedikçe bunu bilemezdi. Eski gönül ilişkisini geride bırakalı çok olmuştu Poyraz için. Gönül işlerine ayıracak ne bir vakti ne de ufacık ilgisi vardı. Yine de arada sırada bu kadını özlemiyor değildi. Ayça kapıdan dışarıya çıktığında yeşil gözlerini bana çevirdi.
"Seni bekliyor. Ama en fazla 15 dakika. Daha fazlasına izin yok. Seni çıkartırlar."
"Teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...